Hadis | Kütüb-ü Sitte | Buhari | Hadis Sözlüğü
A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y ZHADİSLERİNDE ARAMA YAP
Câbir b. Abdullâh
Câbir b. Abdullâh - Sahih Buhari kitabındaki rivayet ettiği hadisi şerifler listesi
Fasil :
Ravi :
Baslik :
HAZRET-İ RESÛL`ÜN SEFERDE TETAVVUU RÂHİLE ÜZERİNDE KIBLENİN GAYRİ CİHETE KILDIKLARINA DÂİR HAZRET-İ CÂBİR HADÎSİ
Hadis :
Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem (salât-i) tetavvuu hayvan üstünde iken (ve) kıbleden başka cihete (müteveccih olarak) kılardı.
Sıra :
Fasil :
Konu :
Ravi :
Baslik :
İSTİHÂRE NAMAZI VE DUÂSI HAKKINDA CÂBÎR İBN-İ ABDULLÂH RADİYA`LLÂHU ANHUMÂ HADÎSİ
Hadis :
Hazret-i Câbir demiştir ki: Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem Kur`ân`dan bir sûre öğretir gibi (büyük küçük) işlerimizin hepsinde bize istihâre (duâsını) ta`lîm ederek buyurdu ki: Sizin biriniz, bir işe kalben azmettiğinde o kimse farz değil, (istihâre niyetiyle nâfile olarak) iki rek`at namaz kılsın. (Namazdan) sonra şöyle di (ye duâ et)sin: "Allâhümme" İnnî estahîrüke bi-ilmike ve estakdirüke bi-kudretike ve es`elüke min fadlike`l-azîm. Fe-inneke takdirü ve lâ akdiru ve ta`lemü ve lâ a`lemu ve ente allâmü`l-ğuyûb. Allâhümme! İn künte ta`lemü enne hâze`l-emre hayrün lî fî dînî ve meâşî ve âkıbeti emrî. Fakdürhü lî ve yessirhü lî. Sümme bârik lî fîh. Ve in künte ta`lemü enne hâze`l-emre şerrün lî fî dînî ve meâşî ve âkıbeti emrî. Fa`srifhü annî va`srifnî anhü. Va`kdür li`l-hayre haysü kâne. Sümme ardınî bih." DUÂNIN TERCEMESİ: Yâ Rab! (Hakkımda hayırlısını) bildiğin için Sen(in dergâh-ı inâyetin) den ben, hayırlısını (bildirmeni) dilerim. Ve (hayırlı cihete) gücün yetiştiğinden, Sen` (in hazîne-i lûtfun) dan beni kudretlendirmeni dilerim. Yâ Rab! Hayırlı olan cihetin tebyîn ve takdîrini Sen`in o büyük fazl (ve kerem) inden isterim. Allâh`ım! Sen`in (her şeye) gücün yeter, halbuki benim yetmez, Sen (her şeyi) bilirsin de halbuki ben bilmem. Muhakkak Sen, şuûrumuzdan uzak olan her şeyi de pek yakından bilirsin. Yâ Rab! Bilirsen (ki, bildiğinde hiç şüphe yoktur) şu azmettiğim iş dînime, dünyâ ve âhiretime taallûku cihetiyle (yâhut istihâre eden kimse dünyâ ve âhiret emrinde der) benim için hayırdır. Bunu bana mukadder kıl, (beni buna muvaffak kıl) ve bunu bana müyesser kıl. Sonra işlemeğe kudret bahşettiğin ve bana müyesser kıldığın bu işi, bana mübârek kıl, (hayr-ü bereketini arttır). Yine bilirsen (ki, bildiğinde hiç şüphe yoktur) şu azmettiğim iş dînime, dünyâ ve âhiretime taallûku i`tibâriyle (yâhut istihâre eden kimse dünyâ ve âhiret emrinde, der) benim için şerdir. Bu işi benden, beni (ve gönlümü) de bu işten çevir. Ve hayır, (zaman ve mekândan) her nerede ise o hayrı bana makdûr (ve müyesser) kıl. Sonra nefsimi, bu hayr-ı makdûre râzı kıl. Hazret-i Câbir demiştir ki: istihâre eden mü`min, (duânın "bu iş" diye kinâye tarîkıyle zikredilen her yerinde) hâcetini adiyle anar, (tasrîh eder).
Sıra :
Fasil :
Ravi :
Baslik :
NAMAZDA SELÂM HAKKINDA CÂBİR İBN-İ ABDİLLÂH HADÎSİ
Hadis :
Hazret-i Câbir demiştir ki: Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem (Benî Mustalik seferinde) beni bir işe göndermişti. Gittim. Sonra o işi görerek geri dönüp Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`e mülâkî oldum. Ve Resûl-i Ekrem`e selâm verdim. Fakat Resûl-i Ekrem selâmımı bana reddetmedi. Bunun üzerine kalbimde öyle şiddetli bir hüzün hâsıl oldu ki, onun mâhiyyetini (yalnız) Allah bilir. İçimden dedim ki; zannedersem Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem bana darıldı; bu işi ağır gördüğüme hükmetti. Sonra Resûl-i Ekrem`e (tekrar) selâm verdim. Yine Resûl-i Ekrem, selâmıma mukâbele buyurmadı. Bu def`a gönlümde birinci def`akinden daha şiddetli bir hüzün vâkı` oldu. Sonra Resûl-i Ekrem`e (üçüncü bir daha) selâm verdim. Bu def`a (namâzdan fâriğ olarak) selâmımı karşıladı. Ve dedi ki: Beni sana redd-i selâm etmekten, mücerred benim namâz kılar bulunmaklığım men` etmiştir. Bu sırada Resûl-i Ekrem, devesi üzerinde kıble cihetinden başka bir istikâmete müteveccih olarak gidiyordu.
Sıra :
Fasil :
Ravi :
Baslik :
ABDULLÂH İBN-İ AMR RADİYA`LLÂHU ANH`İN UHUD`DA FÂCİA-İ ŞEHÂDETİ HAKKINDA OĞLU HAZRET-İ CÂBİR`İN RİVÂYETİ
Hadis :
Hazret-i Câbir demiştir ki: Babam (Uhud gazâsında) şehîd edildiğinde ağlayarak üzerinden elbisesini çıkarıyorum da beni ağlamaktan men` ediyorlardı. Halbuki Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem nehyetmiyordu. Halam Fâtıma da ağlamağa başladı. Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem (halamı ta`ziye ve şehîdin yüce mertebesini bildirerek) buyurdu ki: Ey Fâtıme, siz ona ağlasanız da ağlamasanız da siz şehîdi (mağlesinden) kaldırana kadar melekler (onun üzerine toplandılar), kanadlariyle onu gölgelendirdiler.
Sıra :
Fasil :
Konu :
Ravi :
Baslik :
KABRİN AÇILABİLECEĞİ, CENÂZENİN NAKLİ CÂİZ OLDUĞU AHVAL VE ZAMAN
Hadis :
Hazret-i Câbir demiştir ki: Abdullâh İbn-i Übey defnolunduktan sonra Nebî RS geldi. (Emr-i Nebevî ile) ölü hufresinden çıkarıldı. Resûl-i Ekrem onun cildine tükrüğünden üfledi. Ve ona gömleğini geydirdi.
Sıra :
Fasil :
Konu :
Ravi :
Baslik :
BU BÂBDA VÂRİD OLAN HABERLERDEN CÂBİR HADÎSİ
Hadis :
Hazret-i Câbir demiştir ki: (Bir kerre) yanımızdan bir cenâze geçmişti de Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem cenâze geçtiği için kıyâm etmişti. Biz de (kendisine uyarak) ayağa kalktık. Ve: - Yâ Resûla`llâh! Bu bir yehûdî cenâzesidir, dedik. Resûl aleyhi`s-selâm: - Bir cenâze gördüğünüzde (müslim olsun, kâfir olsun) kıyâm ediniz!. (Çünkü ölüm korkunç şeydir) buyurdu.
Sıra :
Fasil :
Konu :
Ravi :
Baslik :
UHUD ŞEHÎDLERİNİN SÛRET-İ DEFNİ HUSÛSUNDA CÂBİR İBN-İ ABDİ`LLÂH HADÎSİ
Hadis :
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem Uhud (gazâsı) şehidlerinden ikişer kişiyi bir kabirde yerleştiriyordu. Ve bize: - Bunların hangisi Kur`ân`ı daha çok öğrenmiştir? diye soruyordu. Bu çift şehidlerden birisine işâret edilince, onu kabre önce koyuyordu. Ve sonra: - Kıyâmet gününde ben bu mücâhidlerin hayatlarını fedâ ettiklerinin şâhidiyim, buyurdu. Sonra da azîz şehidlerin gasledilmeden ve üzerlerine namaz kılınmadan kanlar içinde defnolunmalarını emreyledi.
Sıra :
Fasil :
Konu :
Ravi :
Baslik :
HACCIN VE İHRAMLANMANIN ÜÇ NEV`İNE DÂİR CÂBİR İBN-İ ABDULLÂH HADÎSİ
Hadis :
Şöyle rivâyet edilmiştir: Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem (Mekke`ye) kurbanlıklar gönderdiği (hac) günü Câbir Resûlullâh ile haccetti. Kendisiyle kurbanlıklarını (Mekke`ye) sevkeden Ashâb, o günü müfrid bi`l-hac olarak (telbiye edip) ihrâma girmişlerdi. Resûlullâh Ashâb`ına: - Haccınızı ömreye tahvîl ediniz, sonra Beyt`i tavâf ve Safâ ile Merve arasında sa`yederek, saçınızı kestirerek ihramdan çıkınız. Sonra ihramsız olarak (Mekke`de) oturunuz. Terviye, (Zilhicce`nin sekizinci) günü geldiğinde hac (niyyeti) ile (Mekke`de) ihrâma giriniz. Ve evvelki (ihramlandığınız) müfred haccınızı, Hacc-ı Temettü` yapınız! buyurdu. Ashâb-ı Kirâm: - Yâ Resûla`llâh! Biz, (ilk ihramda) hac (diye) tesmiye (ve tasrîh) ettiğimiz halde o haccımızı nasıl müt`a yaparız, demişlerdi. Resûl-i Ekrem: - Siz, benim emrettiğimi işleyiniz!. Eğer kurban sevk etmemiş olsaydım, ben de size emrettiğim gibi işlerdim. Lâkin şimdi kurbanın Minâ`da kesilene kadar ihramlıya harâm olan şeylerden hiç birisi bana halâl değildir, buyurdu. Ashâb-ı Kirâm da Resûlullâh`ın emrettiği gibi işlediler.
Sıra :
Fasil :
Konu :
Ravi :
Baslik :
HACCIN ÖMREYE TAHVÎLİNE DÂİR CÂBİR İBN-İ ABDULLÂH RİVÂYETİ
Hadis :
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem Ashâbiyle berâber hacca ihramlandıklarında Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem ile Talha`dan bir de Yemen`den gelen Alî radiya`llâhu anh`ten başkasının hedyi yoktu. Alî kurbanını yanında getirmişti. Ve: "Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in ihrâma girdiği gibi ihramlandım" demişti. (Mekke`ye geldiğmizde) Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem Ashâbına: - (İhramlanırken niyet ettikleri) haccı, ömreye tahvîl etmelerini, tavaf (ve sa`y) eylemelerini, sonra saçlarını kestirip ihramdan çıkmalarını, yalnız yanında hedyi (, kurbanı) bulunanların ihramlarını muhâfaza etmelerini emreyledi. (Fesh-i hacca memur olan Ashâb, bu hâle taaccüb ederek): - (Bu ne haldir?) Biz, kadınlarımızdan bile müstefîd olarak Minâ`ya gideceğiz (de Resûlullâh ihramlı ve mahrum kalacaktır), demişlerdi. Ashâb arasında söylenen bu söz Resûl-i Ekrem`e erişince, cevâben: - Hac aylarında ömrenin cevâzını şimdi hatırladığım (gibi) ihrâma girerken de derpîş eylemiş olsaydım, hediy sevk etmezdim. Ve yanımda kurbanım olmasaydı, şimdi (ben de sizin gibi) ihramdan çıkardım, buyurdu.
Sıra :
Fasil :
Ravi :
Baslik :
KURBAN ETİNDEN SÛRET-İ İNTİFÂA DÂİR CÂBİR İBN-İ ABDULLÂH HADÎSİ
Hadis :
Müşârün-ileyh demiştir ki: biz, Minâ`da kaldığımız üç günden fazla bir zamanda kurban develerimizin etinden yemezdik. (Üç günden arta kalan eti tasadduk ederdik). Sonra Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem müsâade etti. Ve: kurban etinizi yeyiniz! Ve (kavurup) azık yapınız, buyurdu. Biz de yedik ve azık edindik.
Sıra :