Hadis | Kütüb-ü Sitte | Buhari | Hadis Sözlüğü

A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y Z

HADİSLERİNDE ARAMA YAP

Fasil Ravi Konu Hadis

Bakara Suresi

Kütüb-ü Sitte eserindeki Bakara Suresi konusu ile ilgili hadisler

Konu :
Hadis :
Resulullah (sav) Medine`ye gelince, önce Ensar`dan olan ecdadının -veya dayılarının- yanına indi: O zaman namazlarını on altı veya on yedi ay boyunca Beytu`l-Makdis`e doğru kıldı. Ancak kıblenin Kabe`ye doğru olmasını arzuluyordu. (Kabe`ye doğru) kıldığı ilk namaz da ikindi namazı idi. Bu namazı Resulullah (sav)`la birlikte ashabtan bir grup kimse kılmıştı. Bu namazı kılanlardan biri, oradan ayrılınca bir mescide rastladı. Cemaati namaz kılıyordu ve tam rükü halinde idiler. Adam onlara: "Şehadet ederim ki Hz. Peygamber (sav)`le Kabe`ye doğru namaz kıldık" dedi. Cemaat oldukları yerde Kabe`ye yöneldiler. Müslümanların Beytu`l-Makdis`e doğru namaz kılmaları Yahudilere memnun ediyordu. Yüzler Kabeye doğru yönelince Yahudiler bundan hiç memnun kalmadılar. Arkadan hemen şu mealdeki ayet nazil oldu: "Yüzünü göğe çevirip durduğunu görüyoruz..." (Bakara, 144). Beyinsiz Yahudiler dedikoduya başladılar: "Uyageldikleri kıbleyi niye değiştirdiler?" De ki: "Doğu da batı da Allah`ındır. Allah dilediğini doğru yola hidayet eder" (Bakara, 144).
Sıra :
 
Konu :
Ravi :
Hadis :
Müslim ve Ebu Davud`un Enes (radıyallahu anh)`ten rivayet ettikleri bir diğer hadis şöyledir: "Onlar Beytu`l-Makdis`e doğru yönelmiş halde, sabah namazının rüküunda iken, Beni Seleme`den bir adam kendilerine uğradı ve: "Kıble istikameti Kabe`ye çevrildi" dedi. Bu sözünü iki kere tekrar etti. Cemaat rüküda iken Kabe`ye yöneldiler."
Sıra :
 
Konu :
Ravi :
Hadis :
Ayet-i kerimenin emriyle Hz. Peygamber (sav) kıbleyi Kabe`ye yöneltince Müslümanlar sordular: "Ey Allah`ın Resulü, Beytü`l-Makdis`e yönelerek namaz kılmış ve şimdi ölmüş olan kardeşlerimizin namazları ne olacak?" Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Senin yöneldiğin istikameti, peygambere uyanları, cayanlardan ayırd etmek için kıble yaptık. Doğrusu Allah`ın yola koyduğu kimselerden başkasına bu ağır bir şeydir. Allah imanlarınızı (ibadetlerinizi) boşa çıkaracak değildir" (Bakara, 143).
Sıra :
 
Konu :
Ravi :
Hadis :
Hz. Peygamber (sav) buyurdular ki: "(Kıyamet günü) Hz. Nuh (a.s.) ve ümmeti gelir. Cenab-ı Hakk ona: "Tebliğ ettin, dinimi duyurdun mu?" diye sorar. Nuh (a.s.): "Evet, ey Rabbim" diye cevap verir. Rabb Teala bu sefer ümmetine sorar: "Nuh (a.s.) size tebliğ etmiş miydi?" "Hayır!" bize peygamber gelmedi" derler. Rabb Teala Hz. Nuh (a.s.)`a yönelerek: "Söylediğin şey hususunda sana kim sahicilik edecek?" diye sorar. Nuh (a.s.): "Muhammed (sav) ve ümmeti!" der ve Muhammed (sav)`nın ümmeti: "Nuh tebligatta bulundu" diye şehadette bulunur. Bu duruma şu ayet işaret eder: "Biz böylece sizleri vasat bir ümmet kıldık, ta ki insanlara karşı şahidler olasınız" (Bakara, 143).
Sıra :
 
Konu :
Ravi :
Hadis :
Tirmizi`nin rivayetinde şu ziyade vardır: "(...Nuh kavmi): "Bize ne bir korkutucu, ne de başka biri, hiç kimse gelmedi" derler.
Sıra :
 
Konu :
Hadis :
Hz. Aişe (ra)`ye şu (mealdeki) ayet hakkında sordum: "Şüphesiz ki Safa ile Merve Allah`ın şeairlerindendir. Kim Kabe`yi hacceder veya ümre yaparsa, bu ikisini de tavaf etmesinde bir beis yoktur." (Bakara, 158). Dedim ki: "Kasem olsun (ayetten) Safa ve Merve`yi tavaf etmeyenlere de bir günah yoktur (manası çıkmaktadır). "Bana dedi ki: Ey kızkardeşimoğlu söylediğin ne kadar çirkin! Ayetin, senin te`vil ettiğin manada olması için, "onları tavaf etmeyene herhangi bir günah terettüp etmez" şeklinde olmalıydı. Halbuki ayet Ensar hakkında inmiştir. Bunlar Müslüman olmazdan önce, Müşellel`deki azgın Menat`a tapınıyorlar, ona telbiye getiriyorlardı. Menat`a telbiye getirenler, Safa ile Merve arasında tavaf etmekten çekiniyorlardı. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk: "Safa ve Merve Allah`ın şeairindendir..." ayetini indirdi. Aişe (ra) şunu da söyledi: "Resulullah (sav) Safa ile Merve arasında tavafta bulunmayı sünnet kıldı. Bunu terketmek kimseye caiz olmaz." Zühri der ki: Ebu Bekr İbnu Abdi`r-Rahman`a bu hadisi haber verdim. Bana şunu söyledi: "Ben bu bilgiyi (hadisi) duymamıştım. Ben alimlerden bazılarını dinledim şöyle diyorlardı: "Hz. Aişe`nin Menat için telbiye getirenlerden haber verdikleri dışında kalan halkın tamamı Safa ve Merve`yi tavaf ediyorlardı. Ne zaman ki Cenab-ı Hakk Kur`an-ı Kerim`de tavafından bahsedip Safa ve Merve`den söz etmeyince: "Ey Allah`ın Resulü! Biz Safa ve Merve`yi tavaf ediyorduk. Halbuki Cenab-ı Hakk Kabe`nin tavafını emrediyor, Safa ve Merve`den bahsetmiyor, Safa ve Merve`yi tavaf etmemizde bize bir mahzur var mı?" dediler. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk: "Safa ve Merve Allah`ın şeairindendir. Öyle ise kim Beytullah`a hac yapar veya ümre ziyaretinde bulunursa Safa ve Merve`yi de tavaf etmesinde bir günah yoktur" ayetini indirdi. Ebu Bekr İbnu Abdirrahman der ki: "Ben bu ayetin, (yukarda zikredilen) her iki grub hakkında da inmiş olduğunu görüyorum. Yani, hem cahiliye devrinde Safa ve Merve`yi tavaftan çekinenler hakkında inmiştir, hem de öncekileri tavaf ettikleri halde. İslam`dan sonra -Allah`ın Kabe`yi tavaf etmeyi emretmiş olmasına rağmen Safa ve Merve`yi zikretmemiş olması sebebiyle- bunları tavaftan çekinenler hakkında inmiştir. Safa ve Merve`nin de (Kur`an`da) zikri Kabe`yi tavaf emrinden sonra gelmiştir.
Sıra :
 
Konu :
Hadis :
Buhari ve Müslim`den gelen bir rivayette şöyle denir: "Ancak, Müslüman olmazdan önce Ensar ve bunlarla birlikte Gassan, Menat için telbiyede bulunurlar, Safa ile Merve arasında tavaftan çekinirlerdi. Bu davranış onlara ecdad yadigarı bir adet idi. Menat için ihrama giren Sofa ile Merve arasında tavaf yapmazdı. Müslüman olunca bu hususta Hz. Peygamber (sav)`e sordular. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk "Safa ve Merve Allah`ın şeairindendir..." ayetini indirdi.
Sıra :
 
Konu :
Ravi :
Hadis :
Mücahid, İbnu Abbas (ra)`tan rivayet ettiğine göre şunu anlatmıştır: "Benİ İsrail`de kısas vardı, fakat diyet yoktu. Cenab-ı Hakk Muhammed ümmetine şöyle buyurdu: "Öldürülenler hususunda size kısas farz kılınmıştır. Hür hür ile, köle köle ile, kadın kadın ile kısas edilir. Öldüren, ölenin kardeşi tarafından affedilmişse, kendisine örfe uymak ve affedene güzellikle (diyet) Ödemek gerekir" (Bakara, 178). Buradaki "afv`dan maksad, amden öldürmelerde kişinin diyet almayı kabul etmesidir. "Örfe uygun ve affedene güzellikle ödemek"e gelince, bundan maksad (mağdur tarafın) örfe uygun miktarda bir diyet istemesi, öbürünün de bunu güzellikle ödemesidir. Ayetin devamındaki: "Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir" ibaresi de, "sizden öncekilere farz kılınanlarda olmayan bir hafifletme" demektir, (çünkü onlara diyet imkanı tanınmamıştı). Ayetin son kısmı olan "Bundan sonra tecavüzde bulunana elim azab vardır" ibaresinden diyet almayı kabul etmesine rağmen (kan davası güderek) katili öldüren kimse kastedilmektedir."
Sıra :
 
Konu :
Ravi :
Hadis :
Ata`nın anlattığına göre, İbnu Abbas (ra) şu ayeti okurken dinlemiştir: "Oruca dayanamayanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir" (Bakara, 184). İbnu Abbas (ra) ayeti okuduktan sonra ilave etti: "Bu ayet, oruç tutmaya tahammül edemeyen yaşlı erkek ve yaşlı kadın hakkında mensuh değildir. Onlar da her bir günün orucu yerine bir fakir doyururlar."
Sıra :
 
Konu :
Ravi :
Hadis :
Ebu Davud merhumun bir rivayetinde şu ziyade var: "İbnu Abbas dedi ki: "Oruca dayanamayanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir" (Bakara, 184) ayeti şu demektir: "Onlardan kim orucuna mukabil bir fakiri doyuracak kadar fidye vermek isterse fidye verir ve böylece orucunu tutmuş sayılır." Cenab-ı Hak buyurmuştur: "Kim (vacib miktardan) daha fazla fidye verirse bu kendisi için daha hayırlı olur. Orucu (yiyip de fidye vermek yerine) bizzat tutmanız daha hayırlıdır" (Bakara, 184). Sonra Cenab-ı Hakk şöyle buyurdu: "Sizden kim Ramazan ayına ulaşırsa orucu tutsun. Kim de hasta olur veya yolcu bulunursa yediği miktarda başka günlerde oruç tutar."
Sıra :