Hadis | Kütüb-ü Sitte | Buhari | Hadis Sözlüğü
A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y ZHADİSLERİNDE ARAMA YAP
Abdullâh b. Ömer
Abdullâh b. Ömer - Sahih Buhari kitabındaki rivayet ettiği hadisi şerifler listesi
Fasil :
Konu :
Ravi :
Baslik :
ABDULLÂH İBN-İ ÜBEY ÖLDÜĞÜNDE HEDİYE BUYURULAN KAMÎS-I SAÂDET`LE TEKFÎNİ HAKKINDA İBN-İ ÖMER HADÎSİ
Hadis :
Abdullâh İbn-i Übey öldüğünde oğlu (Abdullâh) Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`e gelmiş ve "Yâ Resûla`llâh! (Mübârek) gömleğini bana versen de babamı onunla kefenlesem. (Lûtfen) namazını da kılsanız ve ona istiğfâr buyursanız" demişti. Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem, Abdullâh`a gömleğini verdi. Ve: (Cenâze hazırlayınınca) bana haber veriniz, namazınızı kılayım, buyurdu. Abdullâh Resul-i Ekrem`e hazırlandığını arzetti. Resûlullâh İbn-i Übeyy`in cenâzesine namaz kılmak üzere iken Ömer radiya`llâhu anh, Resûlullâh`(ın arkasından rîdasın)ı çekti.Ve: "Yâ Resûla`llâh! Allah sizi münâfıklar üzerine namaz kılmaktan nehyetmedi mi?" dedi. Resûl-i Ekrem: Ben, istiğfâr etmekte ve etmemekte muhayyerim. Allâhu Teâlâ: "Habîbim! Bu münâfıklara sen, ister istiğfâr et, istersen istiğfâr etme (müsâvîdir. Farazâ) bunlar için yetmiş def`a istiğfâr etsen Allan, aslâ onları mağfiret etmiyecektir" buyurmuştur, diye cevâb verdi. Ve Resûlullâh Abdullâh İbn-i Übeyy`in cenâzesine namaz kıldı. Bunun üzerine: "Bu münâfıklardan ölenlerin hiç birisine namaz kılma habîbim!" meâlindeki Âyet-i Kerîme nâzil oldu.
Sıra :
Fasil :
Konu :
Ravi :
Baslik :
RESÛL-İ EKREM`İN SA`D İBN-İ ÜBÂDE HAZRETLERİNİN MARAZ-I MEVTİNDE İYÂDE BUYURUP AĞLAMASI
Hadis :
İbn-i Ömer demiştir ki: Sa`d İbn-i Ubâde (bir kere) kendisine ârız olan bir hastalıktan dolayı (mizâcından) şikâyet ediyordu. Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem Abdurrahmân İbn-i Avf, Sa`d İbn-i Ebî Vakkâs ve Abdullâh İbn-i Mes`ûd ile birlikte Sa`d`i iyâde ve ziyârete gelmişlerdi. Resûlullâh Sa`d`in yanına girdiğinde onu âilesi tarafından dikkat ve ihtimâmla ihâta edilmiş bir halde buldu. Resûlullâh aleyhi`s-selâm: - Yoksa Sa`d öldü mü? diye sordu. - Hayır yâ Resûla`llâh! Ölmedi, diye cevâb verdiler. Aleyhi`s-salâtü ve`s-selâm (müteessir olup) ağladı. Resûlullâh`ın ağladığını görünce oradakiler de ağlaştılar. Bunun üzerine Resûlullâh: - İşitmediniz mi? Allah gözyaşı ile, iç üzüntüsü insanı azâb etmez. Ve eliyle (mubârek) dilinde işâret ederek: İşte bunun yüzünden (ya) azâb eder, yâhud (vaîdini infâz etmez,) merhamet eder. Ve meyyit, âilesinin kendisine (menhî bir şekilde) ağlamasından dolayı azâb olunur, buyurdu. Ömer radiya`llâhu anh de (câhiliyet âdeti üzere) ağlandığında (te`dîb için) sopa ile döver, çakıl attırır, toprak saçtırır.
Sıra :
Fasil :
Konu :
Ravi :
Baslik :
CENÂZE TEŞYÎİNİN FAZÎLETİ HAKKINDA İBN-İ ÖMER İLE EBÛ HÜREYRE`NİN İHTİLÂFLARI VE HAZRET-İ ÂİŞE`NİN HAKEMLİĞİ
Hadis :
(Nâfi` tarîkı ile) şöyle rivâyet edilmiştir: (Nâfi` demiştir ki:) İbn-i Ömer`e: - Ebû Hüreyre, cenâzeye uya (rak kabre kadar gide)n kimse için bir kırat (ecir) vardır, diyor, (Siz ne dersiniz?) denilmişti. İbn-i Ömer: - (Artık) Ebû Hüreyre de bize (hadîs rivâyet etmekte) çok oldu, diye cevâb vermişti. Fakat Âişe radiya`llâhu anhâ Ebû Hüreyre`yi tasdîk ederek: - Ebû Hüreyre`nin dediğini ben de Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`den işittim, demesi üzerine Abdullâh İbn-i Ömer: - Allâh`ın bir çok ihsanlarını almakta kusûr ettik (desen a) buyurdu.
Sıra :
Fasil :
Ravi :
Baslik :
İBN-İ SAYYÂD HAKKINDA ABDULLÂH İBN-İ ÖMER HADÎSİ
Hadis :
Rivâyet olunduğuna göre, müşârün-ileyh demiştir ki: Ömer radiya`llâhu anh Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem ile berâber bir cemâat içinde İbn-i Sayyâd (denilen bir kâhin) in yanına gitmişlerdi. Resûlullâh ile maiyyetindeki zevât İbn-i Sayyâd`ı (Ensâr`dan) Benî Megâle soyunun kasrı yanında çocuklarla oynarken buldular. İbn-i Sayyâd o sırada henüz erlik çağına ermeğe yaklaşmıştı. Bu genç kâhin Resûl aleyhi`s-selâm`ı bilemedi. Resûl-i Ekrem eli ile buna (hafifçe) vurarak: - Benim Resûlu`llâh olduğuma inanır mısın? deyince anladı. Resûl-i Ekrem`e bakarak: - Senin ümmîlerin peygamberi olduğunu kabûl ederim, dedi. Ve sonra Resûl-i Ekrem`e: - Sen de benim resûlu`llâh olduğuma inanır mısın, dedi. Resûlullâh bunun suâline cevap vermeği bırakıp: - Ben Allâh`a ve Allâh`ın (hak) peygamberlerine inanırım, buyurdu. Sonra da bu küçük kâhine: - Düşte, türede ne görüyorsun bakalım? diye sordu. O da: - Bana gerçek haberler de gelir, yalan haberler de. (Rü`yâmın kimi eğri çıkar, kimi doğru) diye cevab verdi. Bunun üzerine Resûl aleyhi`s-selâm: Öyle ise senin işin çok karışıktır, buyurdu. Bundan sonra Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem İbn-i Sayyâd`a: - Haydi gönlümde senin için bir şey sakladım, şunu bil bakayım? buyurdu. (Ve zihninde Sûre-i Dühân`ı hatırlamıştı). İbn-i Sayyâd: - Gönlündeki "Duh" dur, diye cevab verdi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem: - Haydi sus, yıkıl git, haddini tecâvüz etme, buyurdu. Şimdi Ömer radiya`llâhu anh: - Yâ Resûla`llâh müsâade buyur da şu yalancı piçin boynunu vurayım, dedi.. Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem: - Bırak şunu, eğer bu deccâl ise sen onu vurmağa me`mûr değilsin. Deccâl değil ise onu öldürmekte senin için ne hayır ve menfaat vardır, buyurdu. Yine İbn-i Ömer radiya`llâhu anhumâ demiştir ki: Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem bundan başka bir kerre de Übey İbn-i Kâ`b radiya`llâhu anh ile berâber İbn-i Sayyâd`ın bulunduğu bir hurmalığa gitmişti. Resûlullâh onu gâfil avlamak ve İbn-i Sayyâd kendilerini görmeksizin onun husûsî hayâtını görmek ve onun kehânetini ve gayri tabiî hâlini Ashab`a göstermek istiyordu. Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem onu kadife kisvesi içinde yan yatmış bir halde gördü. Hırka içinde genizden gelen bir hırıltı vardı. Tam bu sırada bir hurma ağacının arkasına gizlenmiş bulunan İbn-i Sayyâd`ın annesi, Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`i gördü. Ve hemen: - Yâ Sâfi! İşte Muhammed geldi, diye seslendi. Sâfi, İbn-i Sayyâd`ın adıdır. İbn-i Sayyâd sür`atle ayağa kalktı. Bunun üzerine Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem maiyyetinde bulunan zevâta: - Şu kadın oğlunu o halde bıraksaydı, o, saçma sapan sözleriyle gayri tabiî hâli ile size ne mal olduğunu anlatırdı, buyurdu.
Sıra :
Fasil :
Ravi :
Baslik :
RESÛL-İ EKREM`İN EHL-İ KALÎBE YÂNİ BEDİR MAKTULLERİNE HİTÂBI. BU BÂBDA ABDULLÂH İBN-İ ÖMER VE ÂİŞE HADÎSLERİ
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem ehl-i Kalîb`i (ki Bedir`de maktûl olan rüesâ-yi Kureyş`in harb meydanında serilen lâşeleridir) müşâhede buyurdukta, bunlara: - Nasıl, Rabbinizin va`dettiği azâb ü cezâyı hak buldunuz mu? diye hitâb etmişti. (Ömer İbn-i Hattâb tarafından:) - Yâ Resûla`llâh! Bu (duygusuz) cîfelere mi hitâb ediyorsunuz? denildikte, Resûl-i Ekrem: - Siz bunlardan fazla işitir değilsiniz. Fakat bunlar cevab veremezler, buyurdu.
Sıra :
Fasil :
Konu :
Ravi :
Baslik :
ÖLÜYE CENNET VE CEHENNEM`DEKİ MAKÂMININ GÖSTERİLECEĞİNE DÂİR ABDULLAH İBN-İ ÖMER HADÎSİ
Hadis :
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: Sizden biriniz vefât ettiğinde sabah ve akşam ona kendi makâmı gösterilir: O kimse ehl-i Cennet`ten ise, ehl-i Cennet makâmâtından bir makam; ehl-i nârdan ise, Cehennem`in hücrelerinden bir karargâh gösterilir. Ve ona: Burası senin (müstakbel ve ebedî) durağındır. Kıyâmet günü Allah seni buraya gönderecektir, denilir.
Sıra :
Fasil :
Ravi :
Baslik :
YED-İ ULYÂ, YED-İ SÜFLÂDAN HAYIRLI OLDUĞUNA DÂİR HAKÎM İBN-İ HİZÂM HADÎSİ
Hadis :
Şöyle rivâyet edilmiştir: Bir def`a Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem minber üzerinde sadakaya, fakirleri de tese`ülden tahzîr ile afîf olmağa teşvîk ederek) demişti ki: Yed-i ulyâ, yed-i süflâdan hayırlıdır. Çünki yed-i ulyâ münfikadır, (verir, yükselir). Yed-i süflâ ise sâiledir, (alır, alçalır).
Sıra :
Fasil :
Konu :
Ravi :
Baslik :
TESE`ÜLÜ SAN`AT İTTİHÂZ ETMEKTEN MEN`A DÂİR ABDULLÂH İBN-İ ÖMER HADÎSİ
Hadis :
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu, dediği rivâyet edilmiştir: Bâzı harîs, yüzsüz kimse, hiç durup dinlenmeden dâima halktan ister. En sonu kıyâmet gününde bu yüzsüz adam, yüzünde bir et parçası olmaksızın (Arasat meydanına) gelir. Yine Resûlullâh buyurmuştur ki: Kıyâmet gününde güneş (insanlara) o kadar yaklaşır ki, hattâ (harâretin te`sîriyle) dökülen ter, insanın (boyunca) kulak ortasına erişir. İşte insanlar bu elîm vaziyette bulundukları sırada (evvelâ) Âdem, sonra Mûsâ, sonra Muhammed salla`llâhu aleyhi ve sellem`den şefâat dilerler.
Sıra :
Fasil :
Konu :
Ravi :
Baslik :
YAĞMURLA, NEHİR SUYU İLE SULANAN YERİN MAHSÛLÜ ÖŞRE; DOLAPLA, ÂLÂT-İ SINÂIYE İLE SULANAN YERİN MAHSÛLÜ NISIF ÖŞRE TÂBİ`DİR
Hadis :
Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`den şöyle buyurulduğunu rivâyet eden Abdullâh İbn-i Ömer radiya`llâhu anhümâ`dan nakledilmiştir: Yağmurun ve pınar (ırmak gibi akar sular) ın ya kökünü; yâhud urûkunu suladığı eşçâr ve mezrûatta (vâcib olan) öşürdür. Dolapla sulananlarda da nısıf öşürdür.
Sıra :
Fasil :
Konu :
Ravi :
Baslik :
VÜCÛB-I FITRA İBN-İ ÖMER HADÎSİ
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem zekât-ı fıtrı müslümanlardan köleye, hurre, erkeğe, kadına, küçüğe, büyüğe hurmadan bir sa`, yâhud arpadan bir sâ` olarak vâcib kıldı. Ve bu sadakanın, halk bayram namazına çıkmazdan evvel verilmesini emreyledi.
Sıra :