Hadis | Kütüb-ü Sitte | Buhari | Hadis Sözlüğü

A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y Z

HADİSLERİNDE ARAMA YAP

Fasil Ravi Konu Hadis

Enes b. Mâlik

Enes b. Mâlik - Sahih Buhari kitabındaki rivayet ettiği hadisi şerifler listesi

Fasil :
Baslik :
RESÛL-İ EKREM`İN HÂDİMİ BULUNAN BİR YEHÛDÎ ÇOCUĞUNU MARAZ-I MEVTİNDE İYÂDE BUYURUP TA`LÎM-İ DÎN ETTİKLERİNE DÂİR ENES HADÎSİ
Hadis :
(Abdü`l-Kuddüs) adlı bir yehûdî çocuğu vardı. Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`e hizmet ederdi. (Bir ara) çocuk hastalandı. Nebî aleyhi`s-selâm bunu iyâdeye geldi. Ve başucunda oturdu. Ve çocuğa: "Müslüman ol!" buyurdu. Çocuk (yanında bulunan) babası (nın yüzü) ne baktı. Babası oğluna: - Ebü`l-Kâsım salla`llâhu aleyhi ve sellem`in emrini kabûl et! dedi. Abdü`l-Kuddüs de hemen: - (Eşhedü en lâ ilâhe illâ`llâh ve eşhedü enne Muhammeden resûlu`llâh) deyip müslüman oldu. Nebiyy-i Erham salla`llâhu aleyhi ve sellem (hastanın yanından) çıkarken: Şu çocuğu Cehennem ateşinden halâs eden Cenâb-ı Hakk`a hamd ü senâlar olsun, diyordu.
Sıra :
 
Fasil :
Baslik :
ÖLÜYÜ İYİLİKLE YÂD ETMEK
Hadis :
(Bir kerre) Resûl-i Ekrem ile bâzı Ashâbının yanlarından bir cenâze geçti. Ashâb-ı Kirâm bu cenâzeyi hayır ile andılar. Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem de "vâcib oldu!" buyurdu. Sonra başka bir cenâze daha geçmişti. Ashâb-ı Resûl bunu da şer ile andılar. Resûl-i Ekrem de yine "vâcib oldu" buyurdu. Bunun üzerine Ömer İbn-i Hattâb: - Ne vâcib oldu, yâ Resûla`llâh? diye sorması üzerine, Resûlullâh: - Şu önce geçen cenâzeyi hayır ile yâdettiniz, ona Cennet vâcib oldu. Sonraki cenâzeyi şer ile andınız. Buna da Cehennem vâcib oldu. Çünkü siz yeryüzünde Allâh`ın şahidlerisiniz, buyurdu.
Sıra :
 
Baslik :
ZEKÂTIN AYNEN VEYÂHUD BEDELEN VERİLMESİNİN CEVAZI
Hadis :
Ebû Bekr-i Sıddîk radiya`llâhu anh: Enes İbn-i Mâlik`e (zekât âmili ta`yîn ettiğinde) Allâh`ın, Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`e (alınmasını) emrettiği (mikdârı mübeyyin) bir mektub vermişti (ki, ahkâm-ı âtiye bu muharrerat cümlesindendir): Kimin zekâtı ki, bir yaşını doldurmuş bir dişi deveye bâliğ olursa ve sâhib-i malın yanında bu sıfatta deve bulunmaz da yanında iki yaşında bir dişi deve bulunursa, mal sâhibinden zekât olarak bu hayvan kabûl edilir de sâî, (yaş farkını telâfî için) mal sâhibine ya yirmi dirhem, yâhud iki koyun verir. Sâhib-i mal indinde bir yaşında bir dişi deve bulunmaz da iki yaşında erkek deve bulunursa, bu da o kimseden zekât olarak kabûl edilir. Fakat fark olarak bir şey verilmez.
Sıra :
 
Baslik :
ZEKÂTTA MÜTEFERRİK MAL CEM` EDİLMEZ, MÜCTEMİ`DE TEFRİK OLUNMAZ, HAKKINDA ENES İBN-İ MÂLİK HADİSİ
Hadis :
Şöyle rivâyet edilmiştir: Ebû Bekr radiya`llâhu anh Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in takdir buyurduğu zekât mikdârına dâir Enes İbn-i Mâlik`e yazdığı bir mektûbunda: zekât (artar veya eksilir) korkusiyle müteferrik (zekât malı) bir araya toplanmaz, müctemi` bulunanların arası da tefrik edilmez.
Sıra :
 
Baslik :
İKİ ŞERİKTEN BİRİSİ MÜŞTEREK MALIN ZEKÂTINI VERİRSE AHAR ŞERÎKE HAKK-I MÜRÂCAATI HAKKINDA ENES İBN-İ MÂLİK HADÎSİ
Hadis :
Şöyle rivâyet edilmiştir: Ebû Bekr radiya`llâhu anh, Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in takdir buyurduğu zekât mikdârına dâir Enes`e (şunu da) yazmıştır: her hangi iki halîtadan müteşekkil müşterek bir sürünün zekâtı husûsunda bu halîta, (şirket) sâhibleri aralarında ber-mûcib-i adâlet yekdiğerine mürâcaat ederler.
Sıra :
 
Baslik :
HAZRET-İ EBÛ BEKR`İN ENES İBN-İ MÂLİK`İ BAHREYN`E ZEKÂT ÂMİLİ GÖNDERİRKEN AHKÂM-I ZEKÂTA DÂİR VERDİĞİ MEŞHUR MEKTÛBUNUN DEVE VE KOYUN ZEKÂTINA DÂİR AHKÂMI
Hadis :
Allâhu Teâlâ`nın Resûline salla`llâhu aleyhi ve sellem, emrettiği farîza-i sadaka (mikdârı) hakkında Ebû Bekr radiya`llâhu anh`in Enes İbn-i Mâlik`e yazdığı mektûba (muhteviyâtından âtîdeki hükümler), şöyle rivâyet edilmiştir: Kim ki, mâlik olduğu deve adedi, bir "cezâ" zekât (nisâbına) bâliğ olur da develeri arasında "cezea" bulunmayıp "hıkka" bulunuyorsa (zekât âmili tarafından) o kimseden "hikka" kabûl edilir. Sâhib-i mal bu hikka ile birlikte (zekât me`mûruna noksanı telâfî için) ya iki koyun verir. Eğer iki koyun vermek mal sâhibi için kolay olursa. Yâhud da on dirhem (gümüş) verir. Bir kimsenin mâlik olduğu devesi bir "hikka" zekât (nisâbına) bâliğ olur da, develeri arasında "hikka" bulunmaz da "cezea" bulunursa (zekât me`mûru tarafından) o kimseden "cezea" kabûl edilir. Ve zekât me`mûru bu cezea ile birlikte (mal sâhibine) yirmi dirhem, yâhud iki koyun verir. Kim ki, mâlik olduğu devesi bir "hikka" zekât (nisâbına) bâliğ olur da onun yanında yalnız "bint-i lebûn" bulunursa, (zekât âmili tarafından) o kimseden "bint-i lebûn" kabûl edilir. Ve sâhib-i mal ya iki koyun, yâhud yirmi dirhem verir. Yine bir kimsenin devesi, bir "bint-i lebün" zekât (nisâbına) bâliğ olur da, develeri içinde "hikka" bulunursa, zekât me`mûru tarafından sâhib-i mal hisâbına bu hikka kabûl edilir. Ve memur tarafından ya yirmi dirhem, yâhud da iki koyun verilir. Bir kimsenin de devesi, bir "bint-i lebûn" zekât (nisâbına) bâliğ olur da develeri arasında "bint-i lebûn" bulunmayıp "bint-i mahad" bulunursa, o kimseden zekât olarak "bint-i mahad" kabûl edilir. Ve sâhib-i mal bint-i mahad ile berâber ya yirmi dirhem, yâhud iki koyun verir.
Sıra :
 
Baslik :
HAZRET-İ EBÛ BEKR`İN ENES İBN-İ MÂLİK`İ BAHREYN`E ZEKÂT ÂMİLİ GÖNDERİRKEN AHKÂM-I ZEKÂTA DÂİR VERDİĞİ MEŞHUR MEKTÛBUNUN DEVE VE KOYUN ZEKÂTINA DÂİR AHKÂMI
Hadis :
Ebû Bekr radiya`llâhu anh`in, kendisini Bahreyn`e (zekât âmili olarak) gönderirken şu mektûbu verdiği rivâyet edilmiştir: Sana verilen şu mektub, Allâh`ın, Resûlüne emrettiği ve Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in müslümanlar üzerine takdîr ve ta`yîn buyurduğu farîza-i zekât (ahkâmını muhtevî bir nüsha) dır. Her hangi bir müslümandan bu kitabda bildirilen mikdârı vechile zekât taleb edilirse, o müslüman bu zekâtını taleb edilirse, o müslüman bu zekâtını versin! Bundan fazla istenilirse (ziyâdeyi) vermesin! Deveden yirmi dört (tânesi) nde ve bundan aşağısında koyun olarak (vâcib olan zekât,) her beş devede bir koyundur. Deve sayısı 25 şe irişince 35 şe kadar dişi bir bint-i mahad, 36 ya irişince 45 şe kadar dişi bir bint-i lebun, 46 ya irişince 60 şa kadar dişi boğur basacak bir hıkka, 61 re irişince 75 şe kadar dişi bir cezea, 76 ya irişince 90 na kadar dişi iki bint-i lebun, 91 re irişince 120 ye kadar dişi bogur basacak iki hıkka zekât vermek vâcib olur. Deve sayısı yüz yirmiden fazla olunca, her kırk devede bir "bint-i lebûn", ve her elli devede bir hikka zekât vardır. Kim ki, dört deveden fazla hayvana mâlik değildir, bu mikdarda sadaka yoktur. Meğer ki, deve sâhibi (tetevvuan) vere. Deve sayısı beşe bâliğ olunca da bir koyun zekât vâcib olur. Senin bir çok günleri yaylakta güdülen koyunun zekâtı, kırk olunca, yüz yirmiye kadar bir koyundur. Yüz yirmiden ziyâde de iki yüze kadar iki koyundur. Koyun iki yüzü geçerse üç yüze kadar, üç koyundur, üç yüzü geçince her yüz koyunda bir koyun vâcib olur. Bir kimsenin de yayılır koyunu, kırktan bir koyun noksan olursa, bu noksan koyunda zekât yoktur. Meğer ki, koyun sâhibi (nâfile olarak) vermek dileye. (İki yüz dirhem) gümüşte de rub`u öşür (mikdârı) zekât vâcibtir. Gümüş mikdârı yüz doksan dirhem olursa, bundan da zekât yoktur. Meğer ki, gümüş sâhibi (tetavvuan) vermek isteye.
Sıra :
 
Baslik :
ZEKÂTTA NE MALIN YAŞLISI VE AYIBLISI, NE DE KOÇ GİBİ DÖL HAYVANI ALINMAMASI
Hadis :
Ebû Bekr radiya`llâhu anh`in, Allâh`ın, Peygamberi salla`llâhu aleyhi ve sellem`e (takdîrini) emrettiği zekât mikdârına dâir mektub yazdığı (ve şu hükümleri ihtivâ ettiği) rivâyet edilmiştir: Zekâtta (ne) malın yaşlısı ve ayıblısı, (ne de koç veya teke gibi) döl hayvanı alınmaz. Meğer ki, zekât me`mûru bunlardan almak dileye.
Sıra :
 
Baslik :
SEVİLEN MALDAN SADAKA VERMEK
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Ebû Talha, Medîne`de hurmalık mal cihetiyle Ensâr`ın en zengini idi. Kendisince emvâlinin en sevimlisi de "Beyruhâ" (denilen bostanı) idi. Beyruhâ, Mescid-i Nebevî karşısında idi. Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem de Beyruhâ`ya girer, ve onun içindeki güzel sudan içerdi. Enes radiya`llâhu anh demiştir ki: (Ey mü`minler! Malınızın sevdiğiniz kısmından tasadduk etmedikçe hayr-ı mahza, rızâ-yi Bârî`ye nâil olamazsınız!) meâlindeki âyet-i kerîme nâzil olunca, Ebû Talha doğrudan Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`e gelip demiştir ki: - Yâ Resûla`llâh! Allah Tebâreke ve Teâlâ: (Ey mü`minler! Malınızın size sevimli kısmından tasadduk etmedikçe rızâ-yi Bârî`ye nâil olamazsınız!) buyuruyor. Malımın bana en sevimli olanı "Beyruhâ"dır. Beyruhâ` Allah için sadakadır. Bu sadakanın hayrını ve Allâhu Teâlâ indinde onun zuhr-i âhiret olmasını umarım. Yâ Resûla`llâh! Bu bostan mı Allâhu Teâlâ`nın sana gösterdiği münâsib cihete (lütfen) sarf eyle!. (Enes İbn-i Mâlik demiştir ki): Bunun üzerine Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem: - Tuhaf şey Beyruhâ` (âhirette) sâhibine kazanç veren bir maldır. Beyruhâ` (dünyâda) verimli bir îradtır. Senin ve ne demek istediğini de işittim, (biliyorum). Ben, bu bostanı akrabâna tasadduk ve tahsîs etmeni muvâfık bulunuyorum, buyurdu. Bunun üzerine Ebû Talha: - Yâ Resûla`llâh! Ben de arzunuz vechile yaparım, dedi. Ve Ebû Talha Beyruhâ`yı akâribi ve am-zâdeleri arasında taksîm eyledi.
Sıra :
 
Konu :
Baslik :
BAŞKASINA SADAKA OLARAK VERİLEN ETİN PEYGAMBER EFENDİMİZE (S.A.V) İKRAM EDİLMESİ
Hadis :
Şöyle rivâyet edilmiştir: (Bir kere) Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`in huzûruna Berîre`ye sadaka edilmiş bir (parça) et getirildi. (Ve Hazret-i Âişe tarafından) bu et, (âzadlım) Berîre`ye sadaka verilmiştir, (yer misiniz?) denilmesi üzerine aleyhi`s-salâtü ve`s-selâm: - Bu, Berîre`ye sadakadır, bize de hediye, diye cevâb verdi.
Sıra :