Hadis | Kütüb-ü Sitte | Buhari | Hadis Sözlüğü

A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y Z

HADİSLERİNDE ARAMA YAP

Fasil Ravi Konu Hadis

Enes b. Mâlik

Enes b. Mâlik - Sahih Buhari kitabındaki rivayet ettiği hadisi şerifler listesi

Fasil :
Hadis :
Rivâyet olunduğuna göre, bir kere Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem kadınlarından bâzısının (ki, Hazret-i Âişe`dir) yanında bulunuyordu. Bu sırada Ümmehât-i mü`minîn`den birisi bir hâdimin vedâatiyle içi yemek dolu bir çanak göndermişti. Hazret-i Âişe (bir taş parçasiyle) hâdimin eline vurdu. Kab ikiye bölündü. Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem iki parçayı birleştirdi. Yemeği içine koydu. Orada bulunanlara: Yeyiniz (ananız gayrete geldi, yeyiniz ananız kıskandı!) buyurdu. Enes radiya`llahu anh diyor ki: Onlar yemeği yediler. Yemek bitinceye kadar hâdimi de kırık çanağı da Resûlullah tevkîf etti. Sonra sağlam bir tabak verip iâde buyurdu. Kırık tabağı da alıkoydu.
Sıra :
 
Fasil :
Konu :
Baslik :
HİBENİN FAZÎLETİ HAKKINDA ENES İBN-İ MÂLİK HADÎSİ VE BU HADÎSİN RİVÂYET TARİKLERİ
Hadis :
Rivâyet olunduğuna göre, müşârün-ileyh demiştir ki: biz (bir seferde) Merrü`z-Zehrân`da iken bir tavşanı ürkütüp kaçırmıştık. Hey`et-i seferiyye koştularsa da yorulup âciz kaldılar. Ben hayvana yetiştim, yakaladım; ve onu Ebû Talha`ya getirdim. Ebû Talha hayvanı kesti. Ve oyluğunun üst tarafını, yâhud iki budunu (benimle) Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e gönderdi. Resûl-i Ekrem bu hediyeyi kabûl buyurdu. Bir rivâyette tavşanın etinden yedi de.
Sıra :
 
Fasil :
Konu :
Baslik :
RESÛLULLÂH`IN ÂİLESİNİ DE SADAKADAN MEN` ETTİĞİNE DÂİR RİVÂYETLER
Hadis :
Rivâyet olunduğuna göre, müşârün-ileyh demiştir ki: (Bir kere) Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e (yemek için) bir mikdar et getirilmişti de bunun Berîre`ye sadaka edildiği haber verilmişti. Resûl-i Ekrem: O, Berîre`ye sadakadır; fakat bize (Berîre`nin) bir hediye (si) dir, buyurdu.
Sıra :
 
Fasil :
Konu :
Baslik :
RESÛLULLÂH`IN ÂİLESİNİ DE SADAKADAN MEN` ETTİĞİNE DÂİR RİVÂYETLER
Hadis :
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem hoş koku (hediye) yi reddetmezdi, dediği rivâyet edilmiştir.
Sıra :
 
Fasil :
Baslik :
MEKKE MUHÂCİRLERİ MEDÎNE`YE GELDİKLERİNDE ENSÂR`IN HURMALIKLARINI, MENÎHA OLARAK MUHÂCİRLERE VERDİKLERİ VE HAYBER`İN FETHİNDEN VE MUHÂCİRLER DE BAHÇELERE MÂLİK OLDUKTAN SONRA ENSÂR`A MENÎHALARINI İÂDE
Hadis :
Rivâyet olunduğuna göre, müşârün-ileyh demiştir ki: Muhâcirler Mekke`den Medîne`ye ellerinde (bir şey) olmıyarak hicret etmişlerdi. Ensâr ise (Medîne`de) arz, akar sâhibi idi. Bu cihetle Ensâr, her sene mallarının (yarı) mahsûlünü kendilerine vermek, ve Ensâr`ın yerine bağ ve bahçe işini ve külfetini Muhâcirler îfâ etmek şartiyle mallarını Muhâcirlere ortağa vermişlerdi. (Râvî) Enes`in anası -ki, Ümm-i Enes`tir- Ümm-i Süleym (denilmekle meşhur) idi. Abdullah İbn-i Ebî Talha`nın anası idi. (Bu sırada) Ümm-i Enes de Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e bir kaç hurma ağacı hediye etmişti. Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem de hurma ağaçlarını (mahsullerinden istifâde etmek üzere) Üsâme İbn-i Zeyd`in anası olan câriyesi Ümm-i Eymen (Bereke) ye vermişti. Enes İbn-i Mâlik demiştir ki: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem Hayber halkıyle muhârebeden fâriğ olup da Medîne`ye döndüğü zaman Muhâcirler meyvasından istifâde ettikleri Ensâr`ın âriyet verdikleri menîhalarını Ensâr`a iâde etti. Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem de Ümm-i Enes`e hurma ağaçlarını verdi. Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem Ümm-i Eymen`e de hurma ağaçları yerine kendi bostanından bir kısmını verdi.
Sıra :
 
Baslik :
MÜCÂHİDİN SABAH VEYA AKŞAM HER HANGİ BİR ZAMANDA CİHAD İÇİN YÜRÜYÜŞÜ, DÜNYÂDAN VE DÜNYÂDAKİ HER ŞEYDEN HAYIRLI OLDUĞUNA DÂİR ENES İBN-İ MÂLİK HADÎSİ
Hadis :
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: Sabahleyin veya akşamleyin her hangi bir zamanda Allah yolunda bir kere (cihad için) yürüyüş, hiç şüphesiz dünyâdan ve dünyâdaki şeylerin hepsinden hayırlıdır.
Sıra :
 
Baslik :
Bİ`R-İ MAÛNE FÂCİASI HAKKINDA ENES İBN-İ MÂLİK HADÎSİ
Hadis :
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: Cennet hûrilerinden bir kadın yer halkına baksa hiç şüphesiz o, Cennet`le yer arasındaki fezâyı aydınlatır. Ve orayı bir güzel koku doldurur. Yine muhakkaktır ki, o kadının baş örtüsü, dünyâdan ve dünyâdaki her şeyden değerlidir.
Sıra :
 
Baslik :
Bİ`R-İ MAÛNE FÂCİASI HAKKINDA ENES İBN-İ MÂLİK HADÎSİ
Hadis :
Rivâyete göre, şöyle demiştir: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem (bir da`vet üzerine Kur`ân bilenlerden) yetmiş kişiyi Âmir oğullarına ve Süleym oğullarından bâzı soylara (irşad ve din öğretmek için) göndermişti. Bunlar Meûne kuyusuna) vardıklarında dayım (Harâm İbn-i Milhân) arkadaşlarına: - Sizden önce ben (Süleym oğullarına) varayım da eğer onlar bana Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`den (aldığımız emri) kendilerine teblîğ edinceye kadar aman verirlerse (ne âlâ), vermezler (de ihânet ederler) se (zâten) siz de (benden uzakta değil) bana yakın bulunuyorsunuz, dedi, ve ilerledi. Süleym oğulları (ibtidâ) dayıma aman verdiler. O da Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`den (aldığı emirleri) teblîğ ettiği sırada onlar ansızın aralarından (Âmir İbn-i Tufeyl denilen) bir kimseye işâret ettiler. O da dayımı (arkasından şiddetle) mızraklandı. Bir halde ki, mızrağı göğsünden çıkardı. Bu ölüm darbesi üzerine Harâm (göğsünden fışkıran kanlara ellerini bulayıp yüzüne ve başına sürerek): - Allah büyüktür, Kâ`be`nin sâhibine yemîn ederim ki, ben (şahâdet rütbesi) kazandım, diye haykırdı. Sonra (bu gaddar) Süleym oğulları dayımın geri kalan arkadaşlarına döndüler. Dağa kaçan (Kâ`b İbn-i Zeyd denilen) aksak bir kişiden başka onları da öldürdüler. Şimdi Cibrîl aleyhi`s-selâm (bu fâciayı) Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e: - Seriyyedeki bütün Ashâbın Rablarına kavuştular. Allah onlardan râzı oldu, onları da mumnûn etti. diye bildirdi. O zamanlar biz, (Cibrîl`in Peygamberimize vâkı` olan) bu (vahyi) ni (Kur`ân olarak): - Biz (şehitler) i (Peygamberimize ve) kavmimize haber veriniz: biz, Rabbimize kavuştuk, O bizden râzı oldu, bizi de hoşnûd etti, diye okurduk. Bir zaman sonra (tilâveti) nesh olundu. Bu (fâcia) nın üzerine Resûlullah, Allah`a ve O`nun Resûlüne isyân eden şu Ri`l, Zekvân, Lihyân oğulları ve Usayye oğulları üzerine kırk sabah (la`netle karışık) dûa etti.
Sıra :
 
Baslik :
ENES İBN-İ NADR`IN UHUD HARBİNDE SEKSEN BU KADAR YARA ALARAK ŞEHÂDETİ VE KILIÇ, SÜNGÜ, OK DARBELERİYLE BİLİNEMEZ BİR HÂLE GELDİĞİ VE İBN-İ NADR İLE EMSÂLİ ŞEHİDLER HAKKINDA ÂYET NÂZİL OLDUĞU
Hadis :
Gelen rivâyete göre, müşârün-ileyh demiştir ki: amucam Enes İbn-i Nadr radiya`llahu anh Bedir harbinden uzakta bulunmuştu da: yâ Resûla`llah! Müşriklerle muhâbere ettiğin ilk gazâdan uzakta bulundum. Eğer Allah beni müşriklerle harb (meydanı) nda hazır bulundurursa, oynayacağım (kahramanlık) oyunlarını Allah muhakkak (herkese) gösterecektir, demişti. Uhud günü hulûl edip de müslümanlar münhezim olunca İbn-i Nadr: - Yâ Rab! Şunların yâni müslümanların irtikâb ettikleri bozgunculuktan dolayı Sana i`tizâr ederim. Şunların da yâni müşriklerin de (Resûlullah`a karşı) irtikâb ettikleri cinâyetten Sana ilticâ eylerim, dedi. Sonra (müşriklere doğru) ilerledi. Bu sırada İbn-i Nadr`a Sa`d İbn-i Muâz rast geldi. Ona da: - Ey Sa`d İbn-i Muâz; Cennet istiyorum!. Ve Nadr`ın Rabbına yemîn ederim ki: ben Cennet`in kokusunu Uhud`da buluyorum, dedi. Sa`d İbn-i Muâz (İbn-i Nadr`ın şehâdet menkabelerini hulâsa ederek Resûl-i Ekrem`e): - Yâ Resûla`llah! (İbn-i Nadr düşmanlara karşı öyle cihad etti ki) ben onun gösterdiği hârikalar (ı tasvîr) e muktedir değilim, dedi. Enes İbn-i Mâlik (Sa`d İbn-i Muâz`ı te`yîd ederek) demiştir ki: biz İbn-i Nadr`ı şehîd olarak bulduğumuzda onun bedeninde kılıç darbesi, mızrak vurması ve okla musâb olarak seksen bu kadar yara bulduk. Müşrikler bu mücâhide (burnunu, kulaklarını ve sâir a`zâsını birer birer kesmek sûretiyle) o kadar işkence etmişlerdi ki, bu (azîz) şehîdi hiç bir kimse tanıyamadı da yalnız kız kardeşi (halam) parmaklarının uciyle tanıyabildi. (Yine) Enes İbn-i Mâlik demiştir ki, zannedersem şu: âyeti sonuna kadar Enes İbn-i Nadr ile benzerleri hakkında nâzil olmuştur. Yine Enes İbn-i Mâlik demiştir ki: İbn-i Nadr`ın kız kardeşi -ki o, Rübeyyi` adiyle anılır. (Bir kere)- bir kadının ön dişlerini kırmıştı da (onlar diyetini istemişlerdi, İbn-i Nadr da afivleini dilemişti). Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem de kısas ile emretmişti. Bunun üzerine Enes İbn-i Nadr dedi ki: - Yâ Resûla`llah! Seni hak ile (müeyyed) peygamber gönderen Allah`a yemîn ederim, (ve Allah`ın inâyetinden umarak derim ki:) Rübeyyi`in dişi kırılmaz!. Hakîkaten da`vâcılar en sonu diyete râzı olup kısası bıraktılar. Bunun üzerine Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem: - Allah`ın kullarından öyle bir kişi vardır ki, o, Allah`a yemîn etse, muhakkak Allah onun yemînini yerine getiririr, buyurdu.
Sıra :
 
Konu :
Baslik :
ŞEHİDLERİN MAKÂMI FİRDEVS-İ A`LÂ OLDUĞUNA DÂİR ENES İBN-İ MÂLİK HADÎSİ
Hadis :
Şöyle rivâyet olunmuştur: Berâ` kızı Rübeyyi`in anası -ki bu kadın Hârise İbn-i Sürâka`nın da anasıdır- Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e gelerek: - Yâ Nebiyya`llah! Hârise (nin hâlin) den bana haber vermez misiniz?. Ona Bedir günü serseri bir ok dokunarak öldürmüştü. Eğer oğlum Cennet`te ise (bu acıya) sabr ederim. Cennet`te değilse ona gücüm yettiği kadar ağlamağa çalışırım, demişti. Resûlullah cevâben: - Ey Hârise`nin anası, sana şanlı bir haber vereyim: Cennet`te bir çok yüksek dereceler vardır; oğlun muhakkak bunlardna Firdevs-i A`lâ (denilen en yüksek derece) ye erişti, buyurmuştur. (Bu cevab üzerine kadıncağız: - Eyi eyi, yâ Hârise! Ne mutlu sana, diye dönüp gitmiştir).
Sıra :