Hadis | Kütüb-ü Sitte | Buhari | Hadis Sözlüğü

A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y Z

HADİSLERİNDE ARAMA YAP

Fasil Ravi Konu Hadis

KİTÂBÜ`L-İSTİ`ZÂN

Sahih Buhari eserindeki KİTÂBÜ`L-İSTİ`ZÂN fasılı ile ilgili konular ve hadisler

Ravi :
Baslik :
ASHÂB`IM! CENNET SİZE NALINLARINIZIN TASMASINDAN YAKINDIR. CEHENNEM DE BÖYLEDİR, MEÂLİNDE İBN-İ MES`ÛD RADİYA`LLÂHU ANH HADÎSİ
Hadis :
Rivâyete göre, Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Cehennem şehvet perdesiyle örtülmüştür. (Oraya) şehvetler (irtikâbiy)le (girilir). Cennet de nefsin hoşlanmadığı ibâdetlerle korunmuştur, (buraya da ibâdet meşakkatleriyle girilir).
Sıra :
 
Baslik :
ASHÂB`IM! CENNET SİZE NALINLARINIZIN TASMASINDAN YAKINDIR. CEHENNEM DE BÖYLEDİR, MEÂLİNDE İBN-İ MES`ÛD RADİYA`LLÂHU ANH HADÎSİ
Hadis :
Rivâyete göre, Resûlullah Salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: (Ashâb`ım!) Cennet sizin her birinize nalınının tasmasından daha yakındır, Cehennem de bunun gibi (yakın) dır. (Tâ`at Cennet`e, ma`sıyet Cehennem`e yaklaştırır).
Sıra :
 
Ravi :
Baslik :
EHL-İ SÜNNETLE MU`TEZİLENİN HÜSÜN, KUBUH HAKKINDAKİ EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Hadis :
Rivâyete göre, Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: (Ashâb`ım!) Sizden biriniz hilkat, mal, evlâd ve ahfâd husûsunda kendisinden artık olan kimselere baktığı zaman (me`yûs olmasın!) hemen kendisinden aşağı (halli) lere baksın.
Sıra :
 
Baslik :
EHL-İ SÜNNETLE MU`TEZİLENİN HÜSÜN, KUBUH HAKKINDAKİ EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Hadis :
Rivâyete göre, Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem Rabbi Celle ve `Alâ`dan rivâyet ettiği bir hadîsde şöyle demiştir: Allahu Teâlâ eşyânın güzellerini, fenâlarını takdîr etti (yazdı). Sonra güzellerin güzelliğini, fenâların da çirkinlerini açıkladı. Her kim bir güzel (hayır ve ibâdet) yapmak diler de onu yapamazsa Allah o kimse hesâbına kendi dîvânında (meleklerine) tam bir hasene (sevâbı) yazdırır. Eğer o kimse güzel bir iş yapmak ister ve yaparsa, Allah o kimse hesâbına kendi dîvânında on hasene sevâbından yedi yüz misline ve daha çok emsâline kadar hasene sevâbı yazdırır. Şu bir kimse de kötü bir iş işlemek ister de onu yapmazsa, o kimse de Allahu Teâlâ dîvânında tan bir hasene sevâbı yazdırır. Eğer o kimse fenâ bir iş yapmak ister de, o fenâlığı da yaparsa, Allahu Teâlâ onun aleyhine bir kötülük günâhı yazdırır.
Sıra :
 
Konu :
Baslik :
EMÂNETİN SÛRET-İ NÜZÛLÜNE VE REF`İNE DÂİR HUZEYFE RADİYA`LLÂHU ANH HADÎSİ
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem bana iki hâdise haber verdi. Bunlardan birisini gördüm, öbürüsünü görmeyi de gözlüyorum. Resûlu`llah bana (Emânetin nasıl indiğini şöyle) haber verdi: Emânet (yâni din duyguları, adâlet ve emniyet umdeleri ilk önce) sâlih kimselerin gönüllerinin derinliğine iner (fıtrî duygulanırlar). Sonra o kullar Kur`ân`dan bilgi alırlar, daha çok Sünnet`ten öğrenirler (kesbî duygulanırlar). Resûlullah bana emânetin ref`ini (geri kaldırıldığını) da haber verib şöyle buyurdu: (Fıtrî ve kesbî duygulanan bilgiç) kişi (gece) uykusunu uyur. O, uyurken emânet hâfızasından (silinib) alınır da, emânetin eseri (izi ve yeri), rengi uçuk bir nokta hâlinde yanık yeri gibi kalır. Sonra o (bilgin) kişi bir uyku daha uyurken emânetin (geri kalan kısmı da) alınır. Bunun eseri ve yeri de balta sallayan bir işçinin avucundaki kabarcık gibi kalır (bir zaman sonra o da söner gider). Şu halde (o mübârek) emânet, senin ayağına düşürdüğün bir kıvılcımın düştüğü yeri şişirtip, senin onu bir kabarcık hâlinde görmen gibidir. Halbuki bu kabarcıkta (vücûdun hayâtî uzviyeti üzerinde müessir) bir şey yoktur (bir zaman sonra söner, gider). Şu vaziyette halk biribirleriyle alış veriş etmek ve medenî münâsebette bulunmak için (müşkül bir günün) sâbahına erişmiş bulunur. Hiç bir kimse emâneti edâ etmek imkânını bulamaz. Şöyle ki: (Kâh) falan oğulları içinde emin kimse vardır (emâneti ona veririm) denilir. (Kâh) birisinin lehine: "O ne akıllıdır, ne tedbirlidir, o ne zerâfetli zattır, o ne kahramandır" diye şahâdet olunur. Halbuki hakkında propağanda yapılan şahsın kalbinde hardal dânesi kadar îmân eseri yoktur. Huzeyfe hazretleri der ki: Bana öyle bir zaman karşı geldi, (öyle bir zamanda yaşadım) ki, o (saâdetli ve emânetli) devirde ben kiminle mübâyaa edeceğim? Diye tasalanmazdım. Çünkü medenî münâsebette bulunacağım kimse müslümansa onu İslâm dîni (bana hiyânet etmekten) men` ederdi. Eğer hıristiyan (ve yahûdî) ise onu (bulunduğu yerin) vâlisi hıyânetten men` ederdi. (Bu sûretle o devirde umûmî bir emniyet vardı). Bugün ise ben filân ve falandan başka kimse ile alış veriş edemez oldum.
Sıra :
 
Baslik :
İNSANLAR -İÇİNDE BİNİLMEĞE YARAR BİR DÂNE BULUNMIYAN- YÜZ DEVEYE BENZER, MEÂLİNDEKİ İBN-İ ÖMER RADİYA`LLÂHU ANH HADÎSİ
Hadis :
Rivâyete göre, İbn-i Ömer, Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem`in: "Nâs yüz deve gibidir. Fakat içinde necîb, kullanışlı bir dâne bulmaya-yazarsın!" buyurduğunu işittim, demiştir.
Sıra :
 
Baslik :
MÜRÂÎNİN RİYÂSININ TEŞHÎR OLUNACAĞINA DÂİR CÜNDÜB HADÎSİ
Hadis :
Rivâyete göre, Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Her kim (işlediği bir hayrı, ikbâl için) halka duyurursa, Allah onun (gizli işlerini) duyurur. Her kim de (işlediği hayrı) gösterir (mürâilik eder) se, Allah da onun riyâkârlığını teşhîr eder.
Sıra :
 
Ravi :
Baslik :
NÂFİLE İBÂDETLE ALLÂHU TEÂLÂ`YA YAKINLIK HAKKINDA EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Hadis :
Rivâyete göre, Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem Allah Tebâreke ve Teâlâ şöyle buyurdu, demiştir: Her kim beni tanıyan ve ihlâs ile bana ibâdet eden bir kuluma düşmanlık ederse, ben de ona harb i`lân ederim. Bana kulum hiç bir şey ile yaklaşamaz, ancak kendisine farz kıldığım şeyleri sevmesiyle yaklaşır. Her zaman kulum bana nâfile ibâdetleriyle de yaklaşmak ister. Nihâyet ben ona muhabbet ederim. Artık ben kulumu sevince onun işidir. Kulağı, görür gözü, tutar eli, yürür ayağı mesâbesinde olurum (ve bu â`zâlariyle husûlünü arzu ettiği bütün dileklerini veririm). Diliyle de her ne isterse muhakkak onları da ihsân ederim. Bana sığınmak isteyince de muhakkak kulumu sıyânet ederim. Ben yapmasını dilediğim hiç bir şey hakkında -mü`minin ölümü karşısındaki tereddüdüm gibi- tereddüt etmedim. (Fakat bunda) kulum ölümü hoşlanmıyordu. Ben de kuluma acı gelen şeyi sevmiyordum.
Sıra :
 
Baslik :
KÜÇÜK, BÜYÜK KIYÂMET HAKKINDA ÜBÂDE İBN-İ SÂMİT VE HAZRET-İ ÂİŞE HADİSİ
Hadis :
Rivâyete göre, Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Her kim Allah`a kavuşub görmeğe muhabbet ederse, Allah da ona kavuşub görmesini sever. Her kim de Allah`a mülâkî olmayı hoşlanmazsa, Allah da ona mülâkî olmayı hoşlanmaz. `Âişe, yâhud Peygamber`in bâzı kadınları: Yâ Resûla`llah! Biz, ölümü hiç hoşlanmayız, demişlerdi. Resûl-i Ekrem kadınlara: Ölüm sizin bildiğiniz gibi değil. Belki şöyledir: Mü`mine ölüm hâli gelince Allah`ın o kulundan hoşnutluğu, Allah`ın ikrâm ve ihsânı müjdelenir. Bu müjde üzerine artık mü`min`e önünde (ölüm gibi) kendisini karşılayacak hallerden sevimli bir şey olamaz. O anda mü`min Allah`a mülâkî olmaya muhabbet eder, Allah da mü`min kuluna mülâkatı sever. Fakat kâfir öyle değildir. Ona ölüm hâli hazır olduğunda Allah`ın azâbı ve ukubeti müjdelenir. O anda kâfire önündeki ölüm gibi, hallerden çirkin bir hal olamaz. Bu sûretle kâfir Allah`a mülâkî olmayı fenâ görür, Allah da ona mülâkî olmayı fenâ görür.
Sıra :
 
Konu :
Baslik :
KÜÇÜK, BÜYÜK KIYÂMET HAKKINDA ÜBÂDE İBN-İ SÂMİT VE HAZRET-İ ÂİŞE HADİSİ
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Haşin, câhil bâdiye arablarından birtakım münâsebetsiz kimseler vardı. Bunlar Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem`e gelirler: Kıyâmet ne zaman kopacak? Diye sorarlardı. Resûlu`lalh da bunların en küçük yaşlısına bakar da: Şu genç yaşarsa buna ihtiyarlık erişmeden sizin başınızda kıyâmetiniz kopar (ölürsünüz) buyururdu.
Sıra :