Hadis | Kütüb-ü Sitte | Buhari | Hadis Sözlüğü

A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y Z

HADİSLERİNDE ARAMA YAP

Fasil Ravi Konu Hadis

Ebû Saîd-i Hudrî

Ebû Saîd-i Hudrî - Sahih Buhari kitabındaki rivayet ettiği hadisi şerifler listesi

Konu :
Baslik :
BEYİ`DE TEFÂDULUN MEN`İNE DÂİR EBÛ SAÎD-İ HUDRÎ HADÎSİ
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Biz (mücâhidler) e, (Beytü`l-mâlin) her çeşid karışık hurma yığınından rızık (, tayın) verilirdi. Biz de onun iki sâını bir sâ` hurmaya satardık. Bunun üzerine Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem: - İki sâ` hurmayı bir sâ` a, iki dirhemi de bir dirheme satmayınız! buyurdu.
Sıra :
 
Baslik :
BEY`-Ü TEBDÎLİN MİSLİ MİSLİNE MÜSÂVÎ OLMASINA DÂİR EBÛ SAÎD-İ HUDRÎ HADÎSİ
Hadis :
Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: Altunu altun ile bey` etmeyiniz, ancak bunlardan bâzısını bâzısına ziyâde etmiyerek misli mislien (müsâvî sûrette) bey` ediniz!. Gümüşü gümüşle de bey` etmeyiniz, ancak bunlardan bâzısına ziyâde etmiyerek misli misline (müsâvî sûrette) bey` ediniz! Bunlardan müeccel olanı da müaccel ile bey` etmeyiniz.
Sıra :
 
Baslik :
ÜSÂME`NİN RİBÂYI YALNIZ NESİEYE YÂNİ VERESİYEYE TAHSÎSİNİ RİVÂYET EDEN İBN-İ ABBÂS İLE EBÛ SAÎD-İ HUDRÎ`NİN İHTİLÂFI
Hadis :
Şöyle rivâyet edilmiştir: (Bir kere) Ebû Saîd-i Hudrî altunu altun ile, gümüşü de gümüş ile (ziyâdesiz bey` edilir) demişti de (bunu işitenlerden Ebû Sâlih tarafından) Ebû Saîd`e: - İbn-i Abbâs böyle söylemiyor. (O mütefâdıleynde ribâ vardır, demiyor da ribâyı yalnız nesîeye kasrediyor) denilmiş. Ebû Saîd de: - Ben İbn-i Abbâs`a (mülâkî olup bunu sordum ve) dedim ki: (ribânın veresiye muâmeleye munhasır olduğunu) Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`den mi işittin, yoksa Kitâbu`llah`da böyle bir hüküm mü buldun? dedim. İbn-i Abbâs cevâben: - Ne onu, ne de bunu ben söylemem. Çünkü siz (kudemâ-yı Ashâbdansınız,) Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`i benden iyi bilirsiniz. (Kitâbu`llah`da da böyle bir hüküm bulmuş değilim). Şu kadar ki, bana Üsâme (İbn-i Zeyd,) Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in: ribâ (tefâdulda değil,) ancak veresiyede cârîdir, buyurduğunu haber verdi, dedi.
Sıra :
 
Baslik :
HAYBER`İN CENÎB VE NEFİS HURMESİYLE ÂDÎ HURMANIN RİBÂDAN SÂLİM OLARAK BEY`-Ü TEBDÎLİNE DÂİR EBÛ SAÎD-İ HUDRÎ HADÎSİ
Hadis :
Şöyle rivâyet edilmiştir: Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem (Ashâb`dan) birisini Hayber`e harac âmili ta`yîn buyurdu. Sonra bu zât Hayber`den Cenib (denilen en iyi cins) hurma ile geldi. Resûlulllah salla`llahu aleyhi ve sellem buna: - Hayber`in bütün hurmaları böyle midir? diye sordu. O Sahâbî: - Vallahi hepsi böyle değildir yâ Resûla`llah! Biz bu a`lâ hurmadan bir sâ`ı, (âdî hurmanın) iki sâ`ı ile, yine (bu iyi hurmadan) iki sâ`ı üç sâ` (âdî) hurma ile ahz-ü tebdîl ederiz, dedi. Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem: - Böyle yapma!, Âdî hurmayı para ile sat!. Sonra (bu) para ile Cenîb (nev`i hurma) al! buyurdu.
Sıra :
 
Fasil :
Konu :
Hadis :
Şöyle haber verdiği rivâyet edilmiştir: (Bir kere) Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in Ashâb`ından (otuz kişilik) bir seriyye me`mûr oldukları bir sefere gitmişti. Bunlar Arab kabîlelerinden bir kabîle üzerine indiler. Ve misâfir edilmelerini istediler. Fakat bunlar misâfir etmekten imtinâ ettiler. Bu sırada reislerini (bir akreb) sokmuştu. Bütün kabîle halkı harekete gelip her çâreye baş vurdular. Fakat hiç bir şey şifâ-bahş olmadı. Bunlardan bâzıları: - Şuraya inen şu kafile halkına gitseniz, belki bunların arasında bir çâre bilen kimse vardır, demişti. Bunun üzerine kabîle halkı gelip: - Ey cemâat, reîsimizi bir akreb soktu. Tedâvî için koştuk, her çâreye mürâcaat ettik, müessir olmadı. İçinizde buna çâre bilen bir kimse var mıdır? diye sordular. Kafileden birisi (ki, Ebû Saîd-i Hudrî`dir): - Evet ben varım, Vallahi ben duâ ederim. Fakat sizden bizi konuklamanızı diledik de yemîn ederim ki, misâfir edinmediniz. Artık şimdi ben de size bir ücret ta`yîn etmedikçe duâ etmem, dedi. Bir sürü koyuna sulh oldular. Ebû Saîd kabîle reisinin yanına gitti. (Fâtiha Sûresini sonuna kadar) okudu. Derhal reis bukağısından çözülmüş hayvana döndü. İleri geri yürümeğe başladı. Artık üzerinde hiç bir hastalık kalmamıştı. Ebû Saîd-i Hudrî (devamla) demiştir ki: kabîle halkı mukavele edilen ücreti îfâ ettiler. Ashâb-ı Seriyyeden bâzılar: - Bu koyunları taksîm ediniz! dediler. Fakat duâ eden (Ebû Saîd): - Hayır, Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e varıp bu olup bitenleri kendisine arz edinceye kadar bu koyunları taksîm etmeyiniz!. Görelim bize Resûlullah ne emr eder, dedi. Hey`et-i seferiyye Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e geldiler. Bu sergüzeşti hikâye ettiler. Resûl-i Ekrem (Ebû Saîd`e hitâben:) - Fâtiha`nın bu kadar müessir bir duâ olduğunu sana kim öğretti? di(ye taltîf et) di. Sonra Seriyye halkına teveccüh edip (bunları da taltîf için) Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem: - İyi hareket etmişsiniz. Şimdi taksîm ediniz. Sizinle berâber bana da bir hisse ayırınız! dedi ve tebessüm buyurdu.
Sıra :
 
Fasil :
Konu :
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: (Bir kere) Bilâl radiya`llahu anh Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e bernî bir hurma ile gelmişti. Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem Bilâl`e: - Bu nereden? di (ye sor) du. Bilâl: - Yanımda engin nev`inden hurma vardı. Ondan iki sâ`ı, (bunun) bir sâ`iyle değiştim. (Bu nefis hurmayı) Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in severek yemesini arzu ettim, dedi. Bunun üzerine Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem: - Ah, ah! (Bu) ribânın kendisidir, (bu) ribânın kendisidir (sakın) böyle yapma!.. Fakat iyi hurma almak istediğinde (âdî) hurmayı ayrıca sat, sonra onun (bedeli) ile bu (iyisi) ni al! buyurdu.
Sıra :
 
Fasil :
Konu :
Hadis :
Şöyle rivâyet edilmiştir. Müşârün-ileyh Hazretleri Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`den şöyle buyurulduğunu nakletmiştir: Kıyâmette mü`minler Cehennem (üzerine kurulmuş Sırat) dan kurtulduktan sonra Cennet`le Cehennem arasındaki (ikinci bir) köprüde tevkîf olunurlar. Burada dünyâda aralarında bulunan (ufak tefek) mezâlimden biribirine hakkını vererek hisablaşırlar. (Küçük günahlarından da) pâklenip arındıkları zaman, bunların Cennet`e girmelerine izin verilir. (Sonra Resûl-i Ekrem): - Muhammed salla`llahu aleyhi ve sellem`in hayâtı yed-i kudretinde olan Allah`a yemîn ederim ki: o mü`minlerden biri Cennet`teki ârâm-gâhını dünyâda yaşadığı meskeninden daha iyi bilir ve (kılavuzsuz) bulur, buyurmuştur.
Sıra :
 
Fasil :
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: müşârün-ileyh Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`den rivâyetine göre, Resûl-i Ekrem: - Yollar üzerine oturmaktan hazer ediniz! buyurmuştu. Ashâb: - (Yâ Resûla`llah!) Bizim için bundan istiğnâ mümkün değildir. Yol üzerleri bizim meclislerimizdir; oralarda biz (mesâlihimizi) görüşürüz, di (ye müsâade iste) diler. Bunun üzerine Resûlullah: - Mâdemki sizin için her halde oturmak zarûreti vardır. Şu halde yola hakkını veriniz! buyurdu. Ashab: - Yâ Resûla`llah! Yolun hakkı nedir? diye sordular da aleyhi`s-salâtü ve`s-selâm: - (Haramdan) göz yummak, (halka) ezâ vermekten ictinâb etmek, (selâm verenin) selâmı (nı) reddetmek, ma`rûf ile emredip münkerden nehyetmek, (sorana yol göstermek, mazlûma yardım etmek) dir, buyurdu.
Sıra :
 
Baslik :
CANİYLE, MALİYLE CİHÂDIN FAZÎLETİ HAKKINDA EBÛ SAÎD HADÎSİ
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: (Bir kere Resûlullah`a): - Yâ Resûla`llah! İnsanların hangisi efdaldir? diye soruldu da Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem: - Caniyle, maliyle Allah yolunda cenk eden mü`min, buyurdu. - Sonra kim? diye sordular. Resûlullah: - (O da) vâdîlerden bir vâdide (ihtiyâr-ı uzlet eden) mü`mindir ki, o, Allah`dan korkar da insanları, şerrinden rahat bırakır, buyurdu.
Sıra :
 
Baslik :
MÜCÂHİDİN ORUCUNA DÂİR EBÛ SAÎD HADÎSİ
Hadis :
Rivâyete göre, müşârün-ileyh: Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem: [Bir mücâhid (vazîfe sırasında) bir gün Allah rızâsı için oruç tutarsa, Allah onun vücûdünü yetmiş yıl Cehennem ateşinden uzaklaştırır, (esirger)] buyurduğunu haber vermiştir.
Sıra :