Hadis | Kütüb-ü Sitte | Buhari | Hadis Sözlüğü

A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y Z

HADİSLERİNDE ARAMA YAP

Fasil Ravi Konu Hadis

Kütüb-ü Sitte konuları

Ravi :
Baslik :
MÜCÂHİDİN CENNET`TEKİ DERECELERİ HAKKINDA EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Her kim Allah`a ve O`nun Resûlüne îmân eder de namaz kılar ve Ramazan`da oruç tutarsa, onu Cennet`e koymak Allah üzerine (sanki) bir hak olur. O kimse ister Allah yolunda cihâd etsin, isterse içinde doğduğu toprağında, (evinde) otursun. Bunun üzerine Ashâb: Yâ Resûla`llah! (Bu haberi) halka müjdelemez miyiz? demişlerdi. Resûl-i Ekrem (şöyle) söyle (yerek istidrâk eyle) di: - Cennet`te yüz derece vardır ki, Allah onları Allah yolunda cihâd eden mücâhidler için hazırlamıştır. İki derece arasındaki mesâfe, gökle yer arasındaki mesâfe gibidir. Siz Allah`dan (Cennet) istemek dilediğinizde Ondan Firdevs`i isteyin!. O, Cennet`in efdalidir ve Cennet`in en yücesidir. Râvî diyor ki: Öyle zannediyorum ki, (Şeyhim Füleyh): "Firdevs`in üstünde Arş-ı Rahmân vardır" demişti. Cennet`in ırmakları da Firdevs`ten akar.
Sıra :
 
Baslik :
MÜCÂHİDİN SABAH VEYA AKŞAM HER HANGİ BİR ZAMANDA CİHAD İÇİN YÜRÜYÜŞÜ, DÜNYÂDAN VE DÜNYÂDAKİ HER ŞEYDEN HAYIRLI OLDUĞUNA DÂİR ENES İBN-İ MÂLİK HADÎSİ
Hadis :
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: Sabahleyin veya akşamleyin her hangi bir zamanda Allah yolunda bir kere (cihad için) yürüyüş, hiç şüphesiz dünyâdan ve dünyâdaki şeylerin hepsinden hayırlıdır.
Sıra :
 
Ravi :
Baslik :
MÜCÂHİDİN SABAHLEYİN, YÂHUT AKŞAMLEYİN CİHAD İÇİN YÜRÜYÜŞÜ, ÜZERİNE GÜNEŞ DOĞAN VE BATAN HER ŞEYDEN HAYIRLI OLDUĞUNA DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Hadis :
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: Cennet`te bir arşın kadar (az) bir yer (âlemde) üzerine güneş doğup batan şeylerin hepsinden muhakkak hayırlıdır. Yine Resûllulah: "Sabahleyin veya akşamleyin her hangi bir zamanda Allah yolunda (cihâda çıkıp) yürüyüş, üzerine güneş batan şeylerin hepsinden her vechile hayırlıdır". buyurmuştur.
Sıra :
 
Baslik :
Bİ`R-İ MAÛNE FÂCİASI HAKKINDA ENES İBN-İ MÂLİK HADÎSİ
Hadis :
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: Cennet hûrilerinden bir kadın yer halkına baksa hiç şüphesiz o, Cennet`le yer arasındaki fezâyı aydınlatır. Ve orayı bir güzel koku doldurur. Yine muhakkaktır ki, o kadının baş örtüsü, dünyâdan ve dünyâdaki her şeyden değerlidir.
Sıra :
 
Baslik :
Bİ`R-İ MAÛNE FÂCİASI HAKKINDA ENES İBN-İ MÂLİK HADÎSİ
Hadis :
Rivâyete göre, şöyle demiştir: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem (bir da`vet üzerine Kur`ân bilenlerden) yetmiş kişiyi Âmir oğullarına ve Süleym oğullarından bâzı soylara (irşad ve din öğretmek için) göndermişti. Bunlar Meûne kuyusuna) vardıklarında dayım (Harâm İbn-i Milhân) arkadaşlarına: - Sizden önce ben (Süleym oğullarına) varayım da eğer onlar bana Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`den (aldığımız emri) kendilerine teblîğ edinceye kadar aman verirlerse (ne âlâ), vermezler (de ihânet ederler) se (zâten) siz de (benden uzakta değil) bana yakın bulunuyorsunuz, dedi, ve ilerledi. Süleym oğulları (ibtidâ) dayıma aman verdiler. O da Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`den (aldığı emirleri) teblîğ ettiği sırada onlar ansızın aralarından (Âmir İbn-i Tufeyl denilen) bir kimseye işâret ettiler. O da dayımı (arkasından şiddetle) mızraklandı. Bir halde ki, mızrağı göğsünden çıkardı. Bu ölüm darbesi üzerine Harâm (göğsünden fışkıran kanlara ellerini bulayıp yüzüne ve başına sürerek): - Allah büyüktür, Kâ`be`nin sâhibine yemîn ederim ki, ben (şahâdet rütbesi) kazandım, diye haykırdı. Sonra (bu gaddar) Süleym oğulları dayımın geri kalan arkadaşlarına döndüler. Dağa kaçan (Kâ`b İbn-i Zeyd denilen) aksak bir kişiden başka onları da öldürdüler. Şimdi Cibrîl aleyhi`s-selâm (bu fâciayı) Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e: - Seriyyedeki bütün Ashâbın Rablarına kavuştular. Allah onlardan râzı oldu, onları da mumnûn etti. diye bildirdi. O zamanlar biz, (Cibrîl`in Peygamberimize vâkı` olan) bu (vahyi) ni (Kur`ân olarak): - Biz (şehitler) i (Peygamberimize ve) kavmimize haber veriniz: biz, Rabbimize kavuştuk, O bizden râzı oldu, bizi de hoşnûd etti, diye okurduk. Bir zaman sonra (tilâveti) nesh olundu. Bu (fâcia) nın üzerine Resûlullah, Allah`a ve O`nun Resûlüne isyân eden şu Ri`l, Zekvân, Lihyân oğulları ve Usayye oğulları üzerine kırk sabah (la`netle karışık) dûa etti.
Sıra :
 
Konu :
Baslik :
UHUD HARBİNDE RESÛLULLÂH`IN, PARMAĞININ YARALANMASI HAKKINDA CÜNDEB HADÎSİ
Hadis :
Rivâyet olunduğuna göre, Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem bâzı gazâlarda bulunmuştu da parmağı (yaralanıp) kanamıştı. Bunun üzerine Resûlullah: (Parmağım!) Sen yalnız kanayan bir parmak değil misin?!. (Yoksa ne kırıldın, ne düştün). Bu kazâya da (boş değil,) Allah yolunda uğradın! buyurmuştur.
Sıra :
 
Konu :
Ravi :
Baslik :
ALLAH YOLUNDA HARP MEYDANINDA YARALANAN VE ŞEHİD DÜŞEN MÜCÂHİDLERİN KIYÂMET GÜNÜNDE ARASAT MEYDANINA YARASINDAN KANI KAN RENGİNDE AKARAK, FAKAT MİSK GİBİ KOKARAK GELECEĞİ HAKKINDA EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Hadis :
Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: Hayâtım elinde (kudretinde) olan Allah`a yemîn ederim ki: Allah yolunda hiç bir kimse yaralanmaz -Allah kendi rızâsı uğrunda yaralanan kişiyi çok iyi bilir ya- ancak o şehid mücâhid, kıyâmet gününde (yaralı hey`etiyle) kanı, kan renginde (cerîhasından akarak), kokusu da misk kokusu (saçarak Arasat meydanına) gelir.
Sıra :
 
Baslik :
ENES İBN-İ NADR`IN UHUD HARBİNDE SEKSEN BU KADAR YARA ALARAK ŞEHÂDETİ VE KILIÇ, SÜNGÜ, OK DARBELERİYLE BİLİNEMEZ BİR HÂLE GELDİĞİ VE İBN-İ NADR İLE EMSÂLİ ŞEHİDLER HAKKINDA ÂYET NÂZİL OLDUĞU
Hadis :
Gelen rivâyete göre, müşârün-ileyh demiştir ki: amucam Enes İbn-i Nadr radiya`llahu anh Bedir harbinden uzakta bulunmuştu da: yâ Resûla`llah! Müşriklerle muhâbere ettiğin ilk gazâdan uzakta bulundum. Eğer Allah beni müşriklerle harb (meydanı) nda hazır bulundurursa, oynayacağım (kahramanlık) oyunlarını Allah muhakkak (herkese) gösterecektir, demişti. Uhud günü hulûl edip de müslümanlar münhezim olunca İbn-i Nadr: - Yâ Rab! Şunların yâni müslümanların irtikâb ettikleri bozgunculuktan dolayı Sana i`tizâr ederim. Şunların da yâni müşriklerin de (Resûlullah`a karşı) irtikâb ettikleri cinâyetten Sana ilticâ eylerim, dedi. Sonra (müşriklere doğru) ilerledi. Bu sırada İbn-i Nadr`a Sa`d İbn-i Muâz rast geldi. Ona da: - Ey Sa`d İbn-i Muâz; Cennet istiyorum!. Ve Nadr`ın Rabbına yemîn ederim ki: ben Cennet`in kokusunu Uhud`da buluyorum, dedi. Sa`d İbn-i Muâz (İbn-i Nadr`ın şehâdet menkabelerini hulâsa ederek Resûl-i Ekrem`e): - Yâ Resûla`llah! (İbn-i Nadr düşmanlara karşı öyle cihad etti ki) ben onun gösterdiği hârikalar (ı tasvîr) e muktedir değilim, dedi. Enes İbn-i Mâlik (Sa`d İbn-i Muâz`ı te`yîd ederek) demiştir ki: biz İbn-i Nadr`ı şehîd olarak bulduğumuzda onun bedeninde kılıç darbesi, mızrak vurması ve okla musâb olarak seksen bu kadar yara bulduk. Müşrikler bu mücâhide (burnunu, kulaklarını ve sâir a`zâsını birer birer kesmek sûretiyle) o kadar işkence etmişlerdi ki, bu (azîz) şehîdi hiç bir kimse tanıyamadı da yalnız kız kardeşi (halam) parmaklarının uciyle tanıyabildi. (Yine) Enes İbn-i Mâlik demiştir ki, zannedersem şu: âyeti sonuna kadar Enes İbn-i Nadr ile benzerleri hakkında nâzil olmuştur. Yine Enes İbn-i Mâlik demiştir ki: İbn-i Nadr`ın kız kardeşi -ki o, Rübeyyi` adiyle anılır. (Bir kere)- bir kadının ön dişlerini kırmıştı da (onlar diyetini istemişlerdi, İbn-i Nadr da afivleini dilemişti). Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem de kısas ile emretmişti. Bunun üzerine Enes İbn-i Nadr dedi ki: - Yâ Resûla`llah! Seni hak ile (müeyyed) peygamber gönderen Allah`a yemîn ederim, (ve Allah`ın inâyetinden umarak derim ki:) Rübeyyi`in dişi kırılmaz!. Hakîkaten da`vâcılar en sonu diyete râzı olup kısası bıraktılar. Bunun üzerine Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem: - Allah`ın kullarından öyle bir kişi vardır ki, o, Allah`a yemîn etse, muhakkak Allah onun yemînini yerine getiririr, buyurdu.
Sıra :
 
Baslik :
ZEYD İBN-İ SÂBİT KUR`AN SAHİFELERİNİ MUSHAF`TA TOPLARKEN BU ÂYETİ ENSAR`DAN HUZEYME`NİN YANINDA BULDUĞUNU BİLDİRMİŞTİR
Hadis :
Gelen rivâyete göre, şöyle demiştir: (Kur`ân`ı istinsâh ederken) ben, (Hafsa`nın yanındaki Kur`ân yazılı) sahifeleri (n sûretlerini) Mushaflara naklettim de Ahzâb (Sûresi`n) den bir ayeti -ki, Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`den onu okuduğunu her zaman işittiğim halde- kaybetmiştim. Ve o âyeti (yazılı olarak) bulamamıştım; yalnız; Peygamberimiz`in; tek başına şahâdetini iki kimsenin şehâdetine denk tuttuğu Ensâr`dan Huzeyme`nin yanında buldum. (En sonu onu da hey`etin kârariyle Mushaf`taki sûresine koyduk). O âyet de Allah`ın: [Mü`minlerden öyle erler vardır ki, onlar Allah`a verdikleri ahde bağlı kaldılar] meâlindeki kavlidir.
Sıra :
 
Konu :
Baslik :
İPTİDÂ ALLÂH`A ÎMÂN, SONRA ALLAH UĞRUNDA CİHÂD EDİLMESİ HAKKINDA BERÂ` İBN-İ ÂZİB HADÎSİ
Hadis :
Şöyle demiş olduğu rivâyet olunmuştur: (Uhud harbinde) Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e demir (zırh) ile yüzü örtülü bir kişi geldi de: - Yâ Resûla`llah! (Hemen) harb edeyim de (sonra) müslüman mı olayım? diye sordu. Resûlullah: - Müslüman ol, sonra harb et! buyurdu. O da hemen müslüman oldu. Sonra vuruştu. Nihâyet şehîd edildi. Bunun üzerine Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem: - Az işledi, fakat çok kazandı, buyurdu.
Sıra :