Hadis | Kütüb-ü Sitte | Buhari | Hadis Sözlüğü

A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y Z

HADİSLERİNDE ARAMA YAP

Fasil Ravi Konu Hadis

Kütüb-ü Sitte konuları

Fasil :
Konu :
Ravi :
Hadis :
Rivâyet olunduğuna göre (bir kere) Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e (muayyen bir yaşta) matlubı (olan bir devesi) ni istemek üzere (bedevî ) birisi gelmişti. Ashâb-ı Nebî bu bedevîye (kavlen veya fi`len) haddini bildirmek istemişlerse de Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem: - Bu adamı bırakınız (, dokunmayınız!) Her sâhib-i hakkın (edeb dâiresinde) hakk-ı talebi vardır, buyurmuş, sonra da: - Devesi yaşta bir deve veriniz! di (ye emr et) miş. Ashâb-ı Kirâm: - Yâ Resûla`llah! O yaşta deve bulamıyoruz, ancak onun devesinden daha değerli bir yaşta vardır, demişlerdir. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem: - Bunu veriniz!. Sizin en hayırlınız borç verimi en güzel olanınızdır, buyurmuştur.
Sıra :
 
Fasil :
Konu :
Hadis :
Şöyle rivâyet edilmiştir: (Huneyn seferinde) Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e Hevâzin (kabîlesi) meb`usları müslüman olarak geldikleri ve Resûl-i Ekrem`den mallarının ve esirlerinin reddedilmesini istedikleri zaman Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem bunlara: - Bana sözün en sevimlisi, en doğrusudur. Şimdi siz iki şıkkın birisini ihtiyâr ediniz: ya esîrinizi, ya malınızı. Ben siz(in vürûdunuz) e intizâr (en üserâ ve ganâimin taksîmine te`hîr) ettim, (gelmediniz!) buyurdu. Ve hakîkaten Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem Tâif`ten (Ciirrâne`ye) avdet buyurduğunda on bu kadar gece Hevâzin hey`etinin vürûduna intizâr etmişti. Hevâzin hey`eti nazarında Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in kendilerine ancak iki şıktan birisini iâde buyuracağı tebeyyün edince bunlar Resûl-i Ekrem`e: - (Yâ Resûla`llah!) Biz, esirlerimizin iâde buyurulmasını ihtiyâr ediyoruz, dediler. Bunun üzerine Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem (musallaya gitti) müslümanlar arasında kalktı, (bir hutbe îrâd edip) Allahu Teâlâ`yı lâyık olduğu sıfât-i kemâliye ile senâ etti. Sonra "Emmâ ba`dü" (fasl-ı hitâbiyle başlıyarak): - (Ashâbım!) Bu Hevâzin meb`usları kardeşleriniz kusurlarından rucû` ederek bize geldiler. Ben de (benim ve Abdülmuttalib oğullarının nasîbi olan) esirleri kendilerine iâde etmemi muvâfık buldum. Sizden her kim, esirlerini bu sûretle (meccânî vererek) kardeşlerinizin gönlünü hoş etmeği severse bunu yapsın!. Sizden her kim kendi hissesi üzerine (bağlı) kalmak, (ıvazsız vermemek) arzu ederse (bu bedeli) ona biz, Allahu Teâlâ`nın bize ihsân edeceği ilk ganîmet malından veririz. Bu kanâatle o da böyle yapsın!, buyurdu. Bunun üzerine halk (bir ağızdan): - Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in hatırı için Hevâzin reislerine esirlerini vermekle mutayyeb oluruz, di (ye bağrış) tılar. Bu (gulgule) nin sonunda Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem: - Şimdi biz, sizden esîrini vermeğe rızâsı olan kimseleri, rızâsı olmıyanlardan bile (rek ayırd ede) miyoruz. Haydi siz gidiniz de bize emr-i muvâfakitinizi iş bilir nukabânız arz etsin! buyurdu. Halk (yerlerine) çekildiler. Urefâ-yi kabâil, kabîleleri halkıyle görüştüler. Sonra Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e geri gelip her biri kavminin esirleri iâdeden memnûn olduklarını ve Resûl-i Ekrem`e izin verdiklerini bildirdiler.
Sıra :
 
Fasil :
Konu :
Ravi :
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem beni Ramazan zekâtını muhâfazaya tevkil buyurmuştu. (Bir gece) bana birisi geldi. Sadaka Hurmasından avuçlamağa başladı. Bunu yakaladım ve: seni elbette Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e götürürüm, dedim. O da: ben muhtâcım, üzerimde de bana son derece muhtâc âile (min nafakası) vardır, dedi. Ben de son derece muhtâc âile (min nafakası) vardır, dedi. Ben de onu salıverdim. Sabahleyin Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem: - Ey Ebû Hüreyre! Dün gece esirin ne işledi? di (ye sor) du. Ben de: - Yâ Resûla`llah! İhtiyâcının şiddetinden, âilesinin kesretinden şikâyet etti. Ben de ona merhamet edip salıverdim, dedim. Resûl-i Ekrem: - Fakat o sana yalan söylemiştir, yakında yine gelir, buyurdu. Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem yakında yine gelir, buyurduğu için bunun geleceğini biliyordum da ona intizâr etmiştim. (geldi,) ve hurmadan avuçlamağa başladı. Bunu yakaladım ve seni elbette Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e götürürüm! dedim. O: beni bırak! Ben muhtâcım, üzerimde büyük bir âile (yükü) vardır. Bir daha gelmem, dedi. Ben de merhamet edip salıverdim. Sabaha eriştiğimde Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem bana: Ey Ebû Hüreyre! Dün gece esîrin ne işledi? buyurdu. Ben de: Yâ Resûla`llah! Şiddetli ihtiyâcından ve âilesinin kesretinden şikâyet etti. Ben de salıverdim, dedim. Resûl-i Ekrem: Fakat o, sana yalan söylemiştir, yakında yine gelir, buyurdu. Üçüncü (def`a) da onu murâkebe ettim. (Geldi) ve hurmadan avuçlamağa başladı. Bunu yine yakaladım ve: (Bu def`a) seni muhakkak Resûlulah salla`llahu aleyhi ve sellem`e götürürüm. Artık bu, üç def`anın sonudur. Sen, bir daha gelmem dersin, sonra yine gelirsin! dedim. O: Beni bırak! Sana ben birtakım kelimeler öğreteyim ki, bu kelimeler sebebiyle Allah sana hayr-ü bereket ihsân eder, dedi. Ben: Bu kelimeler nasıl şeydir? di (ye sor) dum. O da: yatağına (uyumağa) girdiğinde Âyetü`l-Kürsî`yi, âyetini bitirinceye kadar oku! Sabaha kadar üzerinde Allah tarafından (me`mûr) bir muhâfız (bulunur), hiç ayrılmaz; sana şeytan da yaklaşamaz, dedi. Ben de onu salıverdim. Sabahleyin Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem bana: - Dün gece esirin ne yaptı? dedi. Ben de: - Yâ Resûla`llah! Bu esir bana: birtakım kelimeler öğreteceğini, bunların hürmetine Allah bana hayır ve menfaat ihsân edeceğini va`d etti. Ben de salıverdim, dedim. Resûlullah: - Bu kelimeler nasıl şeydir? buyurdu. Ben de: - Yatağına girdiğinde Âyetü`l-Kürsî`yi bitirinceye kadar oku. Yine bana o: üzerinde sabaha kadar Allah`dan (me`mûr) bir muhâfız bulunur, asla ayrılmaz; sana şeytan da yaklaşamaz, dedi, diye cevap verdim. -Ashâb-ı Nebî (aleyhi`s-selâm) da hayır (öğrenmek) e pek hâhiş-kerdiler-. Bunun üzerine Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem: - Bu (esir) çok yalancı olduğu halde (nasılsa) sana doğru söylemiş. Ey Ebû Hüreyre! Üç gecedir seninle görüşen kimdir, bilir misin? buyurdu. Ben de: hayır, demekle Resûlullah: - İşte o (insan sûretinde) bir şeytandır, buyurdu.
Sıra :
 
Fasil :
Konu :
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: (Bir kere) Bilâl radiya`llahu anh Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e bernî bir hurma ile gelmişti. Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem Bilâl`e: - Bu nereden? di (ye sor) du. Bilâl: - Yanımda engin nev`inden hurma vardı. Ondan iki sâ`ı, (bunun) bir sâ`iyle değiştim. (Bu nefis hurmayı) Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in severek yemesini arzu ettim, dedi. Bunun üzerine Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem: - Ah, ah! (Bu) ribânın kendisidir, (bu) ribânın kendisidir (sakın) böyle yapma!.. Fakat iyi hurma almak istediğinde (âdî) hurmayı ayrıca sat, sonra onun (bedeli) ile bu (iyisi) ni al! buyurdu.
Sıra :
 
Fasil :
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: (Bir kere) Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem (Medîne`de) Nuaymân, yâhud Nuaymân`ın oğlu serhoşken (evine) uğramıştı. Hemen Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem evde bulunan kimselere (bu serhoşa) had urmalarını emreyledi. Ukbe: ben de onu döğenler arasında bulundum. Biz, ona nalınla, kabuğundan soyulmuş hurma değneği ile vurduk, demiştir.
Sıra :
 
Fasil :
Hadis :
Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in: - Hiç bir müslüman yoktur ki, o, ağaç diksin, yâhud ekin eksin ve mahsûlünden insan, kuş, kurt yesin de kendisi müstefîd olmasın? Elbette o müslüman da diktiğiyle, ektiğiyle müsâb olur, dediği rivâyet edilmiştir.
Sıra :
 
Fasil :
Ravi :
Hadis :
Rivâyet olunduğuna göre, müşârün-ileyh bir kere demir bir sapan ve ziraat âletlerinden bir şey görerek Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem: "Bu âlet (vatanı muhâfazaya me`mûr) bir âilenin (huduttaki) evine girmez, ancak Allah o eve (kıyâmete kadar içinden çıkmaz) bir horluk, hakirlik idhâl eder, buyurdu" demiştir.
Sıra :
 
Fasil :
Ravi :
Hadis :
Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu, dediği rivâyet edilmiştir: Her kim (yanında) kelb tutarsa, her gün o kimsenin (sâlih) ameli (nin sevâbı) ndan bir kırat eksilir. Meğer ki, o kelb, ziraat, yâhud koyun köpeği ola.
Sıra :
 
Fasil :
Ravi :
Hadis :
Meğer ki, koyun, yâhud ziraat, yâhud av köpeği ola, (vârid olmuş) tur.
Sıra :
 
Fasil :
Ravi :
Hadis :
Meğer ki av, yâhud koyun köpeği ola (denilmiş) tir.
Sıra :