Hadis | Kütüb-ü Sitte | Buhari | Hadis Sözlüğü

A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y Z

HADİSLERİNDE ARAMA YAP

Fasil Ravi Konu Hadis

Cübeyr b. Mut`im

Cübeyr b. Mut`im - Sahih Buhari kitabındaki rivayet ettiği hadisi şerifler listesi

Konu :
Baslik :
RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN NE ŞEKİLDE GUSLETTİĞİNE DÂİR RİVÂYETLER
Hadis :
Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in: "Başımın üzerinden üç kere (de suyu avuç avuç) akıtırım." buyurup her iki eliyle de (ta`rîf için) işâret buyurdukları rivâyet olunuyor.
Sıra :
 
Baslik :
RESÛL-İ EKREM (SALLA`LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN AKŞAM NAMAZLARINDA OKUDUĞU SÛRELER DÂİR ABDULLÂH İBN-İ ABBÂS, ZEYD İBN-İ SÂBİT VE CÜBEYR İBN-İ MUT`İM HADÎSLERİ
Hadis :
Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem`in akşam namazında ... (sûresini) okuduğunu işittim.
Sıra :
 
Fasil :
Konu :
Baslik :
HUMS BİD`ATİ
Hadis :
Arefe günü devemi kaybetmiş ve onu aramağa çıkmıştım. Bu sırada Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`i Arafat`ta vakfe ederken gördüm. Ve: "Va`llâhi, burada vakfe eden Resûlullâh, (Ashâb-ı) humüstendir. Bilmem ki Arafat`ta niçin vakfe ediyor?" dedim.
Sıra :
 
Konu :
Baslik :
HUNEYN VE HEVÂZİN GANÎMETLERİNİN -ESİRLERİN ÂZATLANMASI YÜZÜNDEN- TE`HÎRİNE DE AÇGÖZLÜ BEDEVÎ ARABLARIN İ`TİRAZLARI, RESÛLULLÂH`IN BUNLARA YÜKSEK BİR İRÂDE VE DOĞRULUK ARZEDEN CEVÂBI
Hadis :
(Oğlu Muhammed İbn-i Cübeyr`in) rivâyetine göre Cübeyr, Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem ile berâber bulunduğu ve Resûlullah ile birtakım kimseler Huneyn (seferin) den döndüğü sırada birtakım bedevî araplar ganîmet isteyerek Resûlullah`ın etrâfına takılmışlardı. Hattâ Resûlullah`ı (son derece ta`cîz ederek) Semüre (denilen dikenli bir) ağaç altına ilticâya mecbûr etmişlerdi de o ağaç (ın iri dikenleri) Resûlullah`ın ridâsını (takılıp) kapmıştı. Bu cihetle Resûlullah` salla`llahu aleyhi ve sellem bir müddet orada tevakkuf buyurup: - Bana ridâmı veriniz! demiş ve müteâkıben (îrâd ettiği bir nutkun sonunda): - Şu iri dikenli ağacın dikenleri sayısınca ganîmet devesi ve sığırı farz olunsa, muhakkak ben onları aranızda taksîm ederim. Sonra siz beni ne cimri, ne yalancı, ne de korkak diye ithâm edebilirsiniz! buyurmuştur.
Sıra :
 
Konu :
Baslik :
İRAN HARBİ VE ŞÂRİH AYNÎ`NİN BU MUHÂREBE HAKKINDA ÎZÂHI
Hadis :
Ömer İbn-i Hattâb (hilâfetinin ikinci yılında bir ordu techîz ederek) Îran`ın mahal ta`yîn etmiyerek büyük şehirleri üzerine müşriklerle harbetmek üzere göndermişti. Bunun üzerine Hürmüzân müslüman oldu. (Hazret-i Ömer de onu mukarrebîni arasına alarak): - Ey Hürmüzân! Şimdi seninle (Îran fütûhâtını tamamlamak için) şu Fars, Isfahan, Azarbaycan hakkında istişâre ediyorum. Bunlardan, önce hangisinin fethine başlanmalıdır? diye sordu. Hürmüzân cevap vererek: - Evet Emîre`l-mü`minîn! Bu toprakların ve buralarda bulunan müslüman düşmanı halkın benzeri, iki kanadı, iki ayağı ve bir başı bulunan bir kuştur ki, bu kuşun bir kanadı kırıldığı farz edilse (o ölmez), bir kanadı ve bir başı ile iki ayağı ile (yaşar) durur. Amma kuşun başı ezilirse ayakları da, kanatları da, başı da (kırılır, ezilir) gider. İmdi bu işte baş, Kisrâ`dır. Kanadın biri Kayser`dir, öbürüsü de Fars`tır. Yâ Emîre`l-mü`minîn! Şimdi siz müslümanlara emrediniz de toptan Kisrâ üzerine hareket etsinler! dedi. (Îran harp târihinin son derece hulâsa edilmiş bu birinci safhasıdır). Râvî Cübeyr İbn-i Habbe (Îran vakayiinin ikinci bir safhasını rivâyet ederek) demiştir ki: (Kadisiyye fethinden geldikten sonra bir gün) bizi Ömer gazâ için çağırdı. Üzerimize de Nu`mân İbn-i Mukarrin`i kumandan dikti. (O da Kadisiyye fethinden yeni gelmişti. Bu yeni ordu içinde İbn-i Ömer ve Ashab`tan pek çok kimseler vardı. Biz Medîne`den hareket ederken Hazret-i Ömer Ebû Mûse`l-Eş`arî`ye Basra kuvvetleriyle, Huzeyfe`ye de Kûfe kuvvetleriyle hareket etmelerini ve Nehâvend`de birleşmelerini yazdı. Biz de Medîneden hareket ederek) düşman diyârında Nehâvend`e varıp birleştik. Kisrâ`nın kumandanı bizi (Fars, Kirman ve sâire ahâlîsinden) kırk bir kişilik bir kuvvetle karşıladı. Ve kumandan tarafından gelen bir tercüman bize: - Bâzı şeyler soracağım: İçinizden bir kişi bana cevap versin! dedi. (Ashâb`ın hakîm ve hatiplerinden) Muğîre İbn-i Şu`be: - Ne istersen sor! demesi üzerine tercüman (istihfafkârâne ve taşa, ağaca seslenir gibi): - Siz ne (mülevves) şeylersiniz? dedi. Muğîre şöyle cevap verdi: - Biz Arap ırkından birtakım kimseleriz. Biz vaktiyle azgın bir şakavet, zorlu bir belâ ve mihnet içinde yaşarken, açlıktan hurma çekirdeği, deri parçası sorarken, deve yününden ve kıldan elbîse giyerken, ağaca ve taşa taparken; hulâsa biz, böyle koyu bir vahşet ve cehâlet içinde iken göklerin ve yerlerin Rabbı, şânı âlî ve azameti mütecellî olan Allahu Teâlâ bize kendi aramızdan bir Peygamber gönderdi. Biz onun babasını anasını (aramızdaki şerefini, haseb-ü nesebini, doğru sözlülüğünü) biliriz. Şimdi Rabbımızın gönderdiği bu azîz Peygamberimiz salla`llahu aleyhi ve sellem bize -siz yalnız bir Allah`a ibadet edinceye, yâhut cizye verinceye kadar- sizinle harp etmemizi emir buyurdu. Ve Peygamberimiz salla`llahu aleyhi ve sellem Rabbımız nâmına bize haber verdi ki: bizden cihad uğrunda hayâtını fedâ edenler doğru Cennet`e gider. Ve Cennet`te, asla misli görülmedik ni`mete nâil olur. Şehid olmayıp da geride hayatta kalanlar da sizi esîr edip rakabenize mâlik olurlar: (Muğire İbn-i Şu`be bu âteşîn hitâbesini zeval vakti bitirmişti. Ve harpten başka bir çıkar yol olmadığını anlamıştı. Kumandanımız Nu`mân İbn-i Mukarrin`e harbe başlanmasını teklîf etti. Bunun üzerine) Nu`mân: - (Azîz kardeşim Muğîre!) Allahu Teâlâ seni, Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem ile berâber bu vak`a gibi bir çok muhârebelerde bulundur (makla mübâhi kıl) dı. (Hatırlarsınız ki, Resûlullah gündüzün ilk saatinde harbe başlamazsa zevalden sonraya te`hîr ederdi). Şimdi sabır ve teennî size nedâmet vermez. Ve sizi düşman nazarında küçük düşürmez. Benim Resûlullah ile bulunduğum bütün muhârebelere Resûlullah, gündüzün ilk saatinde harp etmezse, (zevalden sonra) tâ rüzgâr esip (öğle sisi geçinceye) namazlar kılınıncaya kadar intizâr etmek i`tiyâdında idi, dedi. (Ve müsâit zamanda taarruz emrini verdi).
Sıra :
 
Baslik :
HÂŞİM OĞULLARİYLE MUTTALİB OĞULLARININ BİR SOY OLDUKLARINA DÂİR CÜBEYR İBN-İ MUT`İM HADÎSİ
Hadis :
Gelen rivâyete göre, müşârün-ileyh demiştir ki: (Bir kere Resûlulah ganîmet malından) kendilerine âit olan Humüs (beşte bir) hisseyi akrabâ arasında taksîm ederken Abd-i Şems oğullariyle Nevfel oğullarına birer pay ayırmamıştı. (Abd-i Şems oğullarından) Osmân İbn-i Affân ile berâber ben (ki, Nevfel oğullarındanım.) Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in yanına gelmiştik; (pay yerinde bulunuyorduk). Osmân: - Yâ Resûla`llah! Muttalib oğullarına verdiniz de bizi bıraktınız? Halbuki size (nesebce) nisbetimiz cihetiyle bizimle Muttalib oğulları bir soyda (hepimiz, büyük babanız Abd-i Menaf`da) birleşiyoruz! dedi. Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem de: - Hâşim oğullariyle Muttalib oğulları bir soydur, buyurdu.
Sıra :
 
Baslik :
PEYGAMBERİMİZİN MUHAMMED, AHMED, NÂCÎ, HÂŞİR, ÂKIB İSİMLERİ VE MEDLÛLLERİ
Hadis :
Rivâyete göre, Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Bana mahsûs ve munhasır (ve en yüce) beş isim vardır: Ben Muhammed`im ve Ahmed`im, ben o Mâhîyim ki, Allah benim (Nübüvvtim)le küfrü izâle edecektir. Ben o Hâşirim ki, (Kıyâmet gününde) nâs beni ta`kîb ederek haşrolunacaktır. Ben Âkıbim, Hâtemü`l-Enbiyâ`yım. (Benden sonra hiç kimse Nebî olmıyacaktır.)
Sıra :
 
Baslik :
EBÛ BEKR RADİYA`LLÂHU ANH`İN FAZİLETİ HAKKINDA
Hadis :
Rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir kere Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in huzûruna bir kadın gelmişti. (Avdet ederken) Resûlullah kadına (tekrar) mürâcaat etmesini emîr buyurmaları üzerine, kadın sanki Resûlullah`ın vefâtından kinâye ederek: - Ya ben gelir de seni bulamazsam? diye sordu. salla`llahu aleyhi ve sellem: - Şâyet beni bulamazsan Ebû Bekr`e mürâcaat et! diye cevâb verdi.
Sıra :
 
Konu :
Baslik :
MUT`İM İBN-İ ADİY HAKKINDA RESÛL-İ EKREM`İN YÜKSEK TEVECCÜHÜ
Hadis :
Rivâyete göre Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem müşriklerin Bedir maktulleri hakkında şöyle buyurmuştur: Ey Cübeyr! Eğer (baban) Mu`tim İbn-i Adiy sağ olsaydı, sonra şu kokmuş cîfeler hakkında şefâat etseydi hiç şüphesiz ben bunları Mut`im`e (diri diri ve fidye-i necât almaksızın) bağışlardım.
Sıra :
 
Baslik :
TÛR SÛRESİ TÛR SÛRESİ`NİN TEFSÎRİ TÛR-İ SÎNÂ, TÛR-İ TÎNÂ
Hadis :
Rivâyete göre müşârün-ileyh demiştir ki: Bir akşam namazında Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in Tûr Sûresi okuduğunu işittim. Okurken şu: "Yoksa onlar bir menşe`siz (Kadir ve Kayyûm olan bir Allah`sız) mı yaratıldılar? Yoksa kendilerini yaratan onlar mıdırlar? Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? -Hayır, onlar şuursuzdurlar.- Yoksa Rabb`inin hazîneleri onların yanında mı? Yoksa onlar mı sulta ve velâyet sâhibleridir?" meâlindeki âyetler gelince (İbn-i Mut`im der ki: hayranlığımdan) gönlüm artık uçmağa yaklaştı.
Sıra :