Hadis | Hadis Sözlüğü

A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y Z

KÜTÜBÜ SİTTE HADİSLERİNDE ARAMA YAP

Fasil Ravi Konu Hadis

HUNEYN SEFERİ

Hadis :
Rivâyete göre müşârün-ileyhin kolunda bir kılıç darbesi (nin eseri) vardı. Abdullah: Ben bu yarayı Huneyn günü Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem ile berâber muhârebede bulunduğum sırada vurularak aldım, demiştir.
Sıra :
1628
 
Hadis :
Rivâyete göre şöyle demiştir: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem Huneyn gazâsından fâriğ olduktan sonra (amucam) Ebû Âmir`i bir fırka asker üzerine komutan yaparak Evtâs`a gönderdi. Ebû Âmir, (birkaç bin düşmanla buraya kaçıp gelen düşman komutanlarından) Düreyd İbn-i Sımme ile burada karşılaştı. Vuku` bulan muhârebede Düreyd katlolundu. Askerlerini de Allah hezîmete uğrattı. Ebû Mûse`l-Eş`arî (rivâyetine devâm ederek) der ki: Resûlullah beni de (amucam) Ebû Âmir ile berâber göndermişti. Bu sırada Ebû Âmir`in dizine Cüşem kabîlesinden birisi tarafından bir ok atılmıştı. Okcu okunu Ebû Âmir`in diz kapağına yerleştirmişti. Hemen ben Ebû Âmir`e koştum: Ey amuca, sana kim ok attı? diye sordum. Ebû Mûsâ`ya (bana): işte ok atan katilim şudur! diye gösterdi. Ben hemen katile doğru koştum, yetiştim. Katil beni görünce dönüp kaçmağa başladı. Ben herifi ta`kîb ettim. Hem koşuyor, hem: (kaçmaktan) utanmaz mısın, niçin durmuyorsun? diye haykırıyordum. Herif kaçmaktan vazgeçti, (bana döndü). Her ikimiz kılıcımızla vuruşmağa başladık. En sonu hasmımı öldürdüm. Sonra (Ebû Âmir`in yanına geldim): Ey Ebâ Âmir, Allah düşmanını öldürdü! dedim. Amucam bana: Şu oku dizimden çek, çıkar! dedi. Ben de hemen çıkardım. Fakat okun yerinden pek çok su boşandı, (Amucam hayâtından ümîdin kesti.) Bana: Ey kardeşim oğlu! Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e selâm söyle ve bana istiğfâr etmesini ricâ et! dedi ve beni kendi yerine mücâhidler üzerine komutan yaptı. Az bir zaman yaşayıp sonra vefât etti. (Evtâs seferinden) dönüp geldiğimde hâne-i Saâdet`de Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in huzûruna girdim. Resûlullah hasırdan örülmüş ve üzerine (ince) şilte serilmiş bir taht üstünde yatıyordu. Hasırın örgüleri vücûdunun arkasına ve iki tarafına iz etmiş bulunuyordu. Ben, Resûlullah`a zaferimizi ve Ebû Âmir`in şahâdetini ve: Resûlullah benim için istiğfâr etsin! diye vasıyet ettiğini arzettim. Bunun üzerin Resûlullah abdest suyu istedi ve abdest aldı. Sonra ellerini kaldırıp: Allah`ım, kulcağızın Ebû Âmir`i yarlığa! diye duâ etti. Duâ ederken (ellerini o kadar kaldırmıştı ki) ben, iki koltuğunun beyazlığını gördüm. Sonra Resûla`llah, benim için de mağfiret dile! diye ricâ ettim. Resûlullah benim için de: Rabb`im, Abdullah İbn-i Kays`ın günâhını afveyle, ve kıyâmet gününde onu en âlî ve güzel makama koy! diye duâ buyurdu.
Sıra :
1629
 
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: (Tâif`in muhâsarası sırasında) Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem yanıma gelmişti. O sırada yanımda (kardeşim Abdullah İbn-i Ümeyye ile kölesi) Muhannes bulunuyordu. Bir de işittim ki, Muhannes, kardeşim Abdullah`a (hayâsızca) şöyle söylüyordu: Ey Abdullah! Doğru söyle! Allah yarın size Tâif`in fethini müyesser kılarsa sana gereken Gaylân`ın (şişman) kızını yakalamaktır. O kız ki (semizlikten karnı) dört büklüm karşılar, sekiz büklümle de arkaya döner! Bunun üzerine Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem: Bu makule adamlar, bir daha yanınıza sakın girmesin! buyurdu.
Sıra :
1630
 
Hadis :
Rivâyete göre şöyle demiştir: Tâif seferinde Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem şehri günlerce muhâsara ettiği halde Benî Sakîf`ten hiçbir mağlûbiyet haberi gelmemişti. Bu cihetle Resûlullah (bâzı Ashâbiyle istişâre ederek): İnşâ-Allah yarın döneceğiz! diye (muhasaraya son vereceğini) orduya i`lân etmişti. Fakat bu haber mücâhidlere ağır gelerek: Tâif`i fethetmeden nasıl gideriz? diye i`tirâz ettiler. -Râvî Süfyân bir kere de: nasıl döneriz? diye rivâyet etmiştir-. Bu i`tirâz üzerine Resûl-i Ekrem: Öyle ise yarın sabah harbe hazır olun! buyurdu. Ferdâsı sabah harb başladı. (Düşman müthiş müdâfaada bulundu. Attığı ok, taş, kızgın demir çivilerle) Ashâb`dan pek çoğu yaralandı. Bunun üzerine Resûlullah: İnşâ-Allah yarın döneceğiz! buyurdu. Bu def`a bu karar onları sevindirdi. Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem de Ashâb`ın bu meserretine güldü.
Sıra :
1631
 
Hadis :
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğunu işittik, dedikleri rivâyet olunmuştur: Her kim babasından başka bir kimseye -babası olmadığını bile bile- intisâb eder (de: babamdır! der) se o kimseye Cennet haram olur.
Sıra :
1632
 
Hadis :
(Sa`d İbn-i Ebî Vakkas ile Ebû Bekre hadîsinin) diğer bir rivâyet tarîkında şöyle vârid olmuştur: Bu iki râvîden birisi (Sa`d İbn-i Ebî Vakkas,) Allah yolunda iki ok atan kimsedir. Öbürüsü (Ebû Bekre) de Tâif halkı (kölelerinden müslüman olanlar) içinde Tâif kalesinin üstüne çıkmış (ve orada makara ile aşağı inmişti). Sonra Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in huzûruna gelmişti. Yine bu hadîsin diğer bir rivâyet tarîkında: Ebû Bekre Tâif`ten kaçan yirmi üç müslümanın üçüncüsü olarak Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e gelmişti, deniliyor.
Sıra :
1633
 
Hadis :
Gelen rivâyete göre şöyle demiştir: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem (Tâif seferinden dönüşünde) Mekke ile Medîne arasında Ci`râne mevkiine nâzil olduğunda ben Resûlullah`ın huzûrunda bulunuyordum. Bu sırada Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e bir a`râbî geldi. Ve: - Bana verdiğin sözü hâlâ yerine getirmiyecek misin? dedi. Resûlullah: - (Ganîmet malını yakında taksîm edeceğimi, biraz sabredersen sevab kazanacağını) sana müjdelerim! buyurdu. Bedevî arab: - Bu müjdeleri bana vere vere çoğalttın, dedi. Bunun üzerine Resûlullah asabîleşen bir kimse hey`etinde Ebû Mûsa ile Bilâl`e dönerek: Bu bedevî verdiğim müjdemi reddetti, siz kabûl ediniz! buyurdu. Ebû Mûsâ ile Bilâl de: Kabûl ettik! dediler. Sonra Resûlullah içi su dolu bir bardak, bir kap istedi. Bu kap içinde ellerini ve yüzünü yıkadı. (Ağzındaki bir miktar suyu da) buna ilâve etti. Sonra Ebû Mûsa ile Bilâl`e: Bu sudan içiniz ve yüzünüze, göğsünüze sürünüz! Size müjde veririm, buyurdu. Ebû Mûsâ ile Bilâl de su kabını aldılar. Ve Resûlullah`ın emri vechile yaptılar. Resûlullah`ın kadını Ümm-i Seleme perde arkasından: - Oğullarım, o sudan ananıza da ikrâm ediniz! diye seslendi. Onlar da ondan bir miktar Ümm-i Seleme`ye ikrâm ettiler.
Sıra :
1634
 
Hadis :
Rivâyete göre şöyle demiştir: (Huneyn ganîmetinin sûret-i taksîmi hakkında Ensâr`ın i`tirâzı üzere) Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem Ensâr`dan çoklarını (bir çadır altında) topladı. (Îrâd ettiği hutbesinde ezcümle) şunları söyledi: Şüphesiz ki, Kureyş câhiliyyet devrine yakındır. Ve (harb görmüş) musîbet-zededir. İstedim ki, onların bu bozuk vaziyetlerini düzelteyim, ve bu sûretle onları (İslâm harîmine) ısındırayım. (Bunun için onlara çok pay verdim). Siz memnûn olmaz mısınız ki, herkes aldığı dünyâlıkla (âilesine) dönüp giderken, siz, Resûlullah ile birlikte evlerinize dönüp gidesiniz?. Ensâr (bir ağızdan): - Râzıyız, memnûnuz yâ Resûla`llah! diye bağrıştılar. Bunun üzerine Resûlullah: - Ey Ensâr! İnsanlar açık bir vâdîye sülûk etseler de Ensâr dar bir dağ yolunu ihtiyâr etse muhakkak ben dar veya bol Ensâr`ın yolunda giderim! buyurdu.
Sıra :
1635
 
Hadis :
Rivâyete göre şöyle demiştir: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem Hâlid İbn-i Velîd`i (üç yüz elli kişilik bir kuvvetle) Benî Cezîme üzerine gönderdi. Hâlid İbn-i Velîd bunları İslâm`a da`vet etti. Fakat bunlar: "Biz müslümân olduk!" demesini beceremediler. Bunun yerine: "şirkten çıktı, müslüman olduk!" demeğe başlamışlardı. Bunun üzerine Hâlid bunlardan bir kısmını öldürmeğe, bir kısmını da esîr etmeğe başladı. Ve seriyyede bulunan herkese kendi esîrini öldürmesini emretti. Şimdi ben: Vallahi esîrimi öldürmem. (Muhâcir ve Ensâr) arkadaşlarımdan hiçbirisi de öldürmiyecektir! dedim. (Benî Süleym ise öldürmüşlerdi). Sefer sonunda Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in huzûruna vardığımızda bu hâli arzettik. Bunu duyunca Resûlullah elini kaldırarak iki kere: Allah`ım Hâlid`in işlediği şu işten Sana sığınırım! diye duâ etti.
Sıra :
1636
 
Hadis :
Rivâyete göre şöyle demiştir: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem bir müfreze hazırlayıp Ensâr`dan birisini (Abdullah İbn-i Huzâfe`yi) komutan ta`yîn ederek göndermişti. Ve mücâhidlere, komutanlarına itâat etmelerini emretmişti. (Her nasılsa yolda) emîr, maiyyeti (nin bâzı harektleri)ne sinirlenerek: - Resûlullah size, bana itâat etmenizi emretmedi mi? diye sordu. Onların da: - Evet emretti! demeleri üzerine: Haydi bana odun toplayınız! dedi. Mücâhidler odun topladılar. Bu def`a da: Odunu ateşleyiniz! emrini verdi. Mücâhidler odunu yakınca da: - Bu ateşe giriniz! diye emretti. Şimdi (askerin bir kısmı) girmeğe hazırlanmışlardı. Fakat öbür kısmı onları tutarak: - Ne yapıyorsunuz? Biz, ateşten Resûlullah(ın himâyesin)e sığınmış kimseleriz! di(yerek onları önle)yorlardı. Onlar bu muhâvereye devâm ederken nihâyet ateş söndü. Komutanın da sinirleri yatıştı. Bu vâkıa Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e irişince: - Eğer mücâhidlere bu ateşe girselerdi kıyâmet gününe kadar ateşten çıkamazlardı. (Çünkü âmire) itâat, ma`kul ve meşrû` olan emirler hakkındadır! buyurdu.
Sıra :
1637