Hadis | Kütüb-ü Sitte | Buhari | Hadis Sözlüğü

A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y Z

HADİSLERİNDE ARAMA YAP

Fasil Ravi Konu Hadis

Kütüb-ü Sitte konuları

Konu :
Baslik :
UHUD HARBİNDE RESÛLULLÂH`IN SEVKU`L-CEYŞ PİLÂNI
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem Uhud (harbi) günü piyâde (okçu asker) ler üzerine -ki, bunlar elli kişi idiler- Abdullah İbn-i Cübeyr`i kumandan ta`yîn etmişti de onlara hitâben: - (Ashâb`ım! Size gösterilen) şu yerinizden sakın ayrılmayınız! (Bizim harp saffından ayrıldığımızı, inhizâma uğradığımızı, yâhut) biz (im öldürüldüğümüzü, atlarımız) ı kuşların kaptığını görseniz de size ben haber gönderinceye kadar (yerinizi bırakmayınız!). Yine siz, bizim düşmanları hezîmete uğratıp onları çiğnediğimizi görseniz de size ben haber gönderinceye kadar yerinizden ayrılmayınız! diye kat`î emretti. Bunu müteâkıp (harp başladı ve ilk hamlede) müslümanlar müşrikleri hezîmete uğrattılar. Râvî Berâ` İbn-i Âzib demiştir ki: Va`llahi ben (o sırada düşman ordusundaki müşrik) kadınları gördüm ki, onlar elbîselerini toplamışlar; bacaklarındaki halhalları, baldırları görünerek (ya bozgun askeri teşcî` için, yâhut, kaçarak Uhud dağına çıkmak için) sür`atle koşuyorlardı. Müslümanların bu galebesi üzerine Abdullah İbn-i Zübeyr`in kumandasındaki piyâde okçular biribirlerine: - Arkadaşlar, ganîmet, ganîmet! Cephedeki arkadaşlarınız düşmana galabe etti. Daha burada ne bekliyorsunuz? (Gidelim, biz de ganîmete konalım) dediler. Abdullah İbn-i Cübeyr bunlara karşı: - Arkadaşlar, Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in size verdiği emri unuttunuz mu? dediyse de maiyeti: - Va`llahi arkadaşların yanına muhakkak gideceğiz, ganîmetten bize isâbet edeni elbette alacağız! diye ısrâr ettiler. Ve (me`mûr oldukları yeri bırakarak ordunun içine karıştılar.) Onlar varır varmaz yüzleri geldikleri tarafa çevrildi. Ve ordu (nun küllî kuvvetleri) münhezim olarak (Medîne`ye) yönel (erek ric`ate başla) dı. Bu meş`ûm vaziyet ânında idi ki, Resûlullah askerin geri kalanlarını: - (Ey Allah`ın kulları bana geliniz, ey Allah`ın kulları bana geliniz; ben Allah`ın Resûlüyüm! Her kim geri döner de düşmana hücûm ederse, ona Cennet vardır, diye) çağırıyordu. O sırada Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in yanında on iki kişiden başka kimse kalmamıştı. Uhud harbinde müşrikler bizden yetmiş kişi şehîd ettiler. Halbuki Bedir harbinde Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem ile Ashâb`ı, müşriklerden yüz kırk kişiyi elde ederek bunun yetmişini katl, yetmişini esîr etmişlerdi. (Harp kesildiği sırada müşriklerin reîsi) Ebû Süfyân (müslümânlara karşı) üç def`a: - İçinizde Muhammed var mı? (Sağ mıdır?) diye seslendi. Fakat Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem, Ashâbını Ebû Süfyân`a cevap vermekten men` etti. Sonra Ebû Süfyân üç kere: - İçinizde İbn-i Ebî Kuhâfe (ki, Ebû Bekr-i Sıddîk`tır) var mıdır? dedi. Sonra da yine üç def`a: - İçinizde İbnü`l-Hattâb var mıdır? diye sordu. Bütün bunlardan sonra da Mekke müşriklerine dönerek: - Anladınız a, bunların hepsi öldürülmüş, dedi. Bunun üzerine Ömer kendini tutamıyarak: - Ey Allah`ın düşmanı, yalan söyledin! İyi bil ki, senin o saydığın zatların hepsi hayattadırlar; yarın (Mekke fethedilirken) sana zarar verecek kuvvetimiz bâkîdir, diye haykırdı. Ebû Süfyân Ömer`e karşı: - Bu gün Bedir gününün karşılığıdır. Harp (tâlii) kuyunun iki kovası gibi biri iner biri çıkar. (Kâh siz galip gelirsiniz, kâh biz). Şimdi siz maktullerinizin içinde işkence ile öldürülmüş kimseler bulacaksınız. Bunu ben emretmedim.
Sıra :
 
Konu :
Baslik :
BİR GECE BASKINI VE RESULÛLLÂH`IN SAĞMAL ZEKÂT DEVELERİNİN, SÜRÜLÜP GÖTÜRÜLMESİ VE İBNÜ`L-EKVA` FIRKASI TARAFINDAN KURTARILMASI
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: bir kere Gabe (ormanlığı) tarafına gitmek üzere Medîne`den çıkmıştım. Gabe (dağı) nın tâ yokuşuna vardığımızda Abdurrahmân İbn-i Avf`in kölesi (telâşla) bana karşı geldi. Köleye: - Allah sana iyilik versin! Sana ne oldu? diye sordum. Köle: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in (ormanda yayılan) sağım develeri sürülüp götürüldü, dedi: - Kim götürdü? diye sordum. Köle: - Gatafân ve Fezâre (kabîlelerinin adamları) diye cevap verdi. Hemen üç def`a: - Ey sabahçılar, erken kalkanlar! Yetişin baskın var, diye haykırdım; Medîne`nin iki kara taşlığı arasın (daki halk) a duyurdum. Sonra kendim (de yaya olarak heriflerin arkasından) sür`atle koştum. Nihâyet bunlara yetiştim. Hakîkaten develeri bunlar almışlardı. Hemen bunalara ok atmağa ve: "Bene İbn-i Ekva`ım, bu gün de alçakların öleceği gündür" diye haykırmağa başladım. Netîcede develeri -heriflere su içmeğe bile aman vermeden- ellerinden kurtardım ve (mevcûdu yirmiye bâliğ olan) develeri sürerek (Medîne`ye) yöneldim. Yolda Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem bana karşı geldi. (Sayham üzerine beş yüz veya yedi yüz kişilik zırhlı bir süvârî kuvvetiyle yardıma çıkmıştı). Ben: - Yâ Resûla`llah! Bu eşkıyâ susuzdur. Ben acele edip su içmelerine meydan vermeden develeri kurtardım (şimdi onlar su tedârikıyle meşgul olacaklardır). Bunların peşi sıra bir müfreze gönderseniz! dedim. Fakat Resûlullah: - Ey İbn-i Ekvâ`! Sen alacağını aldın. Onlara galebe ettin. Artık onları afveyle!. (Hem onlar) şüphesiz Gatafan ve Fezâre (yurduna varmışlardır) şimdi onları konukluyordur, buyurdu.
Sıra :
 
Baslik :
MÜSLÜMAN ESÎRİ KURTARINIZ; AÇI DOYURUNUZ; HASTAYI İYÂDE VE ZİYÂRET EDİNİZ! HADÎSİ
Hadis :
Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in: [Ânîyi yâni (düşman elinde) esir olan müslümanı (esâretten) kurtarınız; aç olan (zî-rûh) u doyurunuz; hastayı ziyâret edip hâlini, hatırını sorunuz!] buyurduğu rivâyet olunmuştur.
Sıra :
 
Ravi :
Baslik :
ESİRLERİN KURTARILMASI HAKKINDA HAZRET-İ ALÎ`NİN KUVVETLİ BİR RİVÂYETİ;ALLÂH`IN İNSANLARA KUR`ANDAKİ HAKÎKATLERİ ANLAMAK ZEKÂ VE KÂBİLİYETİ VERMESİ
Hadis :
Rivâyete göre, müşârün-ileyh demiştir ki: ben bir kere Alî radiya`llahu anh`e: - (Ey Ehl-i Beyt`in ulusu!) Allah Kitâbında bulunandan başka yanınızda (yazılı olarak) vahiy (esrârın) dan (başkasının bilmediği ve yalnız senin bildiğin) bir şey var mıdır? diye sordum. Alî: - Hayır yoktur. Tâneyi (toprak içinde) yaran, ve insanı yaratan Allah`a yemîn ederim ki, benim (husûsî ve yazılı olarak) bildiğim bir şey yoktur; ancak bildiğim bir şey varsa o da Allah`ın, kişiye Kur`an`daki hükümleri anlamak kabiliyetini vermesidir; bir de (kılıcının kınından çıkardığı bir sahifeye işâret ederek): şu sahifede (yazılı) olan hükümlerdir, dedi. Ben: - Bu sahifedeki hükümler nedir? diye sordum. Alî: - Bu sahifede maktûlün diyeti ve kanı pahası, esîrin halâsı, kâfire bedel bir müslümanın katli câiz olmadığı (hakkında hükümler var) dır, dedi.
Sıra :
 
Baslik :
ESİRLERDEN NECAT FİDYESİ (BEDELİ) ALINMASI. VE BEDİR GAZÂSINDA ESİR DÜŞEN PEYGAMBER`İN AMUCASINDAN ALINMAMASI TEKLÎFİNE KARŞI RESÛLULLÂH`IN: HAYIR, BEDEL-İ NECATTAN BİR DİRHEMİ BİLE BIRAKILMAZ! BUYURM
Hadis :
Rivâyet olunduğuna göre, Ensâr`dan bâzı kimseler Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`den izin dilediler de: - Yâ Resûla`llah! (Bize) müsâade buyur da hemşîrezâdemiz Abbâs (İbn-i Abdü`l-Muttalib) in esâretten halâs bedeli olan parayı kendisine bırakalım! dediler. Resûlullah: - (Hayır) o paradan bir dirhemini (bile) bırakamazsınız!, buyurdu.
Sıra :
 
Konu :
Baslik :
HARBÎNİN CÂSUSLUKLA İSLÂM DİYÂRINA GİRMESİNE DÂİR HÜKÜMLER. VE BU BABTA SELEME İBN-İ EKVA` HADÎSİ
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem (Huneyn) seferinde iken Resûlullah (ın ordusu için) e (kırmızı bir deve üstünde) müşrikler tarafından bir câsus geldi. (Devesini çökertip kargılığından çıkardığı bir iple bağladı. Sonra gelip) Ashâb`ın yanına oturdu. Ashab ile konuştu. (Yedi, içti. Ve mütemâdiyen Ashâb`ın ahvâlini gözden geçirdi.) Sonra (devesine binerek) dönüp gitti. (Müteâkıben Ashab`dan bir kişi kalkıp bunu câsus olduğunu Resûlullah`a arz etti). Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem de: onu arayıp bulun ve öldürün, (onu kim öldürürse soykası ve eşyâsı onundur!) buyurdu. Câsusu İbn-i Ekva` (tâkip edip) öldürdü; (devesini yederek üstünde silâhiyle, eşyâsiyle geldi). Resûlullah da câsusun eşyâsını İbn-i Ekva`a âit ganîmet kılıp verdi.
Sıra :
 
Baslik :
PEYGAMBERİMİZİN ÖLÜM HASTALIĞINDA VASIYYETNÂME YAZILIP YAZILMAMASI YOLUNDA İHTİLÂF EDİLMESİ HAKKINDA İBN-İ ABBÂS HADÎSİ;İBN-İ ABBÂS BU RİVÂYETİNDE PEYGAMBERİMİZİN ÜÇ VASIYYET ETTİĞİNİ, BİRİSİ ARAB CEZ
Hadis :
Rivâyet olunduğuna göre, müşârün-ileyh bir kere: hani o perşembe günü (o ne fenâ gündü?), o perşembe günü, ne acı gündü? demişti de sonra (inci tânesi gibi dökülen) göz yaşı tâ (yerleri) ıslatarak (ve o günü cereyân eden vâkıayı anlatarak) şöyle demişti: bir perşembe günü Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in (son hastalığında) ağrısı artmıştı da: - Haydi bana (kalem kâğıt gibi) yazılacak bir şey getiriniz! Size bir kitap (vasıyyet-nâme) yaz (dır) ayım ki, ondan sonra yolunuzu şaşırıp hiç helâke düşmeyesiniz! buyurdu. (Şimdi Ömer orada bulunanlara: - Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in muhakkak ki, hastalığı ağırlaşmıştır. Yanımızda ise Allah`ın kitâbı vardır, o bize yetişir!, dedi). Bunun üzerine orada bulunanlar (yazılsın, yazılmasın diye) ihtilâf ettiler. (Sözleri biribirine karıştı. Resûlullah da): - Hiç bir Peygamber`in yanında nizâ ve ihtilâf etmek doğru değildir, (haydi yanımdan kalkıp savulunuz!) buyurdu. Oradaki Ashab (dan bâzıları): - Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem (hastalığın şiddetinden) sayıkladı (da böyle söylendi) demişlerdi. Resûlullah: - Haydi beni (kendi hâlime) bırakınız! Benim şu içinde bulunduğum (mürâkabe ve Allah`a rücû için hazırlık) hâli, sizin beni da`vet ettiğiniz (kitâbet gibi) şeylerden hayırlıdır, buyurdu. Ve Resûlullah vefâtı zamânında yalnız üç şey vasıyyet etti: bütün müşrikleri Arab cezîresinden çıkarınızı, ve (dünyânın her tarafından gelekcek olan müslim, gayr-i müslim) elçilere, ferd ve hey`etlere nasıl ben izin verip hediyeler ikrâm ettimse, siz de benim gibi atıyyeler vermek sûretiyle hürmet gösteriniz! buyurdu. (İbn-i Abbâs): fakat ben (vasıyyetin) üçüncüsünü unuttum, (demiştir) .
Sıra :
 
Konu :
Baslik :
ABDULLÂH İBN-İ ÖMER`İN DECCÂL HADÎSİ VE DÜNYÂ TÂRÎHİNİN SON ZAMANLARINDA BİRÇOK DECCALLER TÜREYECEĞİNE DÂİR RİVÂYET
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Bir kere Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem halka hutbe îrâdına başlayıp Allah`ı, ulûhiyet şânına lâyık sıfatlarla övdü. Sonra Deccâl`i zikrederek şöyle buyurdu: Ben sizi kat`î sûrette o (nun şerri) nden korkuturum. Peygamberlerden hiç bir Nebî yoktur ki, muhakkak o, kavmini (dalâlete sevk eden her yalancı) deccaldan tahzîr etmiştir. Nûh Peygamber de kavmini tahzîr etmiştir. Şimdi ben size bu (mel`ûn ve yabancı zümre) nin hiç bir Peygamberin bilsinler diye kavmine söylemediği (toplu ve fârik) bir vasfını söylemek isterim (ki, şudur): deccal a`verdir, kötü kılavuzdur, (insanları iğri yola da`vet eder), Allah ise a`ver değildir, (hâdîdir, insanları doğru yola irşad buyurur).
Sıra :
 
Baslik :
ORDU MEVCÛDUNUN VE UMÛMÎ NÜFÛSUN MİKDÂRINI ANLAMAK İÇİN DEVLETÇE NÜFUS SAYIMININ MEŞRÛİYETİ
Hadis :
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in (bir seferde): "Haydi bana halktan müslüman (ım) diyenleri sayınız!" buyurduğu rivâyet olunmuştur. (Râvî Huzeyfe der ki:) biz, ordu mevcûdunu bin beş yüz kişi saydık. Ve (istiğrâb ederek): biz, bin beş yüz kişi (lik bir kuvvet) olduğumuz halde (düşmandan) korkar mıyız? dedik. (Bir zaman sonra) bir de kendimizi (öyle bir fitne ile) müptelâ olmuş gördüm ki, hani o korku bilmeyen er kişi, şimdi (bu fitneden) korkarak (cemâate gidemeyip evinde) münferiden namaz kılar oldu.
Sıra :
 
Konu :
Ravi :
Baslik :
PEYGAMBERİMİZ BİR DÜŞMANA GALEBE ETTİĞİ ZAMAN, ONLARIN BİNÂDAN ÂRÎ GENİŞ BİR SÂHASINDA ÜÇ GÜN ORDUSİYLE İKÂMET EDERDİ
Hadis :
Rivâyet olunduğuna göre, Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem bir kavme harben galebe ettiği zaman o kavmin binâdan ârî geniş bir sâhasında üç gün ikamet etmek i`tiyadında idi.
Sıra :