Hadis | Kütüb-ü Sitte | Buhari | Hadis Sözlüğü

A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y Z

HADİSLERİNDE ARAMA YAP

Fasil Ravi Konu Hadis

Kütüb-ü Sitte konuları

Ravi :
Baslik :
TEVRÂT METNİNİN İBRÂNÎ DİLİYLE YAZILMIŞ OLMASI VE YEHÛDÎLER`İN ARABCA TEFSÎRLERİ
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Ehl-i Kitâb (olan yehûdîler) Tevrât`ı İbrânîce (metni) ile okurlar, Arab diliyle de müslümanlara tefsîr ederlerdi. Bu hususta Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem Ashâbına siz Ehl-i Kitâb (ın sözlerin)i tasdîk, ne de tekzîb ediniz. Ancak: (Biz Allah`a ve bize indirilen Kur`ân`a îmân ettik...) deyiniz, buyurmuştur.
Sıra :
 
Baslik :
MUHAMMED ÜMMETİNİN HAZRET-İ NÛH`A ŞAHÂDETİ
Hadis :
Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurdu rivâyet olunmuştur: Kıyâmet gününde (Allah cânibinden) Nûh (aleyhi`s-selâm) çağırılacak. Nûh: Yâ Rab davetine icâbet ettim, dîvânına geldim, fermânına âmâdeyim diyecek. Allahu Teâlâ: (Emirlerimi ümmetime) teblîğ ettin mi? diye soracak. Nûh da: Evet ettim, diyecek. Bunun üzerine Allahu Teâlâ Nûh`un ümmetine Nûh size teblîğ etti mi? diye soracak. Nûh`un ümmeti de: Bizi öyle âhiret azâbından korkutan bir peygamber gelmedi, diyecekler. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak Nûh`a: Ey Nûh! Teblîğ ettiğine kim şahâdet eder? diye soracak. O da: Muhammed ümmeti, diye cevâb verecek. Sonra Muhammed`le ümmeti Nûh`un, ümmetine Allah`ın ahkâmını teblîğ ettiğine şahâdet edecekler. Peygamberiniz de sizin üzerinize bir şâhid olacaktır. (Resûl-i Ekrem buyurur ki:) İşte şu beyanım, ... kavl-i şerîfinin mazmûnudur.
Sıra :
 
Baslik :
HUMS ÂDETİ VE MÜZDELİFE VAKFESİ
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Kureyş ile Kureyş dîninde olan (Benî Amr, Sakîf, Huzâa) müşrikleri (câhiliyet devrinde) Müzdelife`de vakfe ederlerdi. Ve bunlara Hums (dinî hamâset) denilirdi. Bunlardan olmıyan Arab hacıları ise Arafat`ta vakfe ederlerdi. İslâm devri hulûl edince Allahu Teâlâ, Peygamber`i salla`llahu aleyhi ve sellem`e Arafat`a gitmesini ve orada vakfe edip sonra oradan dönmesini emretti.
Sıra :
 
Fasil :
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem her zaman: Yâ Allah!.. Rabbımız, bize dünyâda güzellik ver. Âhiret`te de güzellik ver ve bizi ateş azâbından esirge, diye duâ ederdi.
Sıra :
 
Ravi :
Baslik :
BAKARA 273 NOLU ÂYETİN TEFSÎRİ
Hadis :
Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: (Kur`ân`da adı geçen) Miskin (halkı dolaşıp) halkının kendisine bir hurma, bir iki lokma (yiyecek) verdiği şu (dilence makulesi) kimseler değildir. Hakîkî miskîn, (kendisini geçindirecek nafakaya mâlik olmadığı halde) halka el açıp istemekten çekinen şu iffet sâhibleridir. İsterseniz (Kur`ânın tarîf ve tavsîfini de) okuyunuz: (Buhârî`nin şeydi Saîd İbn-i Ebî Meryem der ki:) Ebû Hüreyre: "İsterseniz okuyunuz!" söziyle: "Onlar nâstan isrâr ile istemezler!" meâlindeki kavl-i şerifi kasdetmiştir.
Sıra :
 
Baslik :
ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ ÂYETLERİ
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem (Âl-i İmrân) Sûresi`nin: (Allah,) O Zü`l-Celâl`dir ki sana bu (mukaddes) kitâbı indirdi. O (nun âyetlerin) den bir kısmı muhkem (âyet) lerdir (meâlindeki) kavl-i şerîfiyle başlayan âyetini (ve hakîkaten hüsn-i nazâr ve zekâ sâhiblerinden başkası da düşünüp anlıyamaz) cümlesine kadar okudu. Hazret-i Âişe der ki: (Bundan sonra) Resûlullah Salla`llahu aleyhi ve sellem bana: "Yâ Âişe Kur`ân`ın (yalnız) müteşâbih âyetlerine uyan şu dalâlet sâhiblerini gördüğünde -ki, Allah onları (Kur`ân`da) zikr ve zem etmiştir- onlardan sakınınız!" buyurdu.
Sıra :
 
Baslik :
YEMÎN ÂYETİ VE HADÎSİ
Hadis :
Rivâyet göre bir kere İbn-i Abbâs`a iki kadının dâ`vâsı arzolunmuştu. Bu kadınlar bir evde mest gibi sahtiyan metâı dikerlerdi. Bunlardan birisinin el ayasına öbür kadın tarafından bîz batırılmakla mecrûh kadın evden çıkıp mücrim kadın aleyhine da`vâ etti. Kadınların bu da`vâsı İbn-i Abbâs`a arzolundu. (Duruşma sırasında müddeî kadının beyyinesi ve şâhidi bulunmadığından müdde-i aleyhe yemîn etmek düşmüştü. Yalan yere yemîn etmesini önlemek için) İbn-i Abbâs Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğunu hikâye etmiştir. Eğer nâs mücerred da`vâlariyle (beyyinesiz, şâhidsiz) hak kazanacak olurlarsa kavmin malları, canları zâyi` olur. (Binâenaleyh müddeîden beyyine isteyiniz). Müddea-aleyhe (yemîn tevcîh ettiğinde de) Allah adına (yalan yere) yemîn etmenin fenâlığını (önce kendisine) hatırlatınız! Ve ona şu âyeti de: "Allah`ın ahdini ve kendi yemînlerini az bir paraya değişenler yok mu? İşte bunların âhirette hiç nasibi yoktur!". diye okuyunuz. Bu âyet-i kerîmedeki tahzîrler müddea-aleyh kadına okunup anlatılınca derhâl cürmünü i`tirâf etmiştir. (Bu da`vâda müddeî kadın dâ`vânın ibtidâsında cürmün müddea aleyh tarafından îka` edildiğine dâir yemîn etmek istedi ise de) İbn-i Abbâs müddeî kadına da: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem: Yemîn müddea-aleyhe düşe (n bir hak dı)r buyurdu, diye cevâb verdi.
Sıra :
 
Baslik :
ÂL-İ İMRÂN SURESİ 173 NOLU ÂYETİ
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: "Allah bize yetişir o ne güzel vekîldir" kelâmını İbrâhîm Salâvatu`llahi aleyh Nemrûd`un ateşine atıldığı sırada söylemiştir. Bir de Muhammed salla`llahu aleyhi ve sellem -kendisiyle Ashâbından bâzı kimselere müşrikler alyehinizde toplandılar, dedikleri ve bu sûretle müslümanları korkutmak istedikleri zaman- söylemiştir. Halbuki bu korkutmak teşebbüsü müslümanları îmânlarını ve irâdelerini arttırmıştı ve ... demişlerdi.
Sıra :
 
Baslik :
YEHÛDÎLERİN VE MÜNÂFIKLARIN MÜSLÜMANLARA EZÂLARI BU BÂBDA ÜSÂME HADÎSİ
Hadis :
Rivâyete göre, Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem Bedir vak`asından önce bir gün Fedek dokuması kaplı saçaklı palan vurulmuş bir merkeb üzerine binip (henüz çocuk bulunan) Üsâme İbn-i Zeyd`i terkisine alarak Hâris İbn-i Hazreç mahallesinde (ki evinde hasta bulunan) Sa`d İbn-i Ubâde`yi iyâdeye gitmişti. Giderken yolda Abdullah İbn-i Übey İbn-i Selûl`ün içinde bulunduğu meclise uğradı. Bu vak`a Abdullah İbn-i Übey müslümân olmazdan evvel idi. Bu mecliste müslümanlardan, puta tapan müşriklerden, yahûdîlerden karışık birtakım kimseler vardı. Abdullah İbn-i Revâha da bu meclisde bulunuyordu. Merkebin kaldırdığı toz, meclisi kaplamakla Abdullah İbn-i Übey kaftaniyle burnunu kapadı. Sonra: Bizim üzerimizi tozlatmayınız, dedi, Resûlullah onlara selâm verdi. Sonra da orada durup merkebden indi ve onları İslâm`a da`vet etti ve onlara Kur`ân okudu. Bunun üzerine Abdullah İbn-i Übey: - Ey kişi! Bu söylediklerin hak ve gerçekse bunlardan güzel bir şey olamaz. Fakat bizim meclisimize gelip de bizi bununla ezâlandırma. Kendi menziline git, sana gelen olursa ona anlat, dedi. Bunun üzerine (büyük şâir) Abdullah İbn-i Revâha: - Yâ Resûla`llah (İbn-i Übeyy`e bakma) meclislerimiz (e her zaman teşrîf buyur, huzûrunuz) da bizi Kur`ân (ın belâgati) ile ört, onun nurlariyle bürü. Biz duânızı, Kur`ân okumanızı çok severiz, dedi. Bunun üzerine müslümanlarla müşrikler, yahûdîler sövüşmeye başladılar. Hattâ birbirlerini öldürmeye yaklaştılar. Resûlullah ise onları dâimâ teskîn buyurdu. Nihâyet yatıştılar. Sonra Resûl-i Ekrem merkebine binip yürüdü. En sonu Sa`d Resûl-i Ekrem merkebine binip yürüdü. En sonu Sa`d İbn-i Ubâde`nin evine varıp girdi. Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem (Ensâr`ın ve Hazrec kabîlesinin ulularından olan) Sa`d`e: - Ey Sa`d! -Abdullah İbn-i Übeyy`i kasdederek- Ebû Hubâb`ın ne söylediğini duymadın mı? (Duymuş ol ki) o, şöyle şöyle söyledi (diye biraz önce geçen vak`ayı anlattı) Sa`d İbn-i Ubâde: - Yâ Resûla`llah! Siz İbn-i Übeyy`in kusûrunu affedin, biraz da ma`zûr görün. Sana Kur`ân indiren Cenab-ı Hakk`a yemîn ederim ki, Allah`ın irâdesi size nübüvvet vermek sûretiyle tecellî etti. Halbuki şu beldecik (Medîne) halkı İbn-i Übeyy(in başın) a tac giydirmeğe üzerine de melîke mahsûs sarık sarmağa, (bu sûretle kendilerine melik edinmeğe) hazırlanmışlardı. Vaktâki Allahu Teâlâ size ihsân buyurduğu hakk-ı nübüvvetle onların bu tasavvurlarını mümteni` bir hâle koydu. Bu mahrûmiyetle İbn-i Übey mahzûn ve mükedder oldu. Yâ Resûla`llah! İşte bu kederle İbn-i Übey gördüğünüz çirkin harekette bulunmuştur. (Siz afv buyurunuz) dedi. Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem de afvetti. Esâsen Resûlullah ile Ashâbı bu husûsda vârid olan Allah`ın emri veçhile gerek müşriklerin, gerek ehl-i kitâbın kusurlarını avf edip ezâlarına sabrediyorlardı. En sonu Allahu Teâlâ (tedâfüî) harbe izin verdi. Bu müsâade üzerine. Resûlallah Bedir gazâsını ihtiyâr edip Allahu Teâlâ İslâm ordusunun eliyle Kureyş müşriklerinin azmanlarını öldürünce İbn-i Übey İbn-i Selûl ile, onun, müşriklerden ve putlara tapanlardan yardakçıları: - Artık Bedir vak`ası Müslümanlığa teveccüh etmiş açık bir galebedir, dediler ve Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e İslâm üzere bîat edip müslüman oldular.
Sıra :
 
Fasil :
Hadis :
Rivâyete göre Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem zamânında münâfıklardan birtakım kimseler Resûlullah gazâya çıktığı zaman ondan arkada kalırlardı. Ve Resûlullah geri kalıp (evlerinde) oturmalarına ferahlanırdı. Resûlullah muhârebeden dönüp geldiği zaman da (vâhî) birtakım özür arz ile yemîn ederler ve işlemedikleri bir iş ile kendilerinin medholunmalarını arzu ederlerdi. Münâfıkların bu nifak-kârâne vaziyetleri üzerine bunlar hakkında bu bâbın ünvânındaki âyet nâzil oldu.
Sıra :