Hadis | Kütüb-ü Sitte | Buhari | Hadis Sözlüğü

A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y Z

HADİSLERİNDE ARAMA YAP

Fasil Ravi Konu Hadis

Ebû Mûsâ el-Eş`arî

Ebû Mûsâ el-Eş`arî - Sahih Buhari kitabındaki rivayet ettiği hadisi şerifler listesi

Baslik :
SABAH VE İKİNDİ NAMAZLARININ FAZÎLETİ HAKKINDA EBÛ MÛSÂ HADÎSİ
Hadis :
Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem`in: "Salât-ı berdeyni (yâni sabah ve ikindi namazlarını) her kim kılarsa Cennet`e girdi gitti." buyurduğunu rivâyet eder.
Sıra :
 
Konu :
Baslik :
UZAK YERDEN CEMÂATEA GİTMENİN VE NAMAZA MUNTAZIR OLMANIN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ MÛSÂ EL-EŞ`ARÎ HADÎSİ
Hadis :
Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki, namazdan dolayı nâsın en büyük ecre müstahak olanı (mescid-i cemâata) derece derece uzaktan yürüy(üp gel)enleridir. İmâm ile berâber kılayım diye namaza muntazır olan kimse de (hemen) kılıp yatıverenden daha büyük ecre nâil olur.
Sıra :
 
Fasil :
Baslik :
EBÛ MÛSE`L-EŞ`ARÎ`NİN HUSÛF HADÎSİ
Hadis :
Şöyle demiştir: (Asr-ı celîl-i Nebevî`de) güneş tutuldu. Bunun üzerine Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem (bu hâdise) saat (yâni kıyâmet alâmeti) olmasın korkusiyle belinleye belinleye (yerinden) kalkıp Mescid(-i Şerîf) e geldi. O zamâna kadar (başka hiçbir namazda) ömrümde görmediğim uzun kıyam(lar) rükû` (lar) sücûd (lar) la namaz kıldırdı ve (sonra umûma) buyurdu ki: Allâhu Teâlâ`nın irsâl ettiği bu âyetler hiçbir kimsenin ne ölmesinden, ne de hayâtından dolayıdır. Lâkin Allâhu Teâlâ bu âyetlerle kullarını tahvîf eder. Bu kabilden (korkunç) bir şey gördüğünüzde zikru`llâha, Allah`dan niyâza, Allâh`a karşı istiğfâra (koyulup) ilticâ ediniz.
Sıra :
 
Fasil :
Konu :
Baslik :
RESÛL-İ EKREM`İN MUSÎBET ZAMÂNINDA SAYHA EDEN, SAÇINI YOLAN, ELBÎSESİNİ YIRTAN KADINLARDAN HOŞLANMADIĞINA DÂİR EBÛ MÛSE`L-EŞ`ARÎ HADÎSİ
Hadis :
Ebû Bürde demiştir ki: (Bir kere babam) Ebû Mûsâ şiddetli bir hastalıkla hastalanmıştı. Bu sıra başı, âilesinden bir kadının göğsünde olarak bayılmıştı. Bunnu üzerine haremi (Ümm-i Abdullâh Bint-i Ebû Devme şiddetle bağırarak) ağlamaya başladı. Fakat Ebû Mûsâ`nın hal ve vaziyeti kadının bu hareketini men` etmeğe bir türlü müsâid değildi. Ebû Mûsâ bu baygınlığı atlatıp açılınca demiştir ki: Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in (hoşlanmayıp) uzak bulunduğu herkesten ben de uzağım. Resûlullah salla`llâhu aleyhi ve sellem musîbet zamânında sayha eden, saçını yolan, elbîsesini yırtan kadınlardan uzak bulunurdu.
Sıra :
 
Baslik :
ÂHİR ZAMANDA HARB ÇOKLUĞUNDAN ERKEK AZALIP KADIN ÇOĞALACAĞINA HATTÂ BİR ERKEĞİN KIRK KADININ VEKÎL-İ UMÛRU OLACAĞINA DÂİR EBÛ MÛSE`L-EŞ`ÂRÎ HADÎSİ
Hadis :
Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`den nakl ederek şöyle rivâyet edilmiştir: Resûl-i Ekrem buyurmuştur ki: halk için elbette bir zaman gelecektir ki, o sırada bir adam altın sadakasiyle (taraf taraf) dolaşacak da sonra elinden sadakasını alacak bir fakîr bulamıyacak. Yine o sırada (masâib-i harbiye ile) erkeklerin azlığından ve kadınların çokluğundan nâşî (hâmîsiz) kırk kadının (düşmandan korkarak) bir erkeğin himâyesine sığındıkları görülecektir.
Sıra :
 
Baslik :
HAYRA DELÂLET HUSÛSUNDA EBÛ MÛSE`L-EŞ`ARÎ HADÎSİ
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`e bir sâil geldiğinde, yâhud kendilerinden bir hâcet istenildiğinde o Hazret bize: "Siz de (bu işin husûli için bana) dalâlet ediniz, me`cûr olursunuz. Gerçi Cenâb-ı Hak Peygamberinin niyâz ve şefâati üzerine ne dilerse onu infâz edecektir" buyururdu.
Sıra :
 
Konu :
Baslik :
ESMÂ` BİNT-İ EBÎ BEKR`E RESÛL-İ EKREM: KESENİN AĞZINI BOĞMA, İNFÂK ET!. SONRA ALLAH DA SANA NASÎBİNİ İMSÂK EDER, BUYURMUŞTUR
Hadis :
Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: Efendisinin emrini tamâmen, derhal gönül hoşluğiyle infâz eden ve me`mûrünbih sadakayı, emr olunan kimseye veren müslim, hür bir kesedar, sadaka veren iki hayır sâhibinin birisidir.
Sıra :
 
Baslik :
HER FERD-İ MÜSLİMİN KENDİ HALİNE VE DERECE-İ MAİŞETİNE GÖRE BİR SADAKASI VARDIR
Hadis :
Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Resûl-i Ekrem (bir kere): - Her müslüman üzerine sadaka vermek vâcibdir, buyurmuştu. Ashâb-ı Kirâm: - Yâ Resûla`llâh! Ya sadaka edecek bir şey bulamayan (ne yapsın?) diye sordular. Resûl-i Ekrem: - Eliyle kazanır. Hem kendi nefsine faydalı olur, hem de tasadduk eder, buyurdu. Ashâb-ı Kirâm: - Ya bir kazanç yolu bulamazsa? diye sordular. Resûl-i Ekrem: - İhtiyac sâhibine, mazlûma yardım eder, buyurdu. Ashâb-ı Kirâm: - Böyle bir yardım yolu da bulamazsa, (gücü yetmezse) dediler: Resûl-i Ekrem: - Hayır işlesin, şerden de nefsini esirgesin. Bu da o kimse için sadakadır, buyurdu.
Sıra :
 
Fasil :
Baslik :
HACC-İ TEMETTÜ` HAKKINDA EBÛ MÛSE`L-EŞ`ARÎ`NİN MUFASSAL BİR RİVÂYETİ
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem (Haccetü`l-Vedâ`dan evvel) beni Yemen`e kendi kavmime (bir vazîf ile) göndermişti. Yemen`e kendi kavmime (bir vazîfe ile) göndermişti. Yemen`den avdetimde Resûl-i Ekrem`e "Bahtâ" da (ihramlı olarak) mülâkî oldum. Resûl-i Ekrem bana: - Ne yolda ihramlandın, diye sordu. Ben de: - Resûlullâh`ın ihramlandığı gibi (Lebbeyk-hân olarak) dedim. Resûl-i Ekrem yine sordu: -Yanında Hedyin, (kurbanın) var mı? Ben: - Hayır, yoktur, dedim Bunun üzerine Resûlullâh bana (tavâf ve sa`y etmemi) emr eyledi. Ben de Beyt`i tavâf ve Safâ ile Merve arasında sa`y ettim. Sonra Resûl-i Ekrem ihramdan çıkmamı emreyledi. Ben de ihrâmımdan çıktım. Ve kavmimden (mehârimimden) bir kadının nezdine geldim. Başımı taradı, yâhud başımı yıkadı. Ömer radiya`llâhu anh (hilâfeti zamânında ve hac mevsiminde Mekke`ye) geldi. Ve dedi ki: Kitâbu`llâh`a mürâcaat edersek, o bize (ba`de`ş-şürû` ömre ile haccı) tamamlamamızı emrediyor. Cenâb-ı Hak (Allah için hac ve ömreyi, kurban keserek tamamlayınız) buyurmuştur. Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`in sünnetine mürâcaat edersek, o da bize kurban kesene kadar ihramdan çıkmağa müsâade etmemiştir.
Sıra :
 
Konu :
Baslik :
EBÛ MÛSE`L-EŞ`ARÎ`NİN RİVÂYET ETTİĞİ BİR HADÎSE HAZRET-İ ÖMER`İN ŞÂHİD TALEBİ
Hadis :
Şöyle rivâyet edilmiştir: (Bir kere) Ömer İbn-i Hattâb radiya`llahu anh`den (ziyâret için üç def`a) izin istemiştim de bana izin verilmemişti. Ömer, (o sırada müslümanların işiyle) meşgul olsa gerekti. Ben de geri dönmüştüm. Ömer, meşguliyetinden kurtulunca (Ebû Mûse`l-Eş`arî`yi kasd ederek): - Abdullah İbn-i Kays`in sesini işitmedim mi? (Şimdi onu işitmiştim) izin veriniz (de gelsin!) demiş, fakat: - Ebû Mûsâ gitti, diye cevab verilmiştir. (Hazret-i Ömer arkamdan adam gönderip) beni da`vet etti. (Gelince) bana: - Niçin geri gittin? diye sordu. Ben de: - Biz, bununla (yâni izin verilmeyen kapıdan dönmekle) emrolunduk, diye cevab verdim. Bunun üzerine Ömer: - (Resûlullah`ın) böyle (rücû` ile emrine dâir) beyyine getirirsin. (Değil mi?. Vâkıa ben seni ittiham etmek istemem. Fakat nâsın Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e yalan isnâd etmesinden endîşe ederim) dedi. Bunun üzerine ben, (şâhid bulmak üzere) Ensar meclisine gittim. Onlardan (bu rücû` haberini) sordum. Ensâr: - Bu mes`ele hakkında büyüklerimizin senin için şahâdetleri ne lâzım?. Bunu küçüklerimiz de, (meselâ) Ebû Saîd-i Hudrî (bile) muhakkak (bilir,) şahâdet eder, dediler. Ben de Ebû Saîd-i Hudrî`ye gittim. (Ömer`e getirdim. O da haberi anlattı.) Ömer: - Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in emrinden (bu rücû` mes`elesi) bana kapalı mı kaldı? (Öyle ya) çarşılara, pazarlara ticârete çıkmak beni, (Resûlullah`ın meclisine devamdan) alıkoydu, di (ye eseflen) di.
Sıra :