Hadis | Kütüb-ü Sitte | Buhari | Hadis Sözlüğü
A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y ZHADİSLERİNDE ARAMA YAP
MEKKE`NİN FETHİ GAZÂSI
Sahih Buhari eserindeki MEKKE`NİN FETHİ GAZÂSI fasılı ile ilgili konular ve hadisler
Fasil :
Konu :
Ravi :
Baslik :
MEDÎNE`DE TOPLANAN ORDU MEVCÛDU ON BİN OLDUĞUNA DÂİR İBN-İ ABBÂS HADÎSİ
Hadis :
Rivâyete göre Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem (Mekke`nin fethi seferine) Medîne`den Ramazan (ın onun) da çıktı. Kendisiyle berâber on bin mücâhid vardı. Bu hareket (târihi) Medîne`ye kudûmundan i`tibâren sekizinci yılın başında ve altı ay geçedir. Bu târihte Resûlullah maiyetindeki müslümanlardan techîz edilen ordusiyle berâber Mekke`ye doğru yollandı. Kendisi oruç tutuyordu. Ashâbı da oruçlu idiler. Kedîd mevkiine varınca -ki, bu Usfân ile Kudeyd arasında bir sudur.- Resûlullah iftar etti. Mücâhidler de iftar ettiler.
Sıra :
Fasil :
Konu :
Ravi :
Baslik :
SEFERİYKEN ORUÇ TUTULMAYACAĞI HAKKINDA İBN-İ ABBÂS HADÎSİ
Hadis :
Rivâyete göre şöyle demiştir: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem Huneyn seferine Ramazan`da çıktı. Halk muhtelifti: Kimi oruçlu, kimi oruçsuzdu. Resûlullah (sefere çıkarken) devesine binince içi süt veyâhud su dolu bir kab istedi. Onu eline aldı, yâhud râhilesine koydu. Sonra halkın yüzüne baktı. Bunun üzerine oruçsuz olanlar oruçlulara: Artık orucunuzu bozunuz! dediler.
Sıra :
Fasil :
Konu :
Ravi :
Baslik :
GECE PEYGAMBER EMRİYLE YER YER ATEŞ YAKILMASI VE KUREYŞ`E İSLÂM ORDUSUNUN KUDÛMU BİR ŞEHR-ÂYÎN İLE BİLDİRİLMESİ;EBÛ SÜFYÂN`IN GECE YAKALANMASI VE MÜSLÜMÂN OLMASI;FERDÂSI GÜN ORDUNUN HAREKETİNİ HAYRANL
Hadis :
Şöyle rivâyet olunmuştur: Mekke`nin fethi yılında Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem Medîne`den hareket edince bu haber Mekke`de Kureyş arasında hemen duyuldu. (Kureyş eşrâfından) Ebû Süfyân, Hakîm İbn-i Hizâm, Büdeyl İbn-i Verka` Resûlullah`ın hareketine dâir haber almak üzere Mekke dışına çıktılar. Medîne`ye doğru yönelip tâ Merrü`z-Zahrân`a kadar yürüdüler. Bir de burada (gece vakti) birçok ateşler yakıldığını gördüler. Bu ateşler hacıların Arafat`ta arefe gecesi yaktıkları ateşlere benziyordu. Bu müthiş ateşle karşılaşan Ebû Süfyân (hayret) ederek: Bu ne ateştir! Vallahi, hakîkaten arefe gecesi ateşlerine benziyor! dedi. Büdeyl İbn-i Verka` da: (Huzâî) Ömer ve oğullarının ateşleri olduğuna hükmetti. Ebû Süfyân: Hayır, Huzâîlerin ateşi bundan çok azdır! diye karşıladı. Bu sırada Resûlullah`ın muhâfızlarından bir kısmı Ebû Süfyân ile arkadaşlarını gördüler ve yetişip bunları yakalayarak Resûlullah`ın huzûruna getirdiler. Ebû Süfyân hemen müslüman oldu. Resûlullah Merrü`z-Zahrân`dan hareket ederken Abbâs`a: - Sen Ebû Süfyân`ı al, ordunun geçeceği yolun dar bir yerine götür de süvârîlerin izdihâmını, İslâm ordusunun ihtişâmını görsün! buyurdu. Abbâs da öyle dar bir geçit yerine oturttu. (Ordu harekete başlayınca) Arab kabîleleri Resûlullah ile berâber alay alay Ebû Süfyân`ın önünden geçmeğe başladılar: Önce bir alay (alay sancağı ile) geçti. Ebû Süfyân Abbâs`a: Bu alay hangi kabîledir? diye sordu. Abbâs: Gıfâr kabîlesidir! dedi. Ebû Süfyân: Benimle Gıfâr arasında ne münâsebet ve adâvet var ki buraya kadar geliyor? diye hayretini bildirdi. Sonra Cüheyne kabîlesi (sancağı ile) geçti. Ebû Süfyân evvelki gibi sordu. Sonra Sa`d İbn-i Huzeym geçti. Bunu da öyle sordu. Sonra Süleym kabîlesi sancağiyle geçti. Yine o sûretle sordu. Nihâyet Ebû Süfyân`ın ömründe eşini görmediği hamâset örneği bir ketîbe karşı geldi. Abbâs`a: Bu alay hangi kabîledir? diye sordu: Abbâs: Ensâr`dır! dedi. Ensâr`ın başında Sa`d İbn-i Ubâde bulunuyordu. Ensâr`ın bayrağını taşıyordu. Sa`d İbn-i Ubâde, (Uhud ve Ahzâb baş komutanı) Ebû Süfyân`ın önünden geçerken: Ey Ebû Süfyân, bugün Melhame (en büyük harb ve kıtâl) günüdür; bugün Kâ`be`de kan dökmek helâl kılındığı bir gündür! dedi. (Bu mehâbetli hitabtan sarsılarak) Ebû Süfyân, Abbâs`a: Ey Abbâs, bugün senin Kâ`be`yi ve Mekke halkını ve beni himâye edeceğin güzel bir gündür! dedi. Sonra bir alay daha geldi. Bu alay (sayıca) alayların en azı idi. (Bu da Resûlullah`ın mevkibi idi). Bu mevkibde Resûlullah ile (Muhâcir ve Ensâr`dan bir kısım) Ashâbı bulunuyordu. Resûlullah`ın sancağını da Zübeyr İbni`l-Avvâm çekiyordu. Resûlullah Ebû Süfyân`ın önünden geçerken, Ebû Süfyân: - Yâ Resûla`llah! Sa`d İbn-i Ubâde`nin ne söylediğini duydunuz mu? dedi. Resûlullah: - Sa`d ne söyledi? diye sordu. Ebû Süfyân: - Şöyle şöyle söyledi! diye Sa`d İbn-i Ubâde`nin sözlerini haber verdi. Resûlullah: - Sa`d yanlış söylemiştir. Bugün Allah`ın (ezan sesleriyle) Kâ`be`ni şânını i`lâ edeceği bir gündür. Bugün Kâ`be`nin (Tevhîd libâsiyle) kisveleneceği bir gündür! buyurdu. (Resûl-i Ekrem Kasvâ adlı devesine binmişti. Etrâfında tekbîr sesleri göklere yükseliyordu. Resûlullah`ın mevkibi ve ordusu bu sûretle yürüdü). Hadîs`in râvîsi Urve der ki: Resûl-i Ekrem, bayrağının Hacun mevkiine dikilmesini (Zübeyr`e) emretti.
Sıra :
Fasil :
Konu :
Ravi :
Baslik :
RESÛL-İ EKREM`İN DEVE ÜSTÜNDE FETİH SÛRESİ OKUYARAK MUHTEŞEM BİR MEVKİBLE KÂ`BE MESCİDİNE KUDÛMU
Hadis :
Şöyle rivâyet edildiğini işittim! dediği rivâyet olunmuştur: Mekke`nin fethi günü Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`i devesi üzerinde gördüm. O, sesini işittirecek derecede yükselterek Fetih Sûresi okuyordu. Râvî Muâviye der ki: Halkın etrâfıma toplanması düşüncesi olmasaydı Abdullah İbn-i Mugaffal`ın (Resûlullah`ın okuyuşunu hikâye ederken) sesini yükselttiği gibi ben de yükseltirdim.
Sıra :
Fasil :
Konu :
Ravi :
Baslik :
KÂ`BE ETRÂFINDA DİKİLİ BULUNAN 360 PUT RESÛL-İ EKREM TARAFINDAN DEĞNEKLE DOKUNULARAK BİRER BİRER YERE SERİLDİĞİNE DÂİR İBN-İ MES`ÛD HADÎSİ;KÂ`BE`NİN İÇİNİN DE BU ASIRDÎDE PUTLARDAN TEMİZLENİŞİ
Hadis :
Rivâyete göre şöyle demiştir: Mekke`nin fethi günü Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem (Harem-i Şerîfe) girdi. Halbuki Kâ`be`nin etrâfında ibâdet için dikilmiş (kurşunla tahkîm edilmiş) üç yüz altmış put vardı. Resûllah elindeki değnekle bunlara dürtüyor ve şöyle diyordu: Hak geldi, bâtıl gitti, helâk oldu. Hak geldi, halbuki (ölen bâtıl) ne îcâda, ne de öleni diriltmeye muktedir değildir.
Sıra :
Fasil :
Ravi :
Baslik :
ARAB KABÎLELERİNİN TAKIM TAKIM MÜSLÜMAN OLMAYA BAŞLAMASI
Hadis :
Rivâyete göre şöyle demiştir: Biz âile ve kabîlece halkın yol uğrağı bir yerde oturduk. Bize kervanlar uğrarlardı. Biz de yolculara: - Bu insanlara ne oluyor? Şu kişiye (Resûlullah`a) ne oluyor? diye sorardık. Onlar da bize: - O zat, Allah kendisini Peygamber gönderdi, ve ona vahyetti sanır. Yâhud Allah şu kitabı ona vahyetti sanır! di(ye Resûlullah`tan öğrendikleri bâzı âyetleri bize haber veri)rlerdi. Ben de o sözü (Kur`ân`ı) ezberledim. Sanki o âyetler gönlüme yapışmış (nakşolunmuş) du. Esâsen (Kureyş`den başka) Arab kabîleleri de Müslümân olmak için Mekke`nin fethini gözlüyorlardı. Ve: - Peygamberlik iddiaeden bu adamı kendi kavmi (Kureyş) ile başbaşa kendi hallerine bırakınız! Eğer o, Kureyş`e galib gelirse hiç şüphesiz o, sözünde doğru hak bir Peygamber`dir! derlerdi. Vaktâki, Mekke fâtihleri muzaffer oldular, bütün Arab kavmi İslâm câmiasına koştu. Babam (Selime) de kavmimle berâber Müslüman olmağa can attı. Mekke`den dönüp gelince bize: - Vallahi ben size bir hak Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in yanından geliyorum; o, bize: Filânca namazı şu vakitte kılınız! di (ye bütün namaz vakitlerini bildir)di. Namaz vakti gelince de biriniz ezân okusun ve Kur`ân`ı en çok bileniniz size imâmet etsin! buyurdu, dedi. Bunun üzerine kabîle halkı batkılar. İçlerinde benden çok Kur`ân bilen bir kimse bulunmadı. Çünkü ben köyümüze uğrayan kervanlardan Kur`ân öğrenmiş bulunuyordum. Bu cihetle kabîle halkı beni önlerine imâmete geçirdiler. Halbuki ben o sırada altı, yâhud yedi yaşında çocuktum. Üzerimde de (elbîse olarak yalnız) bir bürde vardı. Secde ettiğimde avret yerinden yukarı toplanır (açılır) dı; bu hâli gören kabîlemizden bir kadın (cemâate hitâb ederek): - İmâmınızın kılığını gözümüzden örtseniz a! dedi. Bunun üzerine cemâat (Ummân kumaşı) satın alıp bana bir gömlek biç (ip dik) diler. Bu gömleğe sevindiğim kadar hiç bir şey ile ferahlanmadım.
Sıra :