Hadis | Kütüb-ü Sitte | Buhari | Hadis Sözlüğü
A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y ZHADİSLERİNDE ARAMA YAP
Ebû Zerr-i Gıfârî
Ebû Zerr-i Gıfârî - Sahih Buhari kitabındaki rivayet ettiği hadisi şerifler listesi
Fasil :
Konu :
Ravi :
Baslik :
HER HANGİ BİR KİMSEYE KÖTÜ SÖZ SÖYLEMENİN NEHYİNE DÂİR EBÛ ZER HADÎSİ
Hadis :
Şöyle demiştir: (Bir kere) bir adamla sövüştük de onu anasından dolayı ayıpladımdı. Nebiyy-i Mükerrem salla`llâhu aleyhi ve sellem bana buyurdu ki: Ey Ebû Zer, onu sen anasından dolayı mı ayıplıyorsun? (Demekki) sen, içinde (henüz) Câhiliyyet (ahlâkı) kalmış bir kimse imişsin. (Ondan sonra buyurdu ki:) Zîr-i destânınız, sizin öyle kardeşlerinizdir ki Allâhu Teâlâ onları sizin yed (mülk ve kudret) inize tevdî` etmiştir. Her kimin eli altında kardeşi bulunursa ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onlara güçleri yetmiyecek (zahmetli) bir iş yüklemeyiniz. Şâyed yüklerseniz onlara yardım ediniz.
Sıra :
Fasil :
Konu :
Ravi :
Baslik :
İBRÂD (ÖĞLEYİ SICAK GÜNLERDE TE`HÎR ETMEK) HAKKINDA EBÛ ZERR-İ GIFÂRÎ HADÎSİ
Hadis :
Şöyle demiştir: Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte bir seferde bulunuyorduk. Müezzin (Bilâl-i Habeşî radiya`llâhu anh) Öğlen ezânını okumak istedi. Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem: "Serinliği bekle (de öyle oku)." buyurdu. (Bir müddet) sonra yine okumağa davrandı. Yine: "Serinliği bekle (de öyle oku)." buyurdu. (Müezzin) tâ tepelerin gölgelerini uzanmış gördüğümüz zamâna kadar (bekledi). Buhârî`nin bu hadîse âit rivâyetinde: Bunun üzerine Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: `Şüphesiz sıcağın şiddeti Cehennem`in kaynamasındandır. Binâenaleyh sıcak şiddetlendiği zaman namazı serinliğe bırakınız." ziyâdesi vardır.
Sıra :
Fasil :
Ravi :
Baslik :
MUHAMMED ÜMMETİNDEN ŞİRK ETMEDEN ÖLEN MÜ`MİNİN CENNETLE MÜBEŞŞER OLDUĞUNA DÂİR EBÛ ZER HADÎSİ
Hadis :
Ebû Zer Hazretleri demiştir ki: Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem: Bana rabbim tarafından (sefâretle) gelen Cibrîl, (bir kerre daha) gelmiş ve: - Ümmetimden her kim Allâhu Teâlâ`ya hiç bir şey`i (ulûhiyyette ve havass-ı rubûbiyyette) ortak tanımıyarak ölürse, o kimse Cennet`e girer, diye haber verdi, buyurdu. Ben: - (Yâ Resûla`llâh!) O adam zinâ ettiği ve sirkat eylediği halde (yine Cennet`e girer) mi? diye sordum. Resûl-i Ekrem: - (Evet) zinâ ettiği ve sirkat eylediği halde de (Cennet`e girer) diye cevâb verdi.
Sıra :
Ravi :
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Ben (bir seferde) Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem ile berâber bulundum. (Avdetde) Resûlullah onu yâni Cebel-i Uhud`u görünce: - Benim için Uhud`un altın olmasını, ondan (meselâ) bir dînârın üç günden fazla yanımda beklemesini arzu etmem. (O) bir dînârı (da) ben, yalnız borç (ödemek) iin hazırla (mak iste) rim, buyurdu. Sonra Resûlullah (devâmla): - (Malca) çok (zengin) ler vardır ki, onlar, (sevabca) çok azdırlar. Meğer ki, onlar mallarını şöyle böyle (nâsa ve vücûhü birre) sarf etmiş olalar. Bu (seciyyede insa) nlarsa her halde azdır, buyurdu. Sonra Resûlullah bana: - (Ben yanına gelinceye kadar) yerinde dur! buyurup uzak değil (şöyle yakın) gitti. Bu sırada ben bir ses işittim de Resûlullah`ın yanına gelmek istedim. Sonra Resûlullah`ın: ben gelinceye kadar yerinde bekle! buyurduğunu hatırladım (da vaz geçtim). Resûlullah gelince: - Yâ Resûla`llah! O işittiğim (ne idi?); yâhud o işittiğim ses (ne idi?) diye sordum. Resûlullah: - Sen de (böyle bir ses) işittin mi? buyurdu. Ben de: - Evet, dedim. Resûlullah: - Yanıma Cebrâil Aleyhi`s-selâm gelmişti de bana o: - Ümmetinden her kim Allah`a hiç bir şey`i şerîk koşmayarak (tevhîd akîdesiyle), ölürse, Cennet`e dâhil olur, dediğini hikâye buyurdu. Ben: - (Yâ Resûla`llah!) şöyle (zinâ gibi), şöyle (sirkat gibi) bir günâh işlerse de mi? diye sordum. Resûlullah: - Evet! diye tasdîk buyurdu.
Sıra :
Ravi :
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Bir kere Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e: - (Yâ Resûla`llah!) Hangi ibâdet efdaldir? diye sordum. Resûlullah: - Allah`a îman ve Allah yolunda cihad, buyurdu. (Yine) ben: - Hangi esir veya köle (yi âzadlamak) efdaldir? diye sordum. Resûl-i Ekrem: - Pahası yüksek ve sâhibi yanında rağbeti çok olan buyurdu. (Tekrar) ben: - Ya köle âzâdına gücüm yetişmezse? diye sordum. Resûlullah: - Ya san`atkâra muâvenet, yâhud beceriksiz, iş bilmez kişiye yardım edersin! buyurdu. (Yine) ben: - Yardım da yapamazsam? dedim. Resûl-i Ekrem: Şer (rin) den halkı masûn bulundurursun!. Bu da canın için tasadduk ettiğin bir sadakadır, buyurdu.
Sıra :
Fasil :
Konu :
Ravi :
Baslik :
GÜNEŞLE AY`IN MEDARLARINDAKİ HAREKETLERİ
Hadis :
Rivâyet olunduğuna göre, müşârün-ileyh, güneş battığı sıra Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem bana: - Ey Ebû Zer, güneş nereye gider, bilir misin? diye sordu. Ben: - Allah ve Peygamber`i bilir, dedim. Resûlullah: - Güneş gider tâ arşın altında (ki karargâhında) secde eder (gibi Allah`a inkıyâd eder) ve (mu`tâd üzere maşrıktan doğmak üzere) izin ister de ona destûr verilir. (Ve şarktan doğar. Bununla berâber güneş Âdem-oğullarının günahkârları üzerine doğmayı fenâ görür) ve bu halde secde etmeğe yaklaşır. Fakat secdesi kabûl olunmaz. (Matla`ına gitmeğe) izin ister de izin de verilmez. Ve ona: artık nereden geldinse oraya dön! denilir. O da battığı taraftan doğar. Resûlullah`ın güneş hakkındaki bu ihbârı, Allahu Teâlâ`nın: - "Güneş, onun devrine ta`yîn olunan makarrinde seyr eder. Güneşin (en ince bir hesap üzere) makarrindeki bu seyri, kudreti her şeye galip, ilmi her ma`lûmu muhît olan Allah`ın takdîridir" meâlindeki kavli (nin mazmûnu) dur.
Sıra :
Ravi :
Baslik :
YERYÜZÜNDEKİ MESCİDLERİN EN EFDALİ KÂ`BE MESCİDİ, SONRA MESCÎD-İ AKSÂ OLDUĞU
Hadis :
Rivâyete göre şöyle demiştir: bir kere ben: - Yâ Resûla`llah! (ibâdet için) en önce yeryüzünde hangi mescid binâ kılındı? diye sordum. Resûlullah: - Mescid-i Harâm! buyurdu. Ben: - Sonra hangisi? dedim. Resûlullah: - Mescid-i Aksâ! buyurdu. Sonra ben: - Bu iki mescidin kuruluşu arasında ne kadar zaman vardır? dedim. Resûlullah, Kırk sene, buyurdu, Sonra: - Namaz vakti girdikten sonra namaz sana nerede yetişirse, namazı orada (vakti için) kıl!. Çünkü fazîletli namaz vakti içinde kılınandır! dedi.
Sıra :
Fasil :
Konu :
Ravi :
Baslik :
KENDİSİNİN MENSÛB OLMADIĞI ECNEBÎ BİR SOYA BİLE BİLE NİSBET İDDİASI HARAM OLDUĞUNA DÂİR EBÛ ZER HADÎSİ
Hadis :
Rivâyete göre müşârün-ileyh, Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğunu işitmiştir: Bir kişi (gerek erkek, gerek dişi) babasından başkasına -babası olmadığını bile bile- neseb iddia ederse, hiç şüphesiz o kimse küfr(ân-ı ni`met) etmiştir. Her hangi bir kişi de aralarında karâbet olmayan bir kavimden olduğunu iddia ederse, o (soysuz kişi) de (bizden değildir! O, varsın) Cehennem`deki durağına hazırlansın!.
Sıra :
Fasil :
Ravi :
Baslik :
EBÛ ZERR-İ GIFÂRÎ RADİYA`LLÂHU ANH`İN RESÛL-İ EKREM`İ BİR ZİYÂRETİNDE BEYAZ BİR LİBÂS ÖRTÜNEREK UYUR BULDUĞUNA DÂİR RİVÂYETİ
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Bir kere Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem (i ziyâret)e gelmiştim Resûlu`llah, üzerinde beyaz bir örtü bulunduğu halde uyuyordu. (Döndüm) sonra yine geldim. Bu def`a uyanmıştı. (Müsâhabet esnâsında) Resûl-i Ekrem : - Lâ ilâhe illa`llah, deyip sonra bu ikrâr ve îmân üzerine vefât eden hiç bir kul yoktur, muhakkak o kul, Cennet`e dâhil olacaktır, buyurdu . Ben : - O kul zinâ etse, sirkat etse de mi? Diye sordum. O : - Zinâ etse de, sirkat etse de (tevbe ve nedâmet ederse), buyurdu. Ben (hayret ederek): - Zinâ etse de, sirkat etmiş olsa da mı? Diye (tekrar) sordum. O: - Zinâ etse de, sirkat etse de, buyurdu. Ben (üçüncü def`a): - Zinâ etse de, sirkat etse de mi? Diye sordum. Resûl-i Ekrem: - Evet, Ebû Zerr`in burnu toprakta sürtülmesine rağmen o kul zinâ etse de, sirkat etmiş olsa da (Cennet`e girecektir) buyurdu. Râvî (Ebu`l-Esved der ki): Ebû Zerr bu hadîsi her rivâyet ettiğinde: Ebû Zerr`in burnu toprakta sürtülmesine rağmen, der idi.
Sıra :
Fasil :
Konu :
Ravi :
Baslik :
KİMSE KİMSEYE FÂSIK, KÂFİR! DİYE HİTÂB ETMESİN! SONRA BU KÖTÜ İSNÂD KENDİSİNE RÜCÛ` EDER, HADÎSİ
Hadis :
Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğunu işittiği rivâyet olunmuştur: Hiç bir kişi başka bir kimseye fısk (sapıklık) isnâdiyle (Yâ fâsık, diye söz) atamaz, (atmağa hakkı yoktur) yine böyle küfür de isnâd edemez. Şâyet (atar da) attığı kimse atılan fıskın veyâ küfrün sâhibi değilse, bu sıfatlar muhakkak atan kimseye döner, (dokunur ve fâsık veyâ kâfir olur).
Sıra :