Hadis | Kütüb-ü Sitte | Buhari | Hadis Sözlüğü
A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y ZHADİSLERİNDE ARAMA YAP
Abdullâh b. Abbâs
Abdullâh b. Abbâs - Sahih Buhari kitabındaki rivayet ettiği hadisi şerifler listesi
Fasil :
Ravi :
Baslik :
ALLÂHU TEÂLÂ`YI TENZÎH
Hadis :
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Azîz ve Celîl olan Allahu Teâlâ buyurur ki: (Bâzı) Âdem-oğlu beni yalanlar. Halbuki beni tekzîb etmek ona yakışmazdı. Bâzısı da sebbeder (ülûhiyet sıfatımı tenkîs eder) halbuki bana sebbetmek ona yakışmazdı. Âdem-oğlunun beni tekzîbine gelince: O, (öldükten sonra) benim onu eskisi gibi iâde edip yaratmağa gücüm yetmez sanır. Bana sebbetmesi husûsu da "Benim oğlum var!" demesidir. Halbuki ben zevce veya veled edinmekten uzak bulunuyorum.
Sıra :
Fasil :
Konu :
Ravi :
Baslik :
YEMÎN ÂYETİ VE HADÎSİ
Hadis :
Rivâyet göre bir kere İbn-i Abbâs`a iki kadının dâ`vâsı arzolunmuştu. Bu kadınlar bir evde mest gibi sahtiyan metâı dikerlerdi. Bunlardan birisinin el ayasına öbür kadın tarafından bîz batırılmakla mecrûh kadın evden çıkıp mücrim kadın aleyhine da`vâ etti. Kadınların bu da`vâsı İbn-i Abbâs`a arzolundu. (Duruşma sırasında müddeî kadının beyyinesi ve şâhidi bulunmadığından müdde-i aleyhe yemîn etmek düşmüştü. Yalan yere yemîn etmesini önlemek için) İbn-i Abbâs Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğunu hikâye etmiştir. Eğer nâs mücerred da`vâlariyle (beyyinesiz, şâhidsiz) hak kazanacak olurlarsa kavmin malları, canları zâyi` olur. (Binâenaleyh müddeîden beyyine isteyiniz). Müddea-aleyhe (yemîn tevcîh ettiğinde de) Allah adına (yalan yere) yemîn etmenin fenâlığını (önce kendisine) hatırlatınız! Ve ona şu âyeti de: "Allah`ın ahdini ve kendi yemînlerini az bir paraya değişenler yok mu? İşte bunların âhirette hiç nasibi yoktur!". diye okuyunuz. Bu âyet-i kerîmedeki tahzîrler müddea-aleyh kadına okunup anlatılınca derhâl cürmünü i`tirâf etmiştir. (Bu da`vâda müddeî kadın dâ`vânın ibtidâsında cürmün müddea aleyh tarafından îka` edildiğine dâir yemîn etmek istedi ise de) İbn-i Abbâs müddeî kadına da: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem: Yemîn müddea-aleyhe düşe (n bir hak dı)r buyurdu, diye cevâb verdi.
Sıra :
Fasil :
Ravi :
Baslik :
ÂL-İ İMRÂN SURESİ 173 NOLU ÂYETİ
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: "Allah bize yetişir o ne güzel vekîldir" kelâmını İbrâhîm Salâvatu`llahi aleyh Nemrûd`un ateşine atıldığı sırada söylemiştir. Bir de Muhammed salla`llahu aleyhi ve sellem -kendisiyle Ashâbından bâzı kimselere müşrikler alyehinizde toplandılar, dedikleri ve bu sûretle müslümanları korkutmak istedikleri zaman- söylemiştir. Halbuki bu korkutmak teşebbüsü müslümanları îmânlarını ve irâdelerini arttırmıştı ve ... demişlerdi.
Sıra :
Fasil :
Ravi :
Baslik :
ABDULLÂH İBN-İ ABBÂS HADÎSİ
Hadis :
Rivâyete göre (Medîne vâlisi Mervân tarafından kapıcısı Râfi` vâsıtasiyle) İbn-i Abbâs`dan şöyle bir sorgu soruldu: - (Kur`ân`da bildirildiği üzere) kendisine verilen dünyâlıkla ferahlanan ve yapmadığı bir işle medh olunmağa sevinen her (müslüman) kişi azâb olunacak ise bütün müslümanlar her halde azâb olunacak (demek) dir? İbn-i Abbâs bu sûale şöyle cevâb vermiştir: (Âl-i İmrân Sûresi`ndeki) bu âyetle sizin aranızda ne münâsebet var? (Bu âyet yahûdîler hakkında nâzil olmuştur). Bir kere Resûlullah yahûdîleri çağırıp onlara (Tevrat`taki evsâfına dâir) bir suâl sordu. Onlar da suâlin hakîkî cevâbını sakladılar da onun başkasını haber verdiler. Bununla berâber verdikleri bu cevâb ile Resûlullah ındinde takdîr de olunduklarını sandılar ve hakîkati gizliyerek verdikleri cevâba sevindiler.
Sıra :
Fasil :
Ravi :
Baslik :
MEDÎNE`YE HİCRET ETMİYEN MÜNÂFIKLARIN FECÎ ÂKIBETLERİ
Hadis :
Rivâyete göre müslümanlardan (Mekke`de kalıp hicret etmiyen) bir takım kimseler Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem zamânında müşriklerle berâber olarak onların şirk câmiasını çoğaltıyorlardı. Bedir harbi sırasında düşman safları arasında bulunan bunlara ok atılıyor ve atılan ok varıp bunlardan birisine dokunarak öldürüyordu. Bunun üzerine Azîz ve Celîl olan Allahu Teâlâ`nın: ... kavl-i şerîfi nâzil oldu.
Sıra :
Fasil :
Ravi :
Baslik :
DÜNYÂ VE ÂHİRET`TE FÂİDESİZ SUALLERDEN TAHZÎR OLUNMASI
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e bir kısım kimseler istihzâ için suâl sorarlardı. Kimi: Babam kimdir? diyordu. Kimi devesini kaybedip devem nerededir? der idi. Bunun üzerine Azîz ve Celîl olan Allahu Teâlâ tamamlayıncıya kadar şu âyeti inzâl buyurdu. (Âyetin tamâmı unvânımızda terceme olundu. Bakınız.)
Sıra :
Fasil :
Ravi :
Baslik :
EN`ÂM SURESİ 90 ÂYETİNİN TEFSÎRİ VE İKTİDÂ OLUNAN PEYGAMBERLER
Hadis :
Rivâyete göre, (bir kere Tâbiî âlimi Mücâhid tarafından) Abdullah İbn-i Abbâs`a: Sâd Sûresi`nde (tilâvet) secde (si) var mıdır? diye sorulmuştu. O da: Evet vardır, dedi. Sonra İbn-i Abbâs: ... âyetini ... kavl-i şerîfine kadar okudu. Bundan sonra İbn-i Abbâs: "Ey Mücâhid`le arkadaşları! Peygamberimiz salla`llahu aleyhi ve sellem de, Peygamberlere uyması emrolunan kimselerdendir" dedi.
Sıra :
Konu :
Ravi :
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur. Bu âyet nâzil olduğu sıra Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem (İslâm`ın ilk günlerinde) Mekke`de gizli yaşıyordu. Fakat Ashâbiyle namaz kıldığı zaman Kur`an okurken sesini yükseltiyordu. Müşrikler ise Kur`ân`ı duyunca hem Kur`ân`a, hem onu gönderene, hem de Kur`ân kendisine gelene küfrediyorlardı. Bunun üzerine Azîz ve Celîl olan Allahu Teâlâ Peygamber`i salla`llahu aleyhi ve sellem`e: - Habîbim! Namazda kırâatini açıklama. Sonra müşrikler işitirler de Kur`ân`a küfrederler. Kırâatini Ashâbından gizleme de. Sonra onlara duyuramazsın. Bunun ikisi arası bir yol ihtiyâr et, buyurdu.
Sıra :
Fasil :
Ravi :
Baslik :
İSLÂM HUKÛKUNDA MÜLÂANE
Hadis :
Rivâyete göre Hilâl İbn-i Ümeyye Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in huzûrunda karısına Şerîk İbn-i Sehmâ` ile zinâ etti, diye söz attı. Resûlullah da Hilâl`e: - Dört şâhidini hazırla, yâhud arkana hâd (vurulur) buyurdu. Bunun üzerine Hilâl: - Yâ Resûla`llah! Bizim birimiz karısının üstünde bir erkek görürse, şâhid aramağa mı gidecek? (Şâhid getirinceye kadar işini görüp savuşmaz mı?) diye i`tirâz etti. Resûl-i Ekrem: - Sen şâhidlerini hazırla. Aksi takdirde arkana hadd-i kazf (seksen değnek) vurulur, demeğe devâm etti. Bunun üzerine Hilâl İbn-i Ümeyye: - Yâ Resûla`llah! Seni hak peygamber gönderen Allahu Teâlâ`ya yemîn ederim ki, muhakkak ben kesin olarak doğru söylüyorum. Ve emînim ki, Allah benim arkamı hadden kurtaracak bir vahiy, bir âyet gönderecektir, dedi. Bu sırada hemen Cibrîl indi ve Resûl-i Ekrem`e: ... âyetini tâ ... kavl-i şerîfine varıncaya kadar getirdi. Bunun üzerine Resûlullah, kadına haber gönderdi. Kocası Hilâl de hazır bulundu. İlk önce Hilâl (bundan evvelki hadîsde ve hâşiyesinde görüldüğü veçhile) şehâdet ve yemîn eyledi. Resûl-i Ekrem: Allah muhakkak bilir ki, sizin biriniz elbette yalancıdır. Şu halde ikinizden tövbekâr olan ve bu liân yemîninden rücû` eden var mıdır? buyurdu. Sonra Hilâl`in zevcesi Havle ayağa kalkarak ve (dört def`a) liân şehâdetiyle Allah`ı işhâd ederek yemîn ettikde beşinci yemîne sıra geldiğinde mecliste hazır bulunanlar kadını durdurarak: - Bak kadın, bu beşinci yemîn azâbı mûcibtir, ihtârında bulundular. Râvî İbn-i Abbâs der ki: Bu ihtâr üzerine kadın bir az ağırlaşıp durakladı. Hattâ biz kadını yemîn etmekten vaz geçecek ve geriye dönecek sandık. Sonra kadın kendini toparlayıp: - (Şimdiye kadar şerefle yaşamış) kavim ve kabîlemi, ben bundan sonraki günlerde rezil ve rüsvây etmem, diyerek liân yemînini yerine getirdi. Sonra Resûl-i Ekrem: - Bu kadına bakınız. Eğer gözleri sürmeli, iki kıçı iri, baldırları kalın bir tipde çocuk getirirse, çocuk Şerîk İbn-i Sehmâ`ya âittir, buyurdu. Kadın da hakîkaten böyle bir çocuk doğurdu. Bunun üzerine Resûlullah: - Eğer Allah kitâbının (liân) hükmü infâz edilmemiş olsaydı benimle bu kadın için bir mâcerâ vardı. (Yâni ben o kadına hadd-i zinâ icrâ ederdim) buyurdu.
Sıra :
Fasil :
Ravi :
Baslik :
PEYGAMBERİMİZİN YAKIN AKRABÂSINI İLK DEF`A İSLÂM`A DÂ`VETİ
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: (Habîbim, en yakın kavim ve kabîleni Allah`ın azâbiyle korkut. meâlindeki âyet-i kerîme nâzil olduğunda) Bir gün Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem Safâ (tepesine ve birbiri üzerine yığılmış büyük taş kümelerinin yanına vardı. En büyük bir kaya) ya çıktı. Sonra: Ey Kureyş buraya geliniz! Büyük bir iş karşısında bulunuyorsunuz! Diye seslendi. (Ve Ey Fihr oğulları, ey Adiy oğulları, ey Abd-i Menâf oğulları, ey Abdülmuttalib oğulları! Diye Kureyş`i oymak oymak çağırmağa başladı. Bütün) Kureyş Peygamber`in yanına toplandılar. Ve: Sana ne oldu? diye (niye çağırdığını) sordular. Sonra Resûl-i Ekrem (hitâbete başlayıp): - Ey Kureyş, bana söyleyiniz. Şimdi ben size: (Şu dağın eteğinde) düşman (süvârîsi var) sizi ya sabah baskınına, yâhud akşam baskınına uğratacaktır, diye haber versem beni tasdîk eder misiniz? diye sordu. Kureyş (bir ağızdan): - Evet tasdîk ederiz (çünkü bütün tecrübelerimizde seni doğru bulduk) dediler. Resûl-i Ekrem: - Öyle ise ben sizi şiddetli bir azâbın karşısında intibâha dâ`vete me`mûrum, buyurdu. (Resûl-i Ekrem`in bu dâ`veti hiç bir muhâlefetle karşılanmadı, yalnız) Ebû Leheb: - Ey Muhammed (yazık sana) helâke, hüsrâna uğrayasın. Bunun için mi bizi buraya topladın? demişti. (Ve yerden bir taş alıp atmak istemişti.) Bunun üzerine Allahu Teâlâ: (Ebû Leheb`in iki eli kurusun) âyetiyle başlıyan sûreyi inzâl buyurdu.
Sıra :