Hadis | Kütüb-ü Sitte | Buhari | Hadis Sözlüğü

A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y Z

HADİSLERİNDE ARAMA YAP

Fasil Ravi Konu Hadis

Kütüb-ü Sitte konuları

Ravi :
Hadis :
"Ey Allah`ın Resulü!" dendi, "hangi kadın daha hayırlıdır?" "Kocası bakınca onu sürura garkeden, emredince itaat eden, nefis ve malında, kocasının hoşuna gitmeyen şeyle ona muhalefet etmeyen kadın!" diye cevap verdi.
Sıra :
 
Ravi :
Hadis :
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Erkeğe, hanımını ne sebeple dövdüğü sorulmaz."
Sıra :
 
Ravi :
Hadis :
Safvan İbnu Muattal (ra)`ın hanımı, yanında Savfan da bulunduğu bir anda Resulullah (sav)`a gelerek: "Ey Allah`ın Resulü, namaz kıldığım zaman kocam beni dövüyor, oruç tuttuğum zaman da orucumu bozduruyor, güneş doğuncaya kadar da sabah namazını kılmıyor!" dedi. Resulullah (sav), hanımının bu söyledikleri hakkında Safvan`a sordu. Safvan: "Ey Allah`ın Resulü! "Namaz kıldığım zaman dövüyor" sözüne gelince, o zaman (bir rekatte uzun) bir sure okuyor. Halbuki ben bunu yasakladım" dedi. Resulullah kadına: "İnsanlara tek surenin okunması yeterlidir" buyurdu. Safvan devam etti: "Oruç tuttuğum zaman bozduruyor" sözüne gelince, "Hanımım oruç tutup duruyor. Ben gencim, hep sabredemiyorum" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Bir kadın kocasının izni olmadan (nafile) oruç tutamaz!" buyurdular. Safvan devamla: "Güneş doğuncaya kadar sabah namazı kılmadığım sözüne gelince, biz (gece çalışan) bir aileyiz, bunu herkes biliyor. (Sabaha yakın yatınca) güneş doğuncaya kadar uyanamıyoruz" diye açıklama yaptı. Aleyhissalatu vesselam: "Ey Safvan, uyanınca namazını kıl!" buyurdular.
Sıra :
 
Hadis :
Hz. Ali (ra) İbnu Ağyed`e dedi ki: "Sana kendimden ve Resulullah (sav)`ın kızı Fatıma (ra)`dan -ki o, babasına, ailesinin en sevgili olanı idi- bahsedeyim mi?" "Evet, bahsedin!" dedim. Bunun üzerine: "Fatıma (ra) değirmen çevirirdi; elinde yaralar meydana gelirdi. Kırba ile su taşırdı. Bu da boynunda yaralar açtı. Evi süpürüyordu. Üstü başı toz-toprak oldu. (Bu sıralarda) Resulullah`a bir kısım köleler getirilmişti. Fatıma`ya: "Babana kadar gidip bir köle istesen!" dedim. Gitti. Aleyhissalatu vesselamın yanında bazılarının konuşmakta olduklarını gördü ve döndü. Ertesi gün Resulullah Fatıma`ya gelerek: "Kızım ihtiyacın ne idi?" diye sordu. Fatıma sükut edip cevap vermedi. Ben araya girip: "Ben anlatayım Ey Allah`ın Resulü!" dedim ve açıkladım: "Fatıma`nın değirmen kullanmaktan elleri yara oldu, kırba ile su taşımaktan da omuzları incindi. Köleler gelince ben kendisine, size uğramasını, sizden bir hizmetçi istemesini ve böylece biraz rahata kavuşmasını söyledim. Bu açıklamam üzerine Resulullah: "Ey Fatıma, Allah`tan kork, Allah`a olan farzlarını eda et, ailenin işlerini yap. Yatağına girince otuzüç kere sübhanallah, otuzüç kere elhamdülillah, otuzdört kere Allahuekber de. Böylece hepsi yüz yapar. Bu senin için hizmetçiden daha hayırlıdır." buyurdular. Fatıma (ra): "Allah`dan ve Allah`ın Resulünden razıyım" dedi. Resulullah ona hizmetçi vermedi.
Sıra :
 
Ravi :
Hadis :
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kadınlara hayırhah olun, zira kadın bir eğe kemiğinden yaratılmıştır. Eğe kemiğinin en eğri yeri yukarı kısmıdır. Onu doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Kendi haline bırakırsan eğri halde kalır, öyleyse kadınlara hayırhah olun."
Sıra :
 
Hadis :
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kadınlara karşı hayırhah olun. Çünkü onlar sizin yanınızda esirler gibidirler. Onlara iyi davranmaktan başka bir hakkınız yok, yeter ki onlar açık bir çirkinlik işlemesinler. Eğer işlerse yatakta yalnız bırakın ve şiddetli olmayacak şekilde dövün. Size itaat ederlerse haklarında aşırı gitmeye bahane aramayın. Bilesiniz, kadınlarınız üzerinde hakkınız var, kadınlarınızında sizin üzerinizde hakkı var. Onlar üzerindeki hakkınız, yatağınızı istemediklerinize çiğnetmemeleridir, istemediklerinizi evlerinize almamalıdır. Bilesiniz onların sizin üzerinizdeki hakları, onlara giyecek ve yiyeceklerinde iyi davranmanızdır."
Sıra :
 
Hadis :
Hakim İbnu Mu`aviye babası Mu`aviye (ra)`den anlatıyor: "Ey Allah`ın Resulü!" dedim, "bizden her biri üzerinde, zevcesinin hakkı nedir?" "Kendin yiyince ona da yedirme,giydiğin zaman ona da giydirmen, yüzüne vurmaman, takbih etmemen, evin içi hariç onu terketmemen."
Sıra :
 
Ravi :
Hadis :
Onbir kadın oturup, kocalarının ahvalini haber vermede ve hiçbir şeyi gizlemeyecekleri hususunda birbirlerine kesin söz verip anlaştılar: Birincisi (zemmederek): "Benim kocam (yalçın) bir dağın başındaki zayıf bir devenin eti gibidir. Kolay değil ki çıkılsın, semiz değil ki götürülsün" dedi. (Yani kocasının sert mizaçlı, huysuz, gururlu oluşuna, ailenin kendisinden istifade etmediğine işaret etti.) İkincisi (de zemmederek): "Ben kocamın haberini faş etmek istemem, çünkü korkarım. Eğer zikretmeye başlarsam büyük-küçük herşeyini söyleyip bırakmamam gerekir, (bu ise kolay değil)" dedi. (Bu sözüyle kocasımn çok kötü olduğuna işaret etti). Üçüncüsü (zemmederek): "Benim kocam uzun boyludur, konuşursam boşanırım, konuşmazsam muallakta bırakılırım" dedi. (Bu da kocasının akılca kıt olduğunu belirtmek istedi). Dördüncüsü (överek) "Kocam Tihame gecesi gibidir. Ne sıcaktır, ne soğuktur. Ne korkulur, ne usanılır" dedi. Beşincisi: "Kocam içeri girince pars, dışarı çıkınca arslan gibidir. Bana bıraktığı (ev işlerinden hesap) sormaz" dedi. Altıncısı: Kocam yedi mi (üst üste katlayıp) çok yer, içti mi sömürür, yattı mı sarınır. Benim kederimi anlamak için (elbiseme) elini sokmaz." (Bu da kocasımn kendisiyle ilgilenmediğim, yiyip içmekten başka birşey düşünmediğini söylemek ister.) Yedincisi: "Kocam tohumsuzdur (erlik yapmaktan acizdir). Her dert onundur (vücudunda çeşitli hastalıklar var). Başımı yarar, vücudumu yaralar, (bunları yapmak için) herşeyi toplar, (her eline geçeni kullanır, vurur)" dedi. Sekizincisi: "Onun (vücuduna) dokunmak tavşana dokunmak gibi (yumuşak)tır. Güzel kokulu bitki gibi hoş kokar"dedi. Dokuzuncusu: "Kocamın direği yüksektir (evi rahattır), kılıcının kını uzundur (boylu posludur), ocağının külü çoktur, evi meclise yakın (misafirperver) bir adamdır" dedi. Onuncusu: "Kocam maliktir, hem de ne malik! Artık akıl ve hayalinizden geçen her hayra maliktir. Onun çok devesi vardır. Develerin çökecek yerleri çok, yaylakları azdır. Çalgı sesini duydular mı helak olacaklarını anlarlar. (Yani develer yayılmaya salınmaz, kesilmek üzere bekletilir, çalgı ve eğlence sesi duyunca kesileceklerini anlarlar demektir.) Onbirincisi: "Kocam Ebu Zer`dir. Amma ne Ebu Zer`dir! Anlatayım: Kulaklarımı zinetlerle doldurdu, bazularımı yağla tombullaştırdı. Beni hoşnut kıldı, kendimi bahtiyar ve yüce bildim. O beni Şıkk denen bir dağ kenarında bir miktar davarla geçinen bir ailenin kızı olarak buldu. Beni atları kişneyen, develeri böğüren, ekinleri sürülüp daneleri harmanlanan müreffeh ve mesud bir cemiyete getirdi. Ben onun yanında söz sahibiyim, hiç azarlanmam. (Akşam) yatar sabaha kadar uyurum. Doya doya süt içerim. Ebu Zer`in annesi de var: Ümmü Ebu Zer. Ama o ne annedir! Onun zahire anbarları büyük, hararları iri, evi geniştir. Ebu Zer`in oğlu da var. Ama ne nezaketli gençtir o. Onun yattığı yer, kılıcı çekilmiş kın gibidir. Onu dört aylık bir kuzunun tek budu doyurur (az yer). Ebu Zer`in bir de kızı var. Ama o ne terbiyelidir. Babasına itaatkardır. Anasına da itaatkardır. Vücudu elbisesini doldurur. Endamıyla (kuma ve akranlarını) çatlatır. Ebu Zer`in bir de cariyesi var. O ne sadakatli, ne iyi cariyedir. Aile sırrımızı kimseye söylemez, evimizin azığını asla ifsad ve israf etmez, evimizde çer çöp bırakmaz, temiz tutar. Namusludur, eve kir getirmez. Bir gün Ebu Zer evden çıktı. Her tarafta süt tulumları yağ çıkarılmak için çalkalanmakta idi. Yolda bir kadına rastladı. Kadının, beraberinde, pars gibi çevik iki çocuğu vardı, koltuğunun altından kadının memeleriyle oynuyorlardı. (Kocam bu kadını sevmiş olacak ki) beni bıraktı, onunla evlendi. Ondan sonra ben de şeref sahibi bir adamla evlendim. O da güzel ata binerdi. Hatti mızrağını alır ve akşam üzeri deve ve sığır nev`inden birçok hayvan sürer, bana getirirdi. Getirdiği her çeşit hayvandan bana bir çift verirdi. (Bu kocam da bana): "Ey Ümmü Zer! Ye, iç ve akrabalarına ihsanda bulun!" derdi. Ümmü Zer der ki: "Buna rağmen, ben bu ikinci kocamın bana verdiklerinin hepsini bir araya toplasam, Ebu Zer`in en küçük kabını dolduramaz." Bu hadisi rivayet eden Hz. Aişe der ki: "Resulullah (sav) (gönlümü almak için): "Ey Aişe," buyurdular, "ben sana Ebu Zer`in Ümmü Zer`e nisbeti gibiyim, (şu farkla ki Ebu Zer Ümmü Zer`i boşamıştır, ben seni boşamadım. Biz beraber yaşayacağız.)"
Sıra :
 
Ravi :
Hadis :
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Bir mü`min erkek, bir mü`min kadına buğzetmesin. Çünkü onun bir huyunu beğenmezse başka bir huyunu beğenir."
Sıra :
 
Ravi :
Hadis :
Resulullah (sav): "(Ey kadınlar topluluğu!) Ben, akıl sahiplerine aklı ve dini nakıs olanlardan galebe çalan sizin kadarını hiç görmedim!" demişti. İçlerinden dirayetli bir kadın: "Bizim aklımızın ve dinimizin noksanlığı nedir?" diye sordu. "Aklınızın noksanlığı, şahidlikte, iki kadının şehadetinin bir erkek şehadetine denk olmasıdır. Dindeki noksanlık ise, (ay hali sebebiyle) ramazanda oruç yemeniz ve bazı günler namaz kılmamanızdır" cevabını verdi. (Bu, Sahiheyn`de geçen uzunca bir hadisten bir parçadır)
Sıra :