Hadis | Kütüb-ü Sitte | Buhari | Hadis Sözlüğü

A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y Z

HADİSLERİNDE ARAMA YAP

Fasil Ravi Konu Hadis

Kütüb-ü Sitte konuları

Baslik :
AZGIN YEHÛDÎ VE MÜSLÜMAN DÜŞMANI EBÛ RÂFİ`İN KATLİ
Hadis :
Rivâyete göre şöyle demiştir. Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem Ensâr`dan birtakım kimseleri yehûdî Ebû Râfi` (i öldürmek)e gönderdi. Bunlar üzerine de Abdullah İbn-i Atîk`i bey yaptı. Ebû Râfi`, Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e ezâ eder ve aleyhinde (ki her harekete mâlen) yardım eylerdi. Bu (zengin yehûdî) Hicaz toprağında kendisine âid (müstahkem) bir kalede otururdu. Abdullah İbn-i Atîk ile arkadaşları kaleye yaklaştıklarında gün batmıştı. Köy halkı da (deve, sığır, koyun gibi) yaylım hayvanlariyle mer`adan dönmüşlerdi. Bu vaziyet üzerine Abdullah İbn-i Atîk arkadaşlarına: - Siz yerinizde oturunuz da ben (Ebû Râfi`nin kalesine) gideyim. Ve (kale) kapıcılarına nezâketli bulunayım. Bu sûretle kaleye girebileceğimi sanırım! dedi, kale kapısına doğru yürüdü. Nihâyet kapıya yaklaştı. Sonra (kendisini saklamak üzere) maşlahına büründü. Sanki bir ihtiyâcını gideriyordu. Artık halk tamâmiyle kaleye girmişti. Bu sırada kale kapıcısı: - Ey Allah`ın kulu, kaleye girmek istersen hemen gir! Zîrâ ben kapıyı kapamak istiyorum! dedi. Ben de hemen girdim. Ve (merkeb ahırına) gizlendim. Halkın kaleye girmesi üzerine kapıcı kapıyı kilitledi ve anahtarları bir direğe astı. İbn-i Atîk der ki: Hemen kalktım: Anahtarları alarak kapıyı açtım. Ebû Râfi`nin yanında akşamdan sonra gece sohbeti yapılırdı. Ve bu sohbet, kalenin üst katlarında yapılırdı. Bu gece sohbeti sona erip dostları Ebû Râfî`in yanından dağılınca hemen ben yanına çıktım. Ve her kapıyı açtıkça iç tarafından sürmeliyordum. Düşünmüştüm ki, eğer Ebû Râfi`in adamları beni anlarlarsa herifi öldürünceye kadar bu iyi fırsatı bana bırakmazlar. Bu sûretle Ebû Râfi`in yattığı odaya kadar vardım. O, karanlık bir oda içinde, âilesinin arasında (yatmış) idi. Odanın neresinde olduğunu kestiremedim. Anlamak için: - Ebû Râfi`! diye seslendim: - Kim o? diye cevâb verdi. Hemen ben ses tarafına yaklaştım. Ve kılıcımla ilk darbeyi yerleştirdim. Fakat dehşet içinde idim, bir iş göremedim (öldüremedim). Ebû Râfi` haykırdı. Hemen ben odadan dışarı çıktım. Ve kısa bir zaman eğlenip sonra odaya (tekrar) daldım da (sesimi değiştirerek): - Bu feryat nedir, yâ Ebâ Râfi`? dedim. - Anan Cehennem`e! Sen seslenmeden önce birisi beni oda içinde kılıçla vurdu! dedi. Abdullah İbn-i Atîk der ki: Ona bir darbe daha yerleştirdim, iyice yaraldım. Fakat yine öldüremedim. Sonra kılıcın keskin ucunu karnına bastım. Nihâyet Ebû Râfi` arkasına devrildi. Bu defa herifi öldürdüğümü anladım ve hemen kapıları birer birer açmağa başladım. (Bu sûretle savuşup) kale merdiveninin tâ son basamağına varmıştım. Burada yere erdiğimi sanarak ayağımı atmıştım. (Meğer daha sona gelmemiş olduğumdan) mehtaplı bir gecede merdivenden düştüm. Baldırım kırıldı. Hemen bir sargı ile bu kırığı sardım, sonra yürüdüm. Kapıya kadar varıp orada oturdum. Ve kendi kendime: Şunu öldürüp öldürmediğimi iyice anlayıncaya kadar bu gece kaleden çıkmam, dedim. Horoz ötmeğe başlayınca ölü i`lâncısı kale sûrunun üstüne durup: - Hicâz ahâlîsinin tâciri Ebû Râfî`in ölümünü bildiririm! diye i`lân etti. Bunun üzerine ben artık arkadaşlarımın yanına gittim. Onlara: - Artık halâs, Allah Ebû Râfi`i katletti (ve haydi yürüyünüz) dedim. Nihâyet Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in huzûruna vardım. Vâkıayı arzettim. (Ayağımın kırıldığını duyunca) bana: Ayağını uzat! buyurdu. Ben de ayağımı uzattım. Resûlullah ayağımı sıvazladı. Sanki hiç ağrı duymamışa döndüm.
Sıra :
 
Fasil :
Konu :
Baslik :
RESÛL-İ EKREM`İN ASKERÎ TA`BİYESİ VE ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ ÂYETLERİ
Hadis :
Rivâyete göre şöyle demiştir: Bir er kişi Uhud günü Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e: - Yâ Resûla`llah! Bana (lûtfen) bildirir misin, ben öldürülürsem nerede bulunacağım? diye sordu. Resûlullah: - Cennet`te! buyurdu. Bunun üzerine o kişi elindeki (yemekte olduğu) hurmaları hemen yere atarak harbe girişti. Sonra şehîd oluncaya kadar vuruştu.
Sıra :
 
Fasil :
Konu :
Baslik :
MELEKLERİN HARBE İŞTİRÂKİ
Hadis :
Rivâyete göre şöyle demiştir: Uhud harbinde Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`i iki kişi (Cibrîl ve Mîkâîl) ile berâber gördüm. Bunlar Resûlullah nâmına harb ediyorlardı. Üzerlerinde beyaz elbîse vardı. Âdem oğullarının en şiddetli savaşları gibi en şiddetli harb ettiler. Bu iki kişiyi ben, ne Uhud`dan önce, ne de sonra görmedim.
Sıra :
 
Fasil :
Baslik :
SA`D İBN-İ EBÎ VAKKÂS`IN PEYGAMBER`İN HUZÛRUNDA KEMAN-KEŞLİĞİ
Hadis :
Rivâyete göre şöyle demiştir: Uhud günü Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem ok kabındaki oklarını çıkarıp bana verirdi de: Ey Sa`d! Babam, anam sana kurban olsun, at! derdi.
Sıra :
 
Fasil :
Konu :
Baslik :
RESÛL-İ EKREM`İN REBÂİYYE DİŞİNİN KIRILDIĞINA VE MÜBÂREK YÜZÜNÜN CERÎHADÂR OLDUĞUNA DÂİR ENES HADÎSİ
Hadis :
Rivâyete göre şöyle demiştir: Uhud günü Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in başı yarıldı da Resûlullah: Peygamberlerini yaralayan bir kavim nasıl necat bulur? di (ye Allahu Teâlâ`ya şikâyet et)ti. Bunun üzerine: Habîbim! Onlara âid muâmeleden seni ilgilendiren bir cihet yoktur (emir ancak Allah`ındır) meâlindeki âyet nâzil oldu.
Sıra :
 
Fasil :
Konu :
Baslik :
RESÛL-İ EKREM`İN DÜŞMANLAR ALEYHİNDE NAMAZDA BEDDUÂ ETTİĞİNE DÂİR İBN-İ ÖMER HADÎSİ
Hadis :
Rivâyete göre İbn-i Ömer [Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem (yaralanıp dişi kırılınca) sabah namazının son rek`atında rükû`dan başını kaldırıp: (Allah kendisini öven kişinin övgüsün işitti. Rabb`imiz! Övülme yalnız Sen`in hakkındır) dedikten sonar onun: Allah`ım filâna, filâna, filâna ilen! dediğini işitmiştir. Bunun üzerine Allahu Teâlâ: ... kavl-i şerîfini ...`e kadar inzâl buyurdu.
Sıra :
 
Fasil :
Baslik :
HAZRET-İ HAMZA`NIN ŞEHÂDETİ HAKKINDA UBEYDULLÂH İBN-İ ADİY HADÎSİ;HAZRET-İ HAMZA`NIN KÂTİLİ VAHŞÎ`NİN, MÜSEYLİMETÜ`L-KEZZÂB`I KATLİ
Hadis :
Rivâyete göre, Ubeydullah (Hazret-i Hamza`nın katili) Vahşî`ye: - Bize Hamza`nın katlini anlatır mısın? diye sordu. O da: - Evet, diyerek şöyle anlattı: Hamza Bedir harbinde Tuayme İbn-i Adiy İbn-i Hıyâr`ı öldürmüştü. Efendim olan Cübeyr İbn-i Mut`im bana: Eğer amucam Tuayme`ye bedel Hamza`yı öldürürsen sen hürsün! dedi. Vahşî der ki: Ayneyn yılı halk Medîne`ye sefere çıkınca -Ayneyn Uhud dağı cânibinde bir dağdır. Bununla Uhud arasında bir vâdî vardır- ben de halk ile berâber harbe çıktım. Harb nizâmında sıralandığımızda (Kureyş tarafından Siba` çıktı. Cenk edecek mübâriz istedi. Buna karşı Abdulmuttalib`in oğlu Hamza çıktı. Ey Siba`, ey Ümm-i Enmar kadınınoğlu! Allah`a ve Resûlullah`a muhâlefet etmek mi istersin? dedi. Vahşî der ki: Sonra Hamza, Siba` üzerine yürüdü. Herif dünkü gün gibi (yok) oldu. Vahşî (sözüne devâm ederek) dedi ki: Bu sırada ben Hamza`yı vurmak için bir taş arkasına gizlendim. Ve bana yaklaşınca harbemi (kısa mızrağımı) ona attım ve mızrağımı Hamza`nın kasığına yerleştirdim. Mızrak Hamzâ`nın tâ iki oyluk üstünün arasından çıkmıştı. İşte bu mızrak Hamza`yı olduğu yere çökertti (öldü). Mekkeliler harbden dönerken ben de onlarla berâber geri döndüm. Ve Mekke`de İslâm dîni yayılıncaya kadar orada oturdum. (Mekke`nin fethi üzerine) Tâif`e kaçıp gitmiştim. O sırada Tâifliler (toptan müslümân olduklarını arzetmek üzere) Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e bir hey`et gönderdiler. Bana da (korkma git) Resûlullah elçiyi ürkütmez dediler. Ben de hey`etle berâber yola çıktım. Tâ Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in huzûruna kadar vardım. Resûlullah beni görünce: - Sen Vahşî misin? buyurdu. Ben: - Evet! dedim. Resûlullah iki def`a: - Hamza`yı sen mi katletmiştin? buyurdu. - Bu iş, size erişen haber vechile oldu! dedim. Resûlullah: - Yüzünü benden saklamağa gücün yeter mi? buyurdu. Vahşî dedi ki: Ben de hemen huzurdan çıktım. Resûlullah vefât edip de (Ebû Bekir zamânında) Müseylimetü`l-Kezzâb çıkınca (kendi kendime) tam sırasıdır, muhakkak ben Müseylime`ye karşı çıkarım. Umarım ki, ben Müseylime`yi tepelerim de bu hizmetimle Hamza`ya karşı irtikâb ettiğim cinâyeti karşılarım! dedim. Ve Müseylime üzerine sevk olunan ordu ile hareket ettim. Bu muhârebede galib, mağlûb olan oldu. Bir de ne göreyim? Yıkık bir duvarın karaltısında bir kişinin (Müseylime`nin) durduğunu gördüm. Herif: Sanki esmer bir deve (benzi kül gibi), başının saçı dağınık bir halde. Vahşî der ki: Hemen (Hamza`yı vurduğum) harbemi attım... Onun iki memesi arasına yerleştirdim. (Bir halde ki:) Harben herifin tâ iki küreği arasından çıktı. Bunun üzerine Ensâr`dan bir kişi maktûle doğru koştu ve başına bir kılıç darbesi indirdi.
Sıra :
 
Fasil :
Konu :
Ravi :
Baslik :
RESÛLULLÂH (S.A.V)UHUDDA ŞEHİT OLAN MUBAREK DİŞİYLE İLGİLİ EBÛ HÜREYRE HADİSİ
Hadis :
Rivâyete göre Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem (Uhud günü mubârek) rebâiye dişine işâret ederek: Peygamberine şu cinâyeti irtikâb eden bir kavim hakkında Allah`ın intikamı şiddetli oldu! buyurdu. (Yine) Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem (kendi eliyle) Allah yolunda öldürdüğü kişi hakkında Allah`ın intikamı şiddetli oldu! buyurdu.
Sıra :
 
Fasil :
Baslik :
MEKKE`YE DÖNEN MÜŞRİKLERİN TA`KÎB OLUNMASI
Hadis :
Rivâyete göre şöyle demiştir: Uhud günü Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e isâbet eden istenilmedik fenâlık erişmiş ve müşrikler geri dönmüş ise de Resûlullah geri dönmelerinden endîşede idi. Bu cihetle: Düşmanların ardı sıra kim gidip ta`kîb eder? buyurdu. Bu da`vet üzerine Ashâb`dan yetmiş kişi icâbet etti ki, Ebû Bekir ile Zübeyr radiya`llahu anhümâ bunların içinde idiler.
Sıra :
 
Baslik :
RESÛL-İ EKREM`İN BİZZAT HENDEK KAZMAYA İŞTİRÂKİ HAKKINDA CÂBİR HADÎSİ
Hadis :
Rivâyete göre şöyle demiştir: Hendek günü biz (Peygamber`in Ashâb`ı) istihkâm kazarken bir ara çok sert bir yere rastgelmiştik. Bunun üzerine Ashâb Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e geldiler. - Yâ Resûla`llah! Hendekte (taş parçası gibi) şöyle sert bir damar rastgeldi, diye haber verdiler. Resûlullah: - Hele ben hendeğe ineyim (göreyim) buyurdu. Sonra Resûlullah karnına (açlıktan) bir taş parçası sarılmış olarak kalktı. Çünkü biz, (hendek kazarken) üç gün yiyecek, içecek bir şey tatmamıştık. Resûlullah (hendeğe indi). Ve sivri balyozu eline aldı. Bu kayaya vurmakla o sert kaya, en ince kum gibi dağıldı.
Sıra :