Hadis | Kütüb-ü Sitte | Buhari | Hadis Sözlüğü

A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y Z

HADİSLERİNDE ARAMA YAP

Fasil Ravi Konu Hadis

Kütüb-ü Sitte konuları

Fasil :
Hadis :
[Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem: korumak ittihâzı, yalnız Allah`a ve Resûlüne has (bir hak) dır, buyurdu] dediği rivâyet edilmiştir.
Sıra :
 
Fasil :
Ravi :
Hadis :
Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: At ırkı bâzı kimseler için mahz-ı sevâbtır; bâzı kimseler için de fakr-ü ihtiyâcına bir perdedir; bâzılarının da boynunda bir vebâldir. At kendisi için hayır olan ol kimsedir ki, o, atını Allah yolunda (cihâd için) bağlamıştır; ve atı (nın ayağı) nı da bol otlu geniş bir sâhada veya çayırlıkta uzatmıştır. Bu bol otlu geniş bir sâhada veya çayırlıktan atın bu uzun ipinde iken yediği her ot, at sâhibi için birer hasenedir, iyiliktir. Hele bir de atın ipi kopsa da şahlanarak (ön ayaklarını kaldırıp) bir veya iki mil (rakseder gibi) nişât ile koşsa, yerde tırnaklarının bıraktığı izleri ve onun gübreleri de sâhibi için hasenât olur. Bir de hayvân (bu arada) bir nehre uğrayıp da o(nun suyu)ndan içerse, -sâhibi sulamak istememiş olsa bile- bu su da sâhibi için hasenât olur. Binâenaleyh cihâd için bağlanan bu gazâ atı, sâhibi için büyük bir sevabtır. Bir kimse de atını, (onunla kazanmak), halktan müstağnî olmak, iffetini muhâfaza etmek için bağlar da sonra o kimse gerek hayvanlarının üzerindeki Allah hakkı (olan zekâtı) nı, gerek arkalarına tâkatinden fazla yüklememeği unutmazsa, bu at da o kimse için (fakirliğe karşı) bir hâildir. Bir kimse de atını öğünmek için, riyâ için, ehl-i İslâm`a husûmet için bağlar (sa) bu hayvân da onun için azîm bir vebâldir. Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e (Ashâb-ı Kirâm tarafından) merkebler (in de feres hükmünde olup olmadıkların) dan soruldu da Resûlullah: - Her hükmü câmi` bir vecîze olan şu âyetten başka bana (mansûs) bir şey inzâl buyurulmadı, dedi: Her kim küçük zerre vezninde bir hayr işlerse, onu görecek; her kim de küçük zerre mikdârı bir şer işlerse, bu da onu görecek (meâlindeki iki âyetini okudu).
Sıra :
 
Fasil :
Konu :
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem ile berâber bulunduğum Bedir (gazâsında o) günü ganîmetten ben, yaşı kemâle ermiş bir deveye nâil olmuştum. Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem başka bir ihtiyâr deve de (Bedir`den evvel) vermişti. Bir gün bu develerimi Ensâr`dan bir kimsenin kapısı yanında ıhdırmıştım. Bunlara izhir (otu) yükleyip satmak ve parasiyle Fâtıme`nin velîme taâmına istiâne etmek istiyordum. Kaynuka` kabîlesinden (bu işe vâkıf) bir kuyumcu da benimle berâberdi. Bu sırada Hamze İbn-i Abdülmuttalib bu Ensârî`nin evinde (şarab) içiyor ve berâberinde bir muğanniye tegannî ediyordu. Muganniye: - Ey Hamze, semiz develere bak! demekle hemen Hamze kılıciyle bu iki hayvana doğru sıçrayarak bunları boğazladı. Hörgüçlerini kopardı; böğürlerini yarıp ciğerlerinden birer parça aldı, (gitti). Alî radiya`llahu anh (devamla) diyor ki: - Beni tehdîş eden bu (fecî) manzaraya baktım. Sonra Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e geldim, yanında Zeyd İbn-i Hârise vardı. Hâdiseyi haber verdim. Resûlullah berâberinde Zeyd İbn-i Hârise olduğu halde çıktı. Ben de berâber gittim. Resûlullah Hamze`nin yanına girdi. Ve Hamze`ye karşı gayz ve teessür gösterdi. Hamze de gözlerini kaldırarak: - (Ey Abdullah ve Ebû Tâlib evlâdları!) Siz, babam (Abdülmuttalib) in köleleri değil misiniz? di (ye ihzâr-ı fahr et) ti. Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem de (amucasının şuursuzluğundan ictinâb ederek) arka arka çekildi; nihâyet oradakilerin yanından çıktı. Bu vâkıa hamr tahrîm buyurulmazdan evvel vuku` bulmuştu.
Sıra :
 
Fasil :
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem Bahreyn`den (bir kıt`a arâzîyi) mükataa sûretiyle (Ensâr`a) vermek istedi (de onları da`vet buyurdu). Ensâr: - (Yâ Resûlullah!) Bize mükataa buyurduğunuz gibi Muhâcir kardeşlerimize de iktâ` etmedikçe (bize ihsân buyurmayınız!) dediler. Resûlullah: - (Ey Ensâr!) Benden sonra siz, yakın bir istikbâlde (çok ağır) hodgâmlığa şâhid olacaksınız. Fakat siz (Havz-ı Kevser`de) bana mülâkî oluncaya kadar sabrediniz! buyurdu.
Sıra :
 
Fasil :
Hadis :
Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğunu işittim, dediği rivâyet edilmiştir: Her kim hurma ağacını, aşıladıktan sonra satarsa, onun meyvası satanın hakkıdır. Meğer ki, müşteri (kendisine âidiyetini) şart ede. Her kim ki, malı bulunan bir köleyi satarsa, bunun da malı satanındır. Meğer ki, müşteri (kendisinin olacağını) şart ede.
Sıra :
 
Fasil :
Ravi :
Hadis :
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in: [Her kim halkın malını ödemek niyetiyle (istikrâz eder vyea bir muâmele sebebiyle) alırsa, Allah o kimseye (dünyâda) edâsını müyesser kılar. Her kim de halkın malını itlâf etmek kasdiyle alırsa, Allah telef ettirir] buyurduğu rivâyet edilmiştir.
Sıra :
 
Fasil :
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Ben (bir seferde) Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem ile berâber bulundum. (Avdetde) Resûlullah onu yâni Cebel-i Uhud`u görünce: - Benim için Uhud`un altın olmasını, ondan (meselâ) bir dînârın üç günden fazla yanımda beklemesini arzu etmem. (O) bir dînârı (da) ben, yalnız borç (ödemek) iin hazırla (mak iste) rim, buyurdu. Sonra Resûlullah (devâmla): - (Malca) çok (zengin) ler vardır ki, onlar, (sevabca) çok azdırlar. Meğer ki, onlar mallarını şöyle böyle (nâsa ve vücûhü birre) sarf etmiş olalar. Bu (seciyyede insa) nlarsa her halde azdır, buyurdu. Sonra Resûlullah bana: - (Ben yanına gelinceye kadar) yerinde dur! buyurup uzak değil (şöyle yakın) gitti. Bu sırada ben bir ses işittim de Resûlullah`ın yanına gelmek istedim. Sonra Resûlullah`ın: ben gelinceye kadar yerinde bekle! buyurduğunu hatırladım (da vaz geçtim). Resûlullah gelince: - Yâ Resûla`llah! O işittiğim (ne idi?); yâhud o işittiğim ses (ne idi?) diye sordum. Resûlullah: - Sen de (böyle bir ses) işittin mi? buyurdu. Ben de: - Evet, dedim. Resûlullah: - Yanıma Cebrâil Aleyhi`s-selâm gelmişti de bana o: - Ümmetinden her kim Allah`a hiç bir şey`i şerîk koşmayarak (tevhîd akîdesiyle), ölürse, Cennet`e dâhil olur, dediğini hikâye buyurdu. Ben: - (Yâ Resûla`llah!) şöyle (zinâ gibi), şöyle (sirkat gibi) bir günâh işlerse de mi? diye sordum. Resûlullah: - Evet! diye tasdîk buyurdu.
Sıra :
 
Fasil :
Konu :
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: ben (Tebûk seferinden avdetimde) Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e geldim. Resûlullah duhâ vakti (Medîne) Mescidi`nde bulunuyordu. Resûlullah bana: Haydi iki rek`at namaz kıl! buyurdu. Benim, Resûlullah uhdesinde (deve bedelinden) matlubum vardı. Resûlullah bana matlubumu edâ buyurdu; (bir kırat da) ziyâde eyledi.
Sıra :
 
Fasil :
Ravi :
Hadis :
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: "Hiç bir mü`min yoktur, ancak ben, ona dünyâ ve âhiret (işlerin) de (kendisinden) daha yakın (bir şefik) im. İsterseniz (ihticâc için) ... kalv-i şerîfini okuyunuz!. Her hangi bir mü`min ölür de mal bırakırsa, bu mala kim olursa olsunlar, onun asabesi vâris olsun. Her hangi bir mü`min de borç, yâhud (fakîr bir) âile bırakırsa, o da bana gelsin!. Ben onun velîsiyim."
Sıra :
 
Fasil :
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem: [Allah size analara isyânı, kız (mevlûd) ları diri diri defni, verilecek borcun verilmemesini, verilmeyen bir şeyin alınmasını haram kıldı. Yine Allah sizin için kil-ü kali, çok süâli, izâa-i mâlı kerîh gördü] buyurmuştur.
Sıra :