Hadis | Kütüb-ü Sitte | Buhari | Hadis Sözlüğü

A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y Z

HADİSLERİNDE ARAMA YAP

Fasil Ravi Konu Hadis

Ebû Saîd-i Hudrî

Ebû Saîd-i Hudrî - Sahih Buhari kitabındaki rivayet ettiği hadisi şerifler listesi

Baslik :
MÜREYSÎ` DENİLEN BENÎ MUSTALIK GAZÂSI VE BU SEFERİN VUKÛU TÂRİHİ VE SEBEBİ
Hadis :
Rivâyete göre şöyle demiştir: Benî Mustalık gazâsında Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem ile berâber sefere çıkmıştık. Ve arab esirlerinden birçok kadın esirlere kavuşmuştuk. O günlerde kadınlara karşı arzumuz artmış ve bekârlık bize çok güç gelmişti. (Esir kadınlara yaklaşmak, fakat çocuk yapmamak için) azl etmeği de düşünüp azletmek istiyorduk. Ancak Resûlullah aramızda iken (bunun hükmünü) ona sormadan nasıl azlederiz? dedik de bu mes`eleyi Peygamber`den sorduk. Resûlullah: Bunu yapmamanızda bir beis yoktur. (Azil yapmamanız vâcib kılınmamıştır). Fakat Allah`ın ezelî ilminde kıyâmet gününe kadar vücud bulacak olan her zî-hayât, bu dünyâda her halde vücud bulacaktır! diye cevab verdi.
Sıra :
 
Fasil :
Baslik :
HAZRET-İ ALÎ`NİN GANÎMET MALI İÇİN YEMEN`E GÖNDERİLMESİ;YEMEN GANÎMETİNİN TAKSÎMİ
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Alî İbn-i Ebî Tâlib radiya`llahu anh Yemen`den Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e tabaklanmış bir meşin içinde henüz toprağından tasfiye edilmemiş altın cevheri göndermişti. Ebû Saîd (rivâyetine devâm ederek) der ki: Resûlullah bu altın cevherini şu dört kişi arasında paylaştırdı: Uyeyne İbn-i Bedir, Akra` İbn-i Hâbis, Zeydü`l-Hayl. (Râvî der ki:) dördüncüsü ya Alkame idi, yâhud Âmir İbn-i Tufeyl idi Peygamber`in Ashâbından bir kişi (bu taksîme i`tirâz ederek): Bu ihsâna biz bunlardan müstahak idik, demişti. Bu söz, Resûlullah`a erişince: (Acâib?) siz bana i`timâd etmiyor musunuz? Ben göktekilerin bile emîniyim! Sabah, akşam bana gök yüzünün haberi (vahiy) geliyor! buyurdu. Bunun üzerine -iki gözü çökük, yanağının iki elmacığı çıkık, alnı yüksek, gür sakallı, başı traşlı, izârını yukarı çemremiş (tam vahşî ve mürtecî)- bir kişi ayağa kalkıp: - Yâ Resûla`llah, Allah`tan kork! demişti. Resûlullah onu: - A hortlayası kişi! Ben, yeryüzündeki insanların Allah`tan korkmağa lâyık (ve en çok korkan)ı değil miyim? cevâbiyle karşıladı. Sonra bu kişi arkasına dönüp gitti. Hâlid İbn-i Velîd: - Yâ Resûla`llah (izin ver de) şunun kafasını vurayım! dedi. Resûlullah: - Yok vurma! Bunun da ileride namaz kılan bir kişi olması umulur! buyurdu. Bunun üzerine Hâlid: - Yâ Resûla`llah! Namaz kılanlardan öyle kimseler vardır ki, onlar gönüllerinde olmıyan şeyi dilleriyle söylerler, dedi. Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem: - (Ey Hâlid) ben nâsın kalblerini açmağa, karınlarını yarmağa me`mûr değilim! buyurdu. Râvî der ki: Sonra Resûlullah o (mürtecî) kişi dönüp giderken arkasından bakıp şöyle buyurdu: - Şunun soyundan öyle bir nesil türeyecektir ki, onlar her zaman güzel sesle Allah Kitâbı`nı okuyacaklar. Fakat Kur`ân`ın halâveti onların hançerelerini ileri geçmiyecektir. Onlar -ok avı (sür`atle delip) çıktığı gibi- dinden çıkacaklar! Râvî Ebû Saîd der ki: Öyle sanıyorum ki, sonra Resûlullah: "Eğer ben bunların zamânına yetişmiş olsaydım Semûd (ve Âd kavimlerin) in (toptan) helâk olduğu gibi muhakkak bunları (toptan) öldür (mesini Allah`tan dile)rdim!" buyurdu. Cerîr (İbn-i Abdillah Becelî) radiya`llahu anh hadîsi ve Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in Cerîr`e: Şu Zü`l-Halasa`dan gönlümü rahatlandırmaz mısın? dediği yukarıda geçti. Buhârî buradaki rivâyetinde de şu ma`lûmâtı verdi: Cerîr der ki: Zü`l-Halasa Yemen`de Has`am ile Becîle kabîleleri arasında bir beyt idi. İçinde dikilmiş bir taş vardı. Ona ibâdet olunur (, kurban kesilir)di. Cerîr, Yemen`e vardığında bu put ma`bedinde (muhâfız) birisi oklarla (hayır ve şerden) kısmet arıyordu, (falcılık ediyordu). Bu falcıya: Haberin olsun Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem (in me`mûru) şuradadır. Eğer senin fal attığını görürse boynunu vurur!denildi. -Râvî der ki:- Falcı fal oklarını atmakla meşgul olduğu sırada Cerîr cürüm üstüne çıkageldi. Ve falcıya: Şimdi sen ya bu okları kırar ve "Lâ ilâhe illâ`llah" diye şehâdet getirirsin, yâhud senin boynunu vururum! dedi. Muhâfız falcı hemen fal oklarını kırdı. Ve şehâdet getirdi. (Cerîr şirk ma`bedini yaktı, yıktı).
Sıra :
 
Baslik :
FÂTİHA-İ ŞERÎFE`NİN TEFSÎRİ
Hadis :
Rivâyete göre şöyle demiştir: Ben bir kere mescidde namaz kılarken Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem beni çağırmıştı. Ben de icâbet edememiştim. (Namzadan sonra vardığımda): Yâ Resûla`llah namaz kılıyordum (geç icâbet ettim) diye i`tizâr ettim. Bunun üzerine Resûlullah: Allah (Kur`ân`da): "Ey mü`minler sizi, Resûlullah kendinize hayat verecek şeylere da`vet ettiği zaman Allah`a ve Resûlüne icâbet ediniz!" buyurmadımı? dedi. Sonra Resûlullah bana: - Ey Saîd, sen bu mescidden çıkmazdan önce sana muhakkak bir sûre öğreteceğim ki o, Kur`an`daki sûrelerin (sevâb cihetiyle) en büyüğüdür, buyurdu. Sonra elimi tuttu. Mescidden çıkmak istediği sıra ben: - Yâ Resûla`llah! Sana bir sûre öğreteceğim ki o, Kur`an`daki sûrelerin en büyüğüdür, demedin mi? dedim. Resûlullah: - O sûre ... dir ki (namazlarda) terâr olunan yedi âyet ve (bana ihsân olunan) Kur`an`dır buyurdu.
Sıra :
 
Baslik :
MUHAMMED ÜMMETİNİN HAZRET-İ NÛH`A ŞAHÂDETİ
Hadis :
Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurdu rivâyet olunmuştur: Kıyâmet gününde (Allah cânibinden) Nûh (aleyhi`s-selâm) çağırılacak. Nûh: Yâ Rab davetine icâbet ettim, dîvânına geldim, fermânına âmâdeyim diyecek. Allahu Teâlâ: (Emirlerimi ümmetime) teblîğ ettin mi? diye soracak. Nûh da: Evet ettim, diyecek. Bunun üzerine Allahu Teâlâ Nûh`un ümmetine Nûh size teblîğ etti mi? diye soracak. Nûh`un ümmeti de: Bizi öyle âhiret azâbından korkutan bir peygamber gelmedi, diyecekler. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak Nûh`a: Ey Nûh! Teblîğ ettiğine kim şahâdet eder? diye soracak. O da: Muhammed ümmeti, diye cevâb verecek. Sonra Muhammed`le ümmeti Nûh`un, ümmetine Allah`ın ahkâmını teblîğ ettiğine şahâdet edecekler. Peygamberiniz de sizin üzerinize bir şâhid olacaktır. (Resûl-i Ekrem buyurur ki:) İşte şu beyanım, ... kavl-i şerîfinin mazmûnudur.
Sıra :
 
Fasil :
Hadis :
Rivâyete göre Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem zamânında münâfıklardan birtakım kimseler Resûlullah gazâya çıktığı zaman ondan arkada kalırlardı. Ve Resûlullah geri kalıp (evlerinde) oturmalarına ferahlanırdı. Resûlullah muhârebeden dönüp geldiği zaman da (vâhî) birtakım özür arz ile yemîn ederler ve işlemedikleri bir iş ile kendilerinin medholunmalarını arzu ederlerdi. Münâfıkların bu nifak-kârâne vaziyetleri üzerine bunlar hakkında bu bâbın ünvânındaki âyet nâzil oldu.
Sıra :
 
Fasil :
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Bir kere Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e bâzı kimseler gelerek: Yâ Resûla`llah! Kıyâmet gününde Rabbimizi görecek miyiz? diye sormuşlardı -Müellif Buhârî yukarda rivâyeti geçen Rü`yet hadîsini burada tekmîl zikretti-. Bundan sonra Resûl-ü Ekrem buyurdu ki: Kıyâmet günü hulûl ettiğnde bir dellâl: "Her ümmet neye ve kime tapıyor idiyse peşine düşsün!" diye ilân edecek. Bunun üzerine Allah`dan başka şeylere ve putlara, heykellere tapa-gelen ne kadar müşrikler varsa -onlardan hiç biri geri kalmaksızın- Cehennem`e dökülecekler. Artık ortalıkta yalnız Allah`a ibâdet eden gerek sâlih, gerek fâcir kimselerin (müşrik olmıyan) ehl-i Kitâb bakıyyelerinden başka kimse kalmayınca yahûdîler`den geri kalanlar çağrılacak ve onlara: Siz, kime ibâdet ederdiniz? diye sorulacak. Onlar: Allah`ın oğlu Uzeyre, diye cevâb verecekler. Bunun üzerine onlara: Yalan söylüyorsunuz. Allah hiç bir eş ve oğul edinmedi, denilecek. Şimdi siz ne istersiniz? diye sorulacak. Onlar da: Ey Rabbimi, çok susadık; bize su ihsân et, diyecekler. Bunun üzerine onlara: Haydi suya geliniz., diye işâret olunacak. Ve Cehennem`e doğru sevk olunacaklar. Cehennem onlara serâb gibi görülecek. (Su sanarak) biribirlerini çiğneyerek giderken Cehennem`e düşecekler. Sonra Nasârâ çağrılacaklar. Onlara da: Siz kime kulluk ederdiniz? diye sorulacak. Onlar da: Allah`ın oğlu Mesîh (Îsâ`ya) diyecekler. Onlara da: Yalan söylüyorsunuz. Allah ne eş, ne oğul edinmedi, denilecek ve ne dilekleri olduğu sorulacak. Onlar da yahûdîlerin sevk olundukları gibi Cehennem`e sevk olunacaklar. Artık ortada sâlih veya fâsık olarak Allah`a ibâdet ve ubûdiyyet eden mü`min muvahhidlerden başka kimse kalmayınca âlemlerin Rabbi onlara (mahlûkattan hiç bir şeye benzememek düstûriyle) bildikleri en yakın bir sıfatta tecellî edecek ve Allahu Teâlâ tarafından bu muvahhidlere: - Ya siz ne bekliyorsunuz? (Görüyorsunuz ya) her ümmet ibâdet ettiği şeyin ardına düşüyor, buyuracak. Onlar da: - Ey Rabbimiz biz dünyâda bu şirk ve küfür sâhiblerinden -kendilerine en çok muhtaç olmaklığımıza rağmen (dünyâda)- ayrı yaşadık. (Senin rızân için) bunlarla görüşmedik. (Şimdi onlara uyar mıyız?) Biz şimdi kendisine kulluk edegeldiğimiz Rabbimiz (in kerem ve inâyetin) i bekliyoruz, diyecekler. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak iki, yâhud üç def`a: - Ben sizin Rabbinizim, buyuracak. Onlar da her def`asında: - Allah`a hiç bir şeyi şerîk etmeyiz, diyecekler.
Sıra :
 
Fasil :
Hadis :
Rivâyete göre Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Kıyâmet günü (ehl-i Cennet, Cennet`e, Cehennemlikler de Cehennem`e ayrıldıktan sonra) ölüm, aklı, karalı alaca bir koyun sûretinde getirilecek. Bir dellâl: Ey Cennet halkı, diye bağıracak! Cennet`tekiler hemen boyunlarını uzatıp başlarını kaldıracaklar ve (bulundukları yerden çıkacak) bakacaklar, Şimdi dellâl: Bunu bilir misiniz? diye sorar. Ehl-i Cennet`in hepsi onu görerek: Evet biliriz, bu ölümdür, derler. Sonra dellâl: Ey Cehennem halkı, diye yüksek sesle seslenir! Onlar da boyunlarını uzatıp başlarını kaldırırlar. Ve (bulundukları berzahtan çıkıp korku içinde) bakarlar. Dellâl: Bunu biliyor musunuz, diye sorar. Onlar da hepsi onu görerek: Evet biliriz, bu ölümdür, derler. Bundan sonra koyun sûretindeki ölüm (Cennet`le Cehennem arasında) boğazlanır. Bundan sonra dellâl: "Ey Cennet halkı! Cennet`te ebedî yaşayacaksınız, artık ölüm yoktur. (Cehhennem halkına da) Ey Cehennem`likler siz de karargâhınızda ebedîsiniz, size de ölüm yoktur!" diyecek. Bundan sonra münâdî: ... Bu gaflettekiler ehl-i dünyâdır ... âyetini okur.
Sıra :
 
Baslik :
ALLÂH`IN VE MELEKLERİN PEYGAMBERİMİZE SALÂTI
Hadis :
Rivâyete göre demiştir ki: Biz bir kere Resûlullah`a: Yâ Resûla`llah sana selâm vermeyi biliyoruz. Fakat nasıl salât edeceğiz? diye sorduk. Resûlullah bize şu meâldeki salât-ı şerîfeyi tâ`lîm buyurdu: - Allah`ım! Kulun ve peygamberin Muhammed`e rahmetini dileriz. İbrâhîme vaktiyle rahmet ettiğin gibi. Allahım! Muhammed ile Muhammed`in ümmeti üzerine bereket ihsân eyle. Vaktiyle İbrâhîm ile ümmetine bereket ihsân ettiğin gibi.
Sıra :
 
Fasil :
Hadis :
Rivâyete göre müşârün-ileyh Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğunu işittim, demiştir: (Kıyâmet günü) Rabbimiz kendi sâkından keşif buyurduğu (iş güçleştiği zaman) bâr-gâh-ı azametine her mü`min ve mü`mine secde eder. Yalnız dünyâda riyâ (halka göstermek) ve süm`a (halka işittirmek) için secde edenler secdesiz kalırlar. Gerçi o mürâîler de secde etmeğe çalışırlar; fakat onların arkası (amûdu fıkarîsi) yekpâre safîhaya döner, (eğilip secde edemezler).
Sıra :
 
Baslik :
İHLÂS SÛRESİ`NİN FAZÎLETİ İHLÂS SÛRESİ KUR`ÂN-I KERÎM`İN ÜÇTE BİRİNE MUÂDİLDİR
Hadis :
Rivâyet olunduğuna göre bir kişi, öbür kişinin bütün gece tekrarlıyarak "Kul hüva`llahu ahad" sûresini okuduğunu işitir. Sabah olunca Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e gider. Ve bütün gece İhlâs okunmasını azınsıyarak Resûl-i Ekrem`e arz eder. Resûlullah da cevâben: Hayâtım yed-i kudretinde olan Allah`a yemîn ederim ki, bu sûreyi okumak, bütün Kur`ân`ın üçde birisine muâdildir, buyurur.
Sıra :