Hadis | Kütüb-ü Sitte | Buhari | Hadis Sözlüğü

A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y Z

HADİSLERİNDE ARAMA YAP

Fasil Ravi Konu Hadis

Kütüb-ü Sitte konuları

Fasil :
Baslik :
TEBÛK SEFERİ;KÂ`B İBN-İ MÂLİK HADÎSİ
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Ben Tebûk gazâsından başka Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in ettiği gazâların hiçbirisinden geri kalmadım. Gerçi Bedir gazâsında bulunamadım. Fakat Resûlullah Bedir gazâsına (gitmeyip) geri kalanlardan hiçbir kimseyi azarlamadı. Şübhesiz ki Resûlullah Bedir seferine (cihâd maksadiyle değil Şam`dan gelen) Kureyş kervanını kasdederek çıkmıştı. Nihâyet Cenâb-ı Hak müslümanlarla düşmanlarını vakitsiz olarak (yolda) birleştirdi. Halbuki ben, Akabe gecesi -biz (Ensâr) İslâm(a yardım etmek) üzere bîat ettiğimiz zaman- Resûlulah ile berâber hazır bulundum. Hâlâ benim için Bedir`de hazır bulunmak, Akabe`de bulunmak derecesinde sevimli değildir. Her ne kadar Bedir gazâsı halk arasında Akabe bîatinden çok anılırsa da. Benim Tebûk seferinden geri kalışım vâkıasına gelince, hakîkaten ben o gazâdan tahallüf ettiğim sıradaki kadar hiçbir zaman kuvvet ve suhûleti hâiz olmamıştım. Vallahi Tebûk seferinden önce hiçbir vakit yanımda iki devem bir arada cem` olmamıştı. O gazâ sırasında ise iki devem vardı. Bir de Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in âdeti, bir gazâya gitmek isteyince tevriyeli bir ifâde ile maksadının hilâfını ifhâm etmekti. (Bu sûretle hareket edeceği ciheti gizlerdi). Fakat Resûlullah bu Tebûk gazâsında (maksadını gizlemedi. Çünkü) şiddetli sıcak bir mevsimde sefer etmişti. Uzak ve tehlikeli bir yolculukla ve çok kuvvetli bir düşmanla karşılaşmıştı. Bu cihetle Resûlullah gazâ ihtiyaçlarını ona göre hazırlasınlar diye müslümanlara maksadını îzâh etti. Ve gitmek istediği cihet(in Şam taraf)ı olduğunu haber verdi. Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem ile berâber sefer eden müslümanlar da çoktu. Mücâhidlerin künyelerini dîvan defteri almıyordu. Kâ`b (rivâyetine devamla) der ki: Hiçbir kimse de gizlenmek istemiyordu. Ancak Allah tarafından vahiy nâzil olmadıkça Resûlullah`a kapalı kalır (bilemez) sanan kimseler saklanmışlardı. Resûlullah bu gazâya meyva ve hurmalar idrâk edip ağaç sâyelerinde gölgelenecek bir zamanda gitmişti. Resûlullah ile müslümanlar gazâ hazırlığiyle meşgul oldular. Ben de onlarla berâber yola hazırlanmak için sabahleyin (evden çıkıp) dolaşırdım. Hiçbir iş görmeden (akşam üzeri) döner gelirdim. Ve kendi kendime: Hazırlanmağa kudretim, vaktim müsâiddir! derdim. Bu (ihmalcilik) bende durmayıp devâm etmişti. Nihâyet herkes gerçekten hazırlandı. Ve bir sabah Resûlullah ile müslümanlar sefere çıktılar. Halbuki ben sefer cihâzından hiçbir şey hazırlamamıştım. Ve kendi kendime: (Adam sende) bir, iki gün sonra ben de hazırlanır, sonra gazîlere iltihak ederim! derdim. Ordu (Medîne`den) ayrıldıktan sonra yine ben sabah vakti hazırlık için çıktım. Fakat bir iş görmeden geri döndüm. Sonra ertesi sabah çıktım, yine boş döndüm. Bu hal bende böyle devâm etti. Nihâyet mücâhidler sür`atle yol aldılar. Gazâ da (elimden) kaçtı. Bununla berâber ben yine gideyim de orduya da yetişeyim diye azmetmiştim. Keşke bunu olsun yapaydım. Fakat bu da bana müyesser olmadı. Resûlullah gazâya gittikten sonra çarşıya, pazara çıktığım ve halk arasında dolaştığım sıra beni en ziyâde mahzun ve mükedder eden bir şey vardı. O da halk arasında (îmânı yerinde, vücûdu zinde kimse) görmemekliğim; ancak ya nâsiyesine nifak damgası vurulmuş kimselerden bir kişi,
Sıra :
 
Baslik :
KİSRÂ`NIN KIZI ŞEHİNŞÂH OLUNCA PEYGAMBERİMİZ, MUKADDERÂTINI KADINA VEREN MİLLET FELÂH BULMAZ, BUYURMUŞTUR
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Cemel (vak`ası) günlerinde cemel yârânına katılarak (Alî`ye karşı) onlarla birlikte harb etmeğe başladıktan sonra -(vaktiyel) Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`den işittiğim bir kelime (bir fıkra) ile Allah bana hayır ve menfaat ihsan buyurdu (da cemel yârânına iltihak etmedim). Ebû Bekre (o bir kelime ve cümleyi bildirerek) der ki: Fars halkının Kisrâ Perviz`in kızını kendilerine şehinşâh intihab ettikleri haberi Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e irişince: Mukadderâtını bir kadının eline veren millet felâh bulmaz! buyurdu.
Sıra :
 
Baslik :
HAZRET-İ FÂTIMA`YA VEFÂTINI SÖYLEMESİ VE ONUN DA AĞLAMASI
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem sebeb-i vefâtı olan hastalığı sırasında Fâtıma radiya`llahu anhâ`yı yanına çağırdı. Ve ona gizli bir şey söyledi Fâtıma ağladı. Sonra bir daha çağırıp gizli bir şey söyledi. Bu def`a da Fâtıma güldü. Biz bu ağlamanın ve gülmenin sebebini sorduk. Fâtıma: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem bana sebeb-i vefâtı olan bu hastalık netîcesinde Hak cânibine alınacağını söyledi. Bunun üzerine ağladım. Sonra ben, hânedânının kendisine ilk ulaşanı (ve Cennetlik kadınların ulusu) olacağımı söyledi. Buna da güldüm, dedi.
Sıra :
 
Baslik :
RESÛL-İ EKREM`İN DÜNYÂ Nİ`METİYLE ÂHİRET SAÂADETİ ARASINDA ALLÂHU TEÂLÂ TARAFINDAN MUHAYYER BIRAKILMASINA DÂİR RİV3AYET
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Ben Resûlullah`ın: "Hiçbir Peygamber dünyâ (ni`meti) ile âhiret (saâdeti) arasında muhayyer kılınmadıkça vefât etmez" dediğini çok işitirdim. Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in de sebeb-i mevti olan hastalığında boğazı kısılıp sesi değişerek ihtizâr hâlî geldiğinde: ... âyetini sonuna kadar okuduğunu işitmiştim. Artık anladım ki Resûlullah da bu iki dilek arasında muhayyer bırakılıyor (da o, âhireti ihtiyâr ediyor).
Sıra :
 
Baslik :
RESÛL-İ EKREM`İN DÜNYÂ Nİ`METİYLE ÂHİRET SAÂADETİ ARASINDA ALLÂHU TEÂLÂ TARAFINDAN MUHAYYER BIRAKILMASINA DÂİR RİV3AYET
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem sıhhatte iken birçok defalar: "Hiçbir Peygamberin rûhu Cennet`teki durağını görmedikçe kabzolunmaz. Sonra (durağına gitmek) arzusuna bırakılır, yâhud muhayyer kılınır" buyurmuştu. Vaktâki hastalanıp rûhu kabzolunmak zamânı gelince (mübârek) başı benim dizimde bulunduğu bir sırada üzerine bir baygınlık geldi. Sonra ayılınca gözü açılıp evin tavanına doğru dikildi. Sonra: Allah`ım, beni Refîk-ı A`lâ zümersine kat! diye duâ buyurdu. Bunun üzerine ben: Artık Resûlullah şimdi bizi ihtiyâr etmiyor, dedim. Ve bildim ki Resûlullah`ın bu temennîsi, sıhhatli zamânında vaktiyle bize söylediği bir haber (in kendisinde tecellîsi) dir.
Sıra :
 
Baslik :
RESÛL-İ EKREM`İN HASTALIĞINDA REFÎK-İ A`LÂ`YA İLTİHAK DUÂSI
Hadis :
Gelen rivâyet göre Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem her zaman hastalandığında Muvvize sûrelerini okuyup kendi (elleri) ne üflemek (ve ondan ifâkat için) eliyle vücûdunu sıvamak i`tiyâtında idi. Sebeb-i vefâtı olan hastalığa tutulunca Resûlullah`ın nefes ettiği Muavvize sûreleriyle ben de kendisine nefes etmeğe (ve hastalıktan ifâkat niyetiyle mübârek) eline üfleyip kendi eliyhe vücûdun meshetmeğe başladım.
Sıra :
 
Baslik :
RESÛL-İ EKREM`İN HASTALIĞINDA REFÎK-İ A`LÂ`YA İLTİHAK DUÂSI
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem vefât etmezden önce bana arkasnı dayamış bir vaziyette iken kendisine kulak verdim: Allah`ım günahlarımı bağışla bana merhamet et ve beni Refîk-ı A`lâ`ya iriştir, diye duâ ettiğini işittim.
Sıra :
 
Baslik :
PEYGAMBER EFENDİMİZ`İN HAZRET-İ ÂİŞE`NİN SÎNESİNDE VEFÂTI
Hadis :
Rivâyete göre şöyle demiştir: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in (mübârek) başı benim çenemle göğsüm arasında olduğu halde vefât etti. Bu cihetle ben, Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`den sonra hiçbir kimsenin ölümünün şiddetinden asla korkmam.
Sıra :
 
Baslik :
HAZRET-İ ABBÂS`IN HAZRET-İ ALÎ`YE HİLÂFET TEKLÎFİ;HAZRET-İ ALÎ`NİN HİLÂFET TEKLÎFİNİ REDDİ
Hadis :
Şöyle rivâyet olunmuştur: Alî İbn-i Ebî Tâlib radiya`llahu anh Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in vefâtı hastalığında yanında çıkmıştı. Nâs: - Yâ Ebe`l-Hasen! Resûlullah (bu gece) nasıl sabahladı? diye sordular. Alî: - Allah`a hamdolsun hastalıktan ifâkat bularak sabahladı. diye cevâb verdi. Alî`nin bu cevâbı üzerine onun elini (babam) Abbâs radiya`llahu anh tutarak Alî`ye: - Vallahi üç gün sonra başkasına kul, köle olacaksın! Çünkü ben kesin olarak sanırım ki, Resûlullah bu hastalığından yakında ölecektir. Ben Abdü`l-Muttalib oğullarının ölüm sırasında yüzlerini (n ne şekil aldıklarını tecrübemle) bilirim. Şimdi sen biz (Hâşimîler) nâmına Resûlullah`a git, bu (hilâfet), iş (i) kimde bulunacağını Resûlullah`a sor! Hılâfet bize âid ise bunu (Resûlullah`ın sağlığında) bilelim. Bizden başkasına âid ise bunu da öğrenelim, ve bizi ona vasiyyet etsin, dedi. (Alî: - Bu işi bizden başka uman bulunur mu? dersin, diye sordu. - Vallahi bulunur sanırım, dedi.) Bunun üzerine Alî: - Vallahi bu işi biz Resûlullah`a sorar, o da bizi bundan men`ederse (iyi bil ki) Resûlullah (ın vefâtın) dan sonra halk (bununla istidlâl ederek) hılâfeti bize vermezler. Bu cihetle ben Resûlullah`a sormam (ve hilâfet istemem) diye yemîn etti. (Resûlullah`ın vefâtı üzerine Abbâs) Alî`ye: Elini uzat, bîat edeyim. (Beni görerek) halk da bîat edecektir, dediyse de Alî bu teklîfi de kabûl etmedi.
Sıra :
 
Baslik :
RESÛL-İ EKREM`İN SON SÖZÜ -HAZRET-İ MUHAMMED`İN "ALLÂH`IM! BENİ REFÎK-İ A`LÂ CÂMİASINDA KIL!" DUÂSI
Hadis :
Her zaman şöyle söylediği, rivâyet olunmuştur: Allah`ın bana ihsân ettiği ni`metlerinden birisi Resûlullah`ın benim odamda, benim nöbetimde (mübârek başı) benim göğsümün üstü ile gerdanımın arasında olarak vefât etmesidir. Bir de Allah`ın, onun vefâtı sırasında benim tükürüğümle onun tükürüğünü bir arada birleştirmesidir (Şöyle ki: kardeşim) Abdurrahmân elinde bir misvâkle odaya girmişti. Ben de Resûlullah`ı (göğsüme yan) dayamıştım. Onun misvâke dikkatle baktığını gördüm. Misvâki çok sevdiğini bildiğim için: Size misvâki alayım mı? diye sordum. Başı ile: Evet, diye işâret etti. Ben de misvâki yumuşatıp verince ağzında yürütüp fırçaladı. Bir de Resûlullah`ın yanında sahtiyandan ufak bir su kabı, içinde su ile berâber dururdu. Ara sıra iki elini bu kaba batırıyor ve ıslanan elleriyle yüzün sıvayor ve: Lâilâhe illâ`llah! Ölümün ne şiddetleri, sademeleri var, diyordu. Sonra elini kaldırdı. Tâ rûhu alınıncaya kadar: Allah`ım beni Refîk-i A`lâ câmiasında kıl, duâsına devâm etti. Ve bu duâ ile Hatemü`l-Enbiyâ`nın (mu`cizeler ihzâr eden mübârek) eli düştü.
Sıra :