Hadis | Kütüb-ü Sitte | Buhari | Hadis Sözlüğü

A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y Z

HADİSLERİNDE ARAMA YAP

Fasil Ravi Konu Hadis

Berâ` b. Âzib

Berâ` b. Âzib - Sahih Buhari kitabındaki rivayet ettiği hadisi şerifler listesi

Baslik :
PEYGAMBERİMİZ HİLKATEN VE AHLÂKAN İNSANLARIN EN GÜZELİ, NE ÇOK UZUN, NE DE KISA OLDUĞUNA DÂİR BERÂ` İBN-İ ÂZİB HADÎSİ
Hadis :
Şöye dediği rivâyet olunmuştur: Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem sîmâca insanların en güzeli idi. Ahlâk i`tibâriyle de en güzeli idi. (Endâmının) yaratılışı cihetiyle de insan (tip) leri (ni)n en güzeli idi. O, ne çok uzundu, ne de çok kısa boylu idi.
Sıra :
 
Baslik :
RESÛLULLÂH`IN SÂİR VASIFLARI HAKKINDAKİ DİĞER RİVÂYETLER
Hadis :
Resûlullah`ı şöyle vasf ettiği rivâyet olunmuştur: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem uzunla kısa boy arası mu`tedil bir endamda yaratılmıştı. Onun iki omuzu arası genişti. İki kulağı yumuşağına kadar inen gür saçı vardı. Ben (günün birisinde) Resûlullah`ı kırmızı (ve yeşil çubuklu) bir libâs içinde görmüştüm. Kat`î olarak derim ki: ben, güzellikte ona denk olabilecek hiç bir şey görmedim.
Sıra :
 
Baslik :
RESÛLULLÂH`IN SÂİR VASIFLARI HAKKINDAKİ DİĞER RİVÂYETLER
Hadis :
- Bize söyler misin Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in yüzü kılıç gibi (parlak) mı idi? diye sorulmuş. O da: - Hayır, kılıç gibi değil, ay misâli (parlak ve toparlak çehreli) idi, diye cevap verdiği rivâyet olunmuştur.
Sıra :
 
Baslik :
BERÂ` İBN-İ ÂZİB (RADİYA`LLÂHU ANH) İN RİVÂYET ETTİĞİ SEKÎNE HADÎSİ
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Ashâb`dan) bir kişi (Üseyd İbn-i Hudayr, bir gece) Kehf (Sûresin) i okumuştu. Evinde de bir atı vardı. Bu sırada at ürkmeğe, deprenmeğe başladı. Bunun üzerine Üseyd: Yâ Rab, Sen âfetten emîn kıl! diye duâ etti. Hemen Üseyd`i duman gibi bir şey, yâhut bir bulut kapladı. Sonra (Üseyd) bu vâkıayı Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e hikâye etti. Resûlullah: - Oku ey kişi, durma oku! (Bu tecellîyi ganîmet bilerek her gece Kur`ân oku!). Çünkü o bulut gibi görülen şey Sekîne idi. (Allah`ın sekîneti, vekarı, rahmeti hâmil olan bir mahlûku idi.) Kur`ân dinlemek için, yâhut Kur`ân`ı tebcîl için inmişti, buyurdu.
Sıra :
 
Baslik :
HASEN VE HÜSEYİN RADİYA`LLÂHU ANHÜMÂ HAKKINDA BERÂ`, ENES VE İBN-İ ÖMER RİVÂYETLERİ
Hadis :
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`i gördüm ki, o, Hasan İbn-i Alî`yi omuzuna alarak: Allahım, ben bunu seviyorum, bunu Sen de sev! buyuruyordu, dediği rivâyet olunmuştur.
Sıra :
 
Baslik :
ENSÂR`IN FAZÎLETİ HAKKINDAKİ RİVAYETLER
Hadis :
Rivâyete göre, Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu, demiştir: Ensâr (fazîletli insanlardır). Onları ancak mü`min olan sever, hiç şüphesiz onlara münâfık olan da buğuz ve adâvet eder. Kim ki Ensâr`ı sever, Allah da onu sever; her kim de Ensâr`a buğuz ve adâvet eder, Allah da ona adâvet eder.
Sıra :
 
Baslik :
BEDİR`DE MÜSLÜMANLARIN MÜŞKÜL VAZİYETLERİNİ TASVÎR EDEN VE MELEKLERLE İMDAT OLUNDUKLARINI BİLDİREN ENFÂL SÛRESİ ÂYETLERİ
Hadis :
Rivâyete göre demiştir ki: Muhammed salla`llahu aleyhi ve sellem`in Ashâb`ından Bedir`de hazır bulunanların sayısı, Tâlût`un (Erdün) nehrini kendisiyle berâber geçen ashâbının gibi sayısı üçyüz on bu kadardır. Berâ` (devamla): Hayır vallahi Tâlût ile berâber nehri, yalnız mü`min olan geçti! demiştir.
Sıra :
 
Baslik :
AZGIN YEHÛDÎ VE MÜSLÜMAN DÜŞMANI EBÛ RÂFİ`İN KATLİ
Hadis :
Rivâyete göre şöyle demiştir. Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem Ensâr`dan birtakım kimseleri yehûdî Ebû Râfi` (i öldürmek)e gönderdi. Bunlar üzerine de Abdullah İbn-i Atîk`i bey yaptı. Ebû Râfi`, Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e ezâ eder ve aleyhinde (ki her harekete mâlen) yardım eylerdi. Bu (zengin yehûdî) Hicaz toprağında kendisine âid (müstahkem) bir kalede otururdu. Abdullah İbn-i Atîk ile arkadaşları kaleye yaklaştıklarında gün batmıştı. Köy halkı da (deve, sığır, koyun gibi) yaylım hayvanlariyle mer`adan dönmüşlerdi. Bu vaziyet üzerine Abdullah İbn-i Atîk arkadaşlarına: - Siz yerinizde oturunuz da ben (Ebû Râfi`nin kalesine) gideyim. Ve (kale) kapıcılarına nezâketli bulunayım. Bu sûretle kaleye girebileceğimi sanırım! dedi, kale kapısına doğru yürüdü. Nihâyet kapıya yaklaştı. Sonra (kendisini saklamak üzere) maşlahına büründü. Sanki bir ihtiyâcını gideriyordu. Artık halk tamâmiyle kaleye girmişti. Bu sırada kale kapıcısı: - Ey Allah`ın kulu, kaleye girmek istersen hemen gir! Zîrâ ben kapıyı kapamak istiyorum! dedi. Ben de hemen girdim. Ve (merkeb ahırına) gizlendim. Halkın kaleye girmesi üzerine kapıcı kapıyı kilitledi ve anahtarları bir direğe astı. İbn-i Atîk der ki: Hemen kalktım: Anahtarları alarak kapıyı açtım. Ebû Râfi`nin yanında akşamdan sonra gece sohbeti yapılırdı. Ve bu sohbet, kalenin üst katlarında yapılırdı. Bu gece sohbeti sona erip dostları Ebû Râfî`in yanından dağılınca hemen ben yanına çıktım. Ve her kapıyı açtıkça iç tarafından sürmeliyordum. Düşünmüştüm ki, eğer Ebû Râfi`in adamları beni anlarlarsa herifi öldürünceye kadar bu iyi fırsatı bana bırakmazlar. Bu sûretle Ebû Râfi`in yattığı odaya kadar vardım. O, karanlık bir oda içinde, âilesinin arasında (yatmış) idi. Odanın neresinde olduğunu kestiremedim. Anlamak için: - Ebû Râfi`! diye seslendim: - Kim o? diye cevâb verdi. Hemen ben ses tarafına yaklaştım. Ve kılıcımla ilk darbeyi yerleştirdim. Fakat dehşet içinde idim, bir iş göremedim (öldüremedim). Ebû Râfi` haykırdı. Hemen ben odadan dışarı çıktım. Ve kısa bir zaman eğlenip sonra odaya (tekrar) daldım da (sesimi değiştirerek): - Bu feryat nedir, yâ Ebâ Râfi`? dedim. - Anan Cehennem`e! Sen seslenmeden önce birisi beni oda içinde kılıçla vurdu! dedi. Abdullah İbn-i Atîk der ki: Ona bir darbe daha yerleştirdim, iyice yaraldım. Fakat yine öldüremedim. Sonra kılıcın keskin ucunu karnına bastım. Nihâyet Ebû Râfi` arkasına devrildi. Bu defa herifi öldürdüğümü anladım ve hemen kapıları birer birer açmağa başladım. (Bu sûretle savuşup) kale merdiveninin tâ son basamağına varmıştım. Burada yere erdiğimi sanarak ayağımı atmıştım. (Meğer daha sona gelmemiş olduğumdan) mehtaplı bir gecede merdivenden düştüm. Baldırım kırıldı. Hemen bir sargı ile bu kırığı sardım, sonra yürüdüm. Kapıya kadar varıp orada oturdum. Ve kendi kendime: Şunu öldürüp öldürmediğimi iyice anlayıncaya kadar bu gece kaleden çıkmam, dedim. Horoz ötmeğe başlayınca ölü i`lâncısı kale sûrunun üstüne durup: - Hicâz ahâlîsinin tâciri Ebû Râfî`in ölümünü bildiririm! diye i`lân etti. Bunun üzerine ben artık arkadaşlarımın yanına gittim. Onlara: - Artık halâs, Allah Ebû Râfi`i katletti (ve haydi yürüyünüz) dedim. Nihâyet Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in huzûruna vardım. Vâkıayı arzettim. (Ayağımın kırıldığını duyunca) bana: Ayağını uzat! buyurdu. Ben de ayağımı uzattım. Resûlullah ayağımı sıvazladı. Sanki hiç ağrı duymamışa döndüm.
Sıra :
 
Baslik :
BU SEFERE İŞTİRÂK EDENLER VE HUDEYBİYE KUYUSU VE PEYGAMBER`İN BİR MU`CİZESİ HAKKINDA BERÂ` HADÎSİ
Hadis :
Rivâyete göre şöyle demiştir: (Ey gençler) siz, büyük fethi, Mekke`nin fethi sayarsınız. -Vâkıa Mekke`nin fethi (Kur`ân`ın şahâdet ettiği) paklak bir fetih ve zafer idi- Halbuki biz büyük fethi, Hudeybiye günündeki Rıdvân bîati addederiz (ki, o gün cihâd için Resûlullah`a verdiğmiz sözden Allah râzı olmuştur) Biz o gün Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in maiyetinde yüzer mevcutlu on dört bölük (bin dört yüz) er idik. Hudebyibe bir kuyudur. Biz oraya varınca kuyunun suyunu tamâmen çekmiştik de içinde bir katre su bırakmamıştık. Bu hal Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e arzedildi. Resûlullah kuyunun yanına geldi, kenarına oturdu. Sonra içinde biraz su bulunan bir kab istedi. Getirilen su ile abdest aldı sonra ağzını çalkaladı. Ve (gizlice) duâ etti. Sonra bu abdest ve çalkantı suyunu kuyuya döktü. Bunun üzerine biz az bir zaman kuyuyu (Peygamber`in emriyle) bu halde bıraktık. Sonra kuyu bize istediğimiz kadar su verdi. Hem biz, hem hayvanlarımız (göç edinceye kadar) suya kandık.
Sıra :
 
Fasil :
Baslik :
HAZRET-İ ALÎ`NİN GANÎMET MALI İÇİN YEMEN`E GÖNDERİLMESİ
Hadis :
Rivâyete göre şöyle demiştir: Resûlulah salla`llahu aleyhi ve sellem bizi Hâlid İbn-i Velîd ile berâber Yemen`e göndermişti. Bundan sonra da Alî İbn-i Ebî Tâlib`i, Hâlid İbn-i Velîd`in yerine gönderdi. Ve Alî`ye: Evvelce Hâlid İbn-i Velîd`in yanında Yemen`e giden mücâhidlere i`lân et; Bunlardan seninle berâber düşman ta`kîbine gitmek istiyenler, gidip ta`kîb etsinler, (yeni ganîmetten müstefîd olsunlar) dileyenler de gitmeyip dönsünler! buyurdu. Bu emir üzerine ben de Alî ile berâber düşman ta`kîb edenler arasında bulundum. Berâ` İbn-i Âzib (rivâyetine devamla) der ki: Bu seferde ben pek çok okıyye para iğtinâm ettim.
Sıra :