Hadis | Kütüb-ü Sitte | Buhari | Hadis Sözlüğü

A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y Z

HADİSLERİNDE ARAMA YAP

Fasil Ravi Konu Hadis

Kütüb-ü Sitte konuları

Fasil :
Konu :
Baslik :
RESÛL-İ EKREM`İN OĞLU HAZRET-İ İBRÂHİM`İN CENNET`TE İRDÂI HAKKINDA BERÂ` İBN-İ ÂZİB HADÎSİ
Hadis :
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in (memede iken oğlu) İbrâhim vefât ettiğinde: İbrâhim`in Cennet`te sütninesi vardır, (rızâını tamamlar), buyurduğu rivâyet edilmiştir.
Sıra :
 
Fasil :
Baslik :
EVLÂD-I MÜŞRİKÎN HAKKINDAKİ RİVÂYETLER
Hadis :
Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`e (gayri bâliğ) olan evlâd-ı müşrikîn sorulduğunda: "Allâhu Teâlâ müşrik çocuklarını yaratırken bunların (nasıl yaşayıp), ne işleyeceklerini pek iyi bilir" buyurduğu rivâyet edilmiştir.
Sıra :
 
Fasil :
Baslik :
EVLÂD-I MÜŞRİKÎN HAKKINDA SEMÜRE HADÎSİ
Hadis :
Şöyle rivâyet edilmiştir. İbn-i Cündeb demiştir ki: Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem sabah namazını kılınca yüziyle bize döner, ve: "Bu gece sizden kim rü`yâ gördü? diye sorar, idi. Birisi rü`yâ görmüşse, rü`yâsını Resûl-i Ekrem`e hikâye ederdi. O Hazret de o kimsenin rü`yâsını tâbir ederdi. Yine bir gün bize sordu. Ve: - "Sizden rü`yâ gören var mıdır?" buyurdu. Biz: - "Hayır, yoktur" dedik. Resûl-i Ekrem: - "Lâkin bu gece ben bir rü`yâ, gördüm." buyurdu: Gördüm ki, iki melek bana geldi. Bunlar iki elimi tutup beni düz bir fezâya çıkardılar. Orada bir kimse oturuyordu, diğer bir adam da ayakta duruyordu. Elinde demirden çatal bir kanca vardı. Ayaktaki adam bu çatal kancayı oturanın ağzının sağ tarafına, tâ kafasına kadar sokuyor ve ağzın bu kısmını parçalıyordu. Sonra bu adam ağzın diğer tarafını da bu sûretle tahrîb ediyordu. Bu sırada ağzın sağ kısmı iyi olmuş bulunuyordu. Bu def`a da buraya dönüyor, yine kancayı sokup parçalıyordu. Bu meleklere ben: - "Bu adam kimdir? Ve bu hal nedir?" dedim. Melekler: - "Hiç sorma, ileri yürü!" dediler. Birlikte ileri gittik. Nihâyet arkaüstü yatmış bir adamın yanına geldik. Bunun baş ucunda da bir adam oturmuş, elinde yumruk cesâmetinde bir taş. Bununla yatan adamın başını kırıyordu. Taşı başına her vurduğunda, taş yuvarlanıp gidiyordu. O adam da arkasından taşı almağa koşuyordu. O dönüp gelmeden bunun başı iyi oluyor, eski hâline avdet ediyordu. O adam avdet edince yine başına vurup eziyordu. Bu meleklere ben: - "Bu adam kimdir?" diye sordum. Melekler: - "Hiç sorma, ileri yürü" dediler. İleri gittik. Fırın gibi altı geniş, üstü dar bir deliğe eriştik. Bu deliğin altında ateş yanıyordu. Ateş, alevlenip yükseldikçe içindeki insanlar da yükseliyor, hattâ (delikten) çıkmağa yaklaşıyorlardı. Ateşin alevi sakinleştikçe de aşağı dönüyorlardı. Burada çıplak erkekler, çıplak kadınlar vardı. Bu iki meleğe ben: - "Bunlar kimdir?" diye sordum. Melekler bana: - "Hiç sorma, ileri git!" dediler. Yürüdük, tâ ki kandan bir nehrin içinde ayakta bir adam dikiliyordu. Bu nehrin kenarında da bir adam duruyordu. Önünde -nar gibi "yuvarlak" taşlar bulunuyordu. Nehirdeki adam yüzerek sâhile doğru- gelip çıkmak isteyince sâhildeki adam çenesine bir taş atıyor, nehirdeki eski yerine iâde ediyordu. Çıkmak için sâhile doğru gelmeğe her teşebbüs ettikçe, sâhildeki, hemen çenesine bir taş fırlatıyor, onu eski yerine reddediyordu. Bu iki meleğe ben: - "Bu nedir?" diye sordum. Melekler: - "Sorma, ileri yürü!" dediler. Birlik yürüdük. Yeşil bir bahçeye vardık. Bu bahçede büyük bir ağaç vardı. Bunun dibinde ihtiyar bir adamla birtakım çocuklar bulunuyordu. Bu ağaca yakın bir tarafta da, birisi, önünde ateş yakmakla meşguldü. Melekler benimle bu ağaca çıktılar. Beni bir eve koydular ki, ben bundan güzel bir ev görmedim. Burada ihtayar, genç birtakım erkekler, kadınlarla çocuklar vardı. Sonra melekler beni buradan çıkardılar. Benimle ağaca yukarı çıktılar ve beni eskisinden daha güzel ve daha kıymetli bir eve koydular. Burada da ihtiyarlar, gençler vardı. Meleklere: "Beni bu gece -iyi- gezdirdiniz. Şimdi bana gördüğüm şeyleri bildiriniz!" dedim. Melekler: Evet (anlatalım) dediler: Hani şu ağzı parçalandığını gördüğün kimse yok mu? Bu bir yalancı idi, o, dünyâda dâimâ yalan söylerdi.
Sıra :
 
Fasil :
Baslik :
MEYYİT NÂMINA YAPILACAK HAYIRDAN MÜTEVEFFÂNIN MÜSÂB OLACAĞINA DÂİR HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Hadis :
(Bir kerre) Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`e birisi, (yâni, Sa`da İbn-i Ubâde radiya`llâhu anh gelip) demiştir ki: "Yâ Resûla`llâh! Annem ansızın vefât etti. Öyle zannediyorum ki, Anneciğim söylenebilseydi, tasadduk (edilmesini vasıyyet) ederdi. Şimdi ben onun nâmına sadaka versem annem müsâb olur mu? Resûl-i Ekrem: Evet, (olur) buyurdu.
Sıra :
 
Fasil :
Baslik :
RESÛL-İ EKREM`İN VESÎLE-İ İRTİHÂLİ OLAN HASTALIĞINDA HAZRET-İ ÂİŞE HÂNESİNİ ARZU BUYURDUĞU VE ORADA VEFÂT EDİP ORAYA DEFNOLUNDUĞU HAKKINDA HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Hadis :
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem maraz-ı mevtinde Âişe, gününün geç kaldığından şikâyet ederek, ben bugün kimin nöbetindeyim? Yarın kimin nöbetinde olacağım? der, (ve benim günümü özlediğinden dolayı) diğer ümmühât-ı mü`minîne beyân-ı îtizâr eylerdi. Benim nöbetim geldiğinde (odama şeref bahşedip) Cenâb-ı Hak Hâtem-i Enbiyâ`nın mubârek rûhunu benim sînemde kabzeyledi. Ve benim odama defnolundu.
Sıra :
 
Fasil :
Baslik :
RESÛL-İ EKREM`İN İRTİHÂLİ SIRASINDA KENDİLERİNDEN RÂZI OLDUĞUNU HAZRET-İ ÖMER`İN HABER VERDİĞİ ALTI ZAT
Hadis :
"Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem şu altı zattan hoşnud ve râzı olarak vefât etti, dediği ve bu altı zâtın adlarını Osmân, Alî, Talha, Zübeyr, Abdurrahmân İbn-i Avf, Sa`d İbn-i Ebî Vakkâs radiya`llâhu anhüm, diye tesmiye ve tasrîh eylediği" rivâyet edilmiştir.
Sıra :
 
Fasil :
Baslik :
EMVÂTIN MESÂVÎSİNİ YÂD ETMEK MENHÎ OLDUĞUNA DÂİR HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Hadis :
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in: "Müslüman ölülerinin mesâvîsni zikretmeyiniz. Çünkü onlar âhirete götürdükleri cezâ-yı amellerine erişmişlerdir" buyurduğu, dediği rivâyet edilmiştir.
Sıra :
 
Baslik :
ZEKÂTIN VÜCÛBU HAKKINDA İBN-İ ABBÂS`IN RİVÂYET ETTİĞİ MUAZ İBN-İ CEBEL RADİYA`LLÂHU ANH HADÎSİ
Hadis :
Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem Muâz (İbn-i Cebel) i Yemen`e (vâli ve kadı) gönderirken şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Ey Muâz! Yemenlileri (ibtidâ) Allah`tan başka ibâdete lâyık bir Tanrı olmadığını ve benim de Allâh`ın Peygamberi olduğumu bilmeğe ve tanımağa da`vet et! Eğer bu iki şehâdeti kabûl ederlerse bu defa onlara her gece ve gündüz üzerlerine beş vakıt namaz farz kılındığını öğret. Eğer namazın vücûbunu (namaz kılarak) i`tirâf ederlerse, bu defa da onlara bildir ki, Allah, kendilerine mallarında zekât farz kılmıştır. Bu zekât, zenginlerinden alınır ve onların fakirlerine verilir.
Sıra :
 
Baslik :
ZEKÂTIN VÜCÛBUNA DÂİR EBÛ EYYÛB-I ENSÂRÎ RADİYA`LLÂHU ANH HADÎSİ
Hadis :
Şöyle rivâyet edilmiştir: Bir kimse Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`e: Yâ Resûla`llâh! (Kendisi ile amel edince) beni Cennet`e koyacak mûteber bir ibâdet haber verseniz, diye bir niyaz ve temennîde bulunmuştu. Mecliste bulunanlardan birisi: - Buna ne oluyor ki, ne dileği var ki? diye istifsâr etmesi üzerine Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem: - Bu bir gûnâ hâcet sâhibidir, nesi olacak, buyurup sâile karşı: - Allâh`ı tevhîd edersin ve Allâh`a ibâdette hiç bir şeyi şerik kılmazsın, namaz kılar, zekât verir, sıla-i rahm edersin, diye cevab verdi.
Sıra :
 
Ravi :
Baslik :
BU BABTA EBÛ HÜREYRE`DEN RİVÂYET OLUNAN A`RABÎ HADÎSİ
Hadis :
(Bir gün) Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`e bir A`râbî geldi. Ve: - Yâ Resûla`llâh, beni bir ibâdete delâlet buyursanız ki, ben onu işleyince Cennet`e girebileyim, demişti. Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem: - Allâh`a ibâdet edersin, ve Allâh`a hiç bir şeyi şerik kılmazsın, farz olan namazı kılar, farz olan zekâtı verir ve Ramazan orucunu tutarsın! buyurdu. A`râbî (kemâl-i safvetle): - Hayâtım yed-i kudretinde olan Allâh`a yemîn ederim ki ben, sizden işittiğim bu ibâdetler üzerine hiç bir ibâdet ziyâde etmem, deyip de müteâkıben dönüp gidince, Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem: - Kim ki, ehl-i Cennet`ten bir nâsıye görüp mesrûr olmak isterse, şu temiz sîmâya baksın!, buyurdu.
Sıra :