Hadis | Kütüb-ü Sitte | Buhari | Hadis Sözlüğü
A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y ZHADİSLERİNDE ARAMA YAP
Sahih Buhari eserindeki 2039 nolu hadis
Fasil :
Ravi :
Baslik :
EMÂNETİN SÛRET-İ NÜZÛLÜNE VE REF`İNE DÂİR HUZEYFE RADİYA`LLÂHU ANH HADÎSİ
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem bana iki hâdise haber verdi. Bunlardan birisini gördüm, öbürüsünü görmeyi de gözlüyorum. Resûlu`llah bana (Emânetin nasıl indiğini şöyle) haber verdi: Emânet (yâni din duyguları, adâlet ve emniyet umdeleri ilk önce) sâlih kimselerin gönüllerinin derinliğine iner (fıtrî duygulanırlar). Sonra o kullar Kur`ân`dan bilgi alırlar, daha çok Sünnet`ten öğrenirler (kesbî duygulanırlar). Resûlullah bana emânetin ref`ini (geri kaldırıldığını) da haber verib şöyle buyurdu: (Fıtrî ve kesbî duygulanan bilgiç) kişi (gece) uykusunu uyur. O, uyurken emânet hâfızasından (silinib) alınır da, emânetin eseri (izi ve yeri), rengi uçuk bir nokta hâlinde yanık yeri gibi kalır. Sonra o (bilgin) kişi bir uyku daha uyurken emânetin (geri kalan kısmı da) alınır. Bunun eseri ve yeri de balta sallayan bir işçinin avucundaki kabarcık gibi kalır (bir zaman sonra o da söner gider). Şu halde (o mübârek) emânet, senin ayağına düşürdüğün bir kıvılcımın düştüğü yeri şişirtip, senin onu bir kabarcık hâlinde görmen gibidir. Halbuki bu kabarcıkta (vücûdun hayâtî uzviyeti üzerinde müessir) bir şey yoktur (bir zaman sonra söner, gider). Şu vaziyette halk biribirleriyle alış veriş etmek ve medenî münâsebette bulunmak için (müşkül bir günün) sâbahına erişmiş bulunur. Hiç bir kimse emâneti edâ etmek imkânını bulamaz. Şöyle ki: (Kâh) falan oğulları içinde emin kimse vardır (emâneti ona veririm) denilir. (Kâh) birisinin lehine: "O ne akıllıdır, ne tedbirlidir, o ne zerâfetli zattır, o ne kahramandır" diye şahâdet olunur. Halbuki hakkında propağanda yapılan şahsın kalbinde hardal dânesi kadar îmân eseri yoktur. Huzeyfe hazretleri der ki: Bana öyle bir zaman karşı geldi, (öyle bir zamanda yaşadım) ki, o (saâdetli ve emânetli) devirde ben kiminle mübâyaa edeceğim? Diye tasalanmazdım. Çünkü medenî münâsebette bulunacağım kimse müslümansa onu İslâm dîni (bana hiyânet etmekten) men` ederdi. Eğer hıristiyan (ve yahûdî) ise onu (bulunduğu yerin) vâlisi hıyânetten men` ederdi. (Bu sûretle o devirde umûmî bir emniyet vardı). Bugün ise ben filân ve falandan başka kimse ile alış veriş edemez oldum.
Sıra :