Hadis | Kütüb-ü Sitte | Buhari | Hadis Sözlüğü

A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y Z

HADİSLERİNDE ARAMA YAP

Fasil Ravi Konu Hadis

Kütüb-ü Sitte konuları

Baslik :
RÛM SÛRESİ VE İBN-İ MES`ÛD HADÎSİ;KUR`ÂN`DA ZİKROLUNAN DUHÂN
Hadis :
Rivâyete göre bir kere İbn-i Mes`ûd tarafından Kinde`de birisinin (Kur`an`da zikrolunan duhân hakkında:) - Kıyâmet günü bir duman gelecek. Kâfirlerin, münâfıkların kulaklarını sağır, gözlerini kör edecek. Mü`minler (in sıhhati üzerinde) yalnız nezle hastalığı gibi müessir olacak, dediği haber alınır. Bu haberi duyduğu sıra İbn-i Mes`ûd, bir şeye dayanarak istirahat ediyordu. Bu sözü duyunca (çok ehemmiyet verip) sinirlendi. Hemen toparlanıp oturarak şöyle demiştir: - Kişi bildiğini söylesin, bilmediği mes`ele hakkında da: "Allah bilir" desin. Çünkü insanın bilmediği bir şey hakkında: "Bilmiyorum" demesi de ilimden sayılır. Nasıl ki Cenâb-ı Hak Peygamberine: Yâ Muhammed, sen (kavmine): "Kur`ân`ı teblîğim mukabilinde sizden bir ücret, bir takdîr istemiyorum. Bilmediğim bir şeyi size satmağa çalışanlardan da değilim, de." kavl-i şerîfi ile hasımlarına karşı teblîgatında samîmi olduğunu yâdetmesini emretmiştir. (Duhân = duman mes`elesine gelince) bu (dünyâda cereyân etmiştir.) Kureyş`e âid (bir vâkıa) dır. (Kinde`linin sandığı gibi kıyâmete âid değildir.) Şöyle ki: Kureyş müşrikleri İslâm dînini kabulden çekinmeleri (ve muhâlefette çok ileri gitmeleri) üzerine Resûl-i Ekrem: - Allah`ım Yûsuf Peygamber`in kavmi aleyhine verdiğin yedi (yıl kıtlık) gibi Kureyş`e de yedi (yıl yokluk azâbı) vererek bana yardım et, diye duâ etti. Bunun üzerine Kureyş`i şiddetli bir kıtlık yakalamıştı. Bir çokları açlıktan kırıldı. Ölü etleri ve kemikleri yediler. Yerle gök arasındaki hava tabakasını herkes (göz za`fından, kuraklığın dehşetli sisinden) duman şekli gibi görüyordu. Bu çok ciddî ve şiddetli hal ve vaziyet üzerine (Kureyş reislerinden) Ebû Süfyân Resûl-i Ekrem`e gelerek: Yâ Muhammed, sen bize sıla-i rahm emrediyorsun. Kavmim ise (açlıktan) kırılmıştır. Artık onlar için duâ etsen, dedi. (Resûl-i Ekrem`in duâsı üzerine kaht ü gala kalktı). İbn-i Mes`ûd bu mutâlâaların ardı sıra: ... âyetini ... kavline kadar okudu. (Bu âyetlerde duhân azâbının açılacağı ve açıldığı bildiriliyor. Bu duman Kindelinin dediği gibi âhiret azâbı olsaydı) bu âhiret azâbı bir kere geldikten sonra Kureyş müşriklerinden kaldırılır mıydı? Kureyş müşrikleri (kaht ü galadan kurtulduktan) sonra yine küfürlerine, şirklerine döndüler. Bu dönekliğin cezâsını bildiren Allahu Teâlâ`nın: ... kavl-i şerîfindeki intikam günü Bedir günüdür. (Kindelinin sandığı gibi kıyâmet günü değildir. Alınan intikam da Kureyş`in Bedir`de katlolunmalarıdır.) Lizâm ile marâd da yine Bedir günüdür (ve müşriklerin Bedir`de esâretleridir).
Sıra :
 
Ravi :
Baslik :
SECDE SÛRESİ VE EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Hadis :
Rivâyete göre Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`den, Azîz ve Celîl olan Allahu Teâlâ`nın şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: Ben, iyi kullarım için -göz görmedik, kulak duymadık ve insan hayâline gelmedik (yakın meleklerin ve gönderilen peygamberlerine bile vâkıf olmadıkları)- birtakım ni`metleri hazırladım. Ey mü`min kulum, sen bildiğin ni`metleri şöyle bırak. (Onlar Allah`ın hazînesinde gizli ni`metleri yanında çok hafiftir). Râvî Ebû Hüreyre bundan sonra: ... âyetini okudu.
Sıra :
 
Baslik :
HAZRET-İ RESÛL`ÜN ÂİLE HAYÂTI VE AHZÂB SÛRESİ ÂYETİ
Hadis :
Şöyle dediğ rivâyet olunmuştur: Ben, nefislerini Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e hibe eden (ve mihirsiz nikâh olunan) Peygamber`in kadınlarını ayıplardım. Ve "Hiç kadın, kadınlığını (mihirsiz) hibe eder mi?" derdim. Vaktâki Azîz ve Celîl olan Allahu Teâlâ: ... âyetini inzâl buyurdu. O zaman (anladım ki, Allah Peygamber`ine mü`minlerin fevkınde bir hak ve yüksek bir irâde vermiştir) Ben Resûlullah`a: "Rabb`in Teâlâ (kadınlarının değil) ancak senin arzunun tahakkukuna müsâraat ediyor" dedim.
Sıra :
 
Baslik :
HAZRET-İ RESÛL`ÜN ÂİLE HAYÂTI VE AHZÂB SÛRESİ ÂYETİ
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: ... âyet-i kerîmesi nâzil olduktan sonra Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem biz kadınlarından nevbetinde bulunduğunu kadının gününde (öbür kadına gitmeğe teveccüh etmek isteyince) her zaman istîzân ederdi. Benden izin isteyince ben de ona: Yâ Resûla`llah, eğer izin vermek bana âid (bir hak) ise, ben senin üzerine hiç bir kimseyi ihtiyâr etmek istemem, diye cevâb verirdim.
Sıra :
 
Baslik :
TAHYÎR ÂYETİ HÂNE-İ SAÂDET`E GİRME ÂDÂBI;HİCÂB ÂYETİ KADINLARIN SÛRET-İ TESETTÜRLERİ
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Peygamberin kadınlarından Sevde -Hicâb âyeti nâzil olduktan sonra- bir lüzûm ve ihtiyâç üzerine evden çıkmıştı. Sevde iri yapılı bir kadındı. Bu cihetle onu (vaktiyle) bilenler (çarşaf içinde de endâmiyle) anlarlardı. Bu cihetle Ömer İbn-i Hattâb onu görünce (onun evi dışına) çıkmasına i`tirâz ederek: - Yâ Sevde, iyi bil ki, Vallahi sen bizce tanınmamış değilsin. Düşünsene sen, ne cesâretle evinin dışına çıkıyorsun? dedi. Hazret-i Âişe (rivâyetine devâm ederek) der ki: Bunun üzerine Sevde evine dönüp geldi. O sırada Resûlullah benim odamda akşam yemeğinde idi. Elinde de etli bir kemik vardı. Bu halde iken Sevde girdi ve: - Yâ Resûla`llah! Bâzı hâcetim için evimden çıkmıştım. Ömer bana şöyle şöyle söyliyerek i`tirâz etti, diye şikâyet eyledi. Hazret-i Âişe der ki: Bunun üzerine Allahu Teâlâ Resûl-i Ekrem`e vahiy gönderdi. Vahiy âsârı, Resûl-i Ekrem`den kaldırıldıktan sonra -ve elinde tutmakta olduğu et parçasını yere koymaksızın- Sevde`ye şöyle cevâb verdi: - Siz kadınların lüzûm ve ihtiyâç üzerine (mestûre olarak) evlerinden çıkmalarına izin verildi, buyurdu.
Sıra :
 
Baslik :
SÜT-AMUCA KADINININ MAHREMİ KADININ ÖRTÜNMİYECEĞİ AKRABÂSI
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Hicâb (âyeti) nâzil olduktan sonra (süt babam) Ebû Kuays`in kardeşi Eflah bana (ziyârete) gelip izin istemişti. Ben: - Bu hususta Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`den istîzân edinceye kadar izin veremem. Çünkü beni Eflah`ın kardeşi Ebû Kuays`in karısı emzirdi, dedim. Bunun üzerine Resûlullah geldi. Ona: - Yâ Resâla`llah! Ebû Kuays`in kardeşi Eflah gelmiş benden izin istedi. Ben de senden istîzân etmeden izin vermekten çekindim, dedim. Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem: - (Süt) amucana izin vermeğe ne mâni` var? buyurdu. Ben de: - Yâ Resûla`llah! Beni erkek emzirmedi. Ebû Kuays`in karısı emzirdi, dedim. Resûlullah bana: - Vay sağ eli tozasıca! Haydi izin ver, o senin (süt) amucandır, buyurdu.
Sıra :
 
Fasil :
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: (Bu âyet nâzil olduktan sonra Ashâb tarafından): - Yâ Resûla`llah! Sana selâm vermeyi biliyoruz. Fakat nasıl salât edeceğiz? diye soruldu. Resûlullah şu meâldeki salâtı ta`lîm buyurdu: - Allah`ım! Muhammed ile Muhammed`in ümmeti üzerine rahmetini dileriz. Nasıl ki, vaktiyle Sen`i İbrâhîm`in ümmeti üzerine rahmet etmiştik. Şüphe yok ki Allah`ım Sen Hamîd`sin, (rahmetinle övülmüşsün), Mecîd`sin, (yüksek kerem ve şeref sâhibisin). Allah`ım! Muhammed ile Muhammed`in ümmeti üzerine bereket ihsân eyle! Nasıl ki, vaktiyle İbrâhîm`in ümmeti üzerine feyz ve bereket ihsân etmiştin. Şüphesiz sen Hamîd`sin, sen Mecîd`sin.
Sıra :
 
Baslik :
ALLÂH`IN VE MELEKLERİN PEYGAMBERİMİZE SALÂTI
Hadis :
Rivâyete göre demiştir ki: Biz bir kere Resûlullah`a: Yâ Resûla`llah sana selâm vermeyi biliyoruz. Fakat nasıl salât edeceğiz? diye sorduk. Resûlullah bize şu meâldeki salât-ı şerîfeyi tâ`lîm buyurdu: - Allah`ım! Kulun ve peygamberin Muhammed`e rahmetini dileriz. İbrâhîme vaktiyle rahmet ettiğin gibi. Allahım! Muhammed ile Muhammed`in ümmeti üzerine bereket ihsân eyle. Vaktiyle İbrâhîm ile ümmetine bereket ihsân ettiğin gibi.
Sıra :
 
Ravi :
Baslik :
HAZRET-İ MÛSÂ`NIN HAYÂSI
Hadis :
Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in: "Mûsâ çok hayâlı kişi idi" dediği rivâyet olunmuştur.
Sıra :
 
Baslik :
PEYGAMBERİMİZİN YAKIN AKRABÂSINI İLK DEF`A İSLÂM`A DÂ`VETİ
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: (Habîbim, en yakın kavim ve kabîleni Allah`ın azâbiyle korkut. meâlindeki âyet-i kerîme nâzil olduğunda) Bir gün Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem Safâ (tepesine ve birbiri üzerine yığılmış büyük taş kümelerinin yanına vardı. En büyük bir kaya) ya çıktı. Sonra: Ey Kureyş buraya geliniz! Büyük bir iş karşısında bulunuyorsunuz! Diye seslendi. (Ve Ey Fihr oğulları, ey Adiy oğulları, ey Abd-i Menâf oğulları, ey Abdülmuttalib oğulları! Diye Kureyş`i oymak oymak çağırmağa başladı. Bütün) Kureyş Peygamber`in yanına toplandılar. Ve: Sana ne oldu? diye (niye çağırdığını) sordular. Sonra Resûl-i Ekrem (hitâbete başlayıp): - Ey Kureyş, bana söyleyiniz. Şimdi ben size: (Şu dağın eteğinde) düşman (süvârîsi var) sizi ya sabah baskınına, yâhud akşam baskınına uğratacaktır, diye haber versem beni tasdîk eder misiniz? diye sordu. Kureyş (bir ağızdan): - Evet tasdîk ederiz (çünkü bütün tecrübelerimizde seni doğru bulduk) dediler. Resûl-i Ekrem: - Öyle ise ben sizi şiddetli bir azâbın karşısında intibâha dâ`vete me`mûrum, buyurdu. (Resûl-i Ekrem`in bu dâ`veti hiç bir muhâlefetle karşılanmadı, yalnız) Ebû Leheb: - Ey Muhammed (yazık sana) helâke, hüsrâna uğrayasın. Bunun için mi bizi buraya topladın? demişti. (Ve yerden bir taş alıp atmak istemişti.) Bunun üzerine Allahu Teâlâ: (Ebû Leheb`in iki eli kurusun) âyetiyle başlıyan sûreyi inzâl buyurdu.
Sıra :