Hadis | Kütüb-ü Sitte | Buhari | Hadis Sözlüğü

A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y Z

HADİSLERİNDE ARAMA YAP

Fasil Ravi Konu Hadis

Huzeyfe b. el-Yemânî

Huzeyfe b. el-Yemânî - Sahih Buhari kitabındaki rivayet ettiği hadisi şerifler listesi

Konu :
Baslik :
RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN, ÜSTÜNE BEVLEDEN, HENÜZ YEMEK YEMİYEN ERKEK SÜT ÇOCUĞUNUN BEVLİ ÜZERİNE SU SERPMEKLE YETİNMESİ
Hadis :
Şöyle demiştir: Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem (bir kere Ensârdan) bir kavmin sürpüntülüğüne varıp ayakta su döktü. Sonra su istedi. Bir mıkdâr su götürdüm. Onunla abdest aldı.
Sıra :
 
Baslik :
RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN, ÜSTÜNE BEVLEDEN, HENÜZ YEMEK YEMİYEN ERKEK SÜT ÇOCUĞUNUN BEVLİ ÜZERİNE SU SERPMEKLE YETİNMESİ
Hadis :
Şöyle demiştir: Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`den uzaklaştım. Bana işâret etti. Yanına vardım. Ve işini birinceye kadar (zât-ı şerîfini setr için) ardında durdum.
Sıra :
 
Baslik :
MİSVÂK KULLANMANIN FAZÎLETİNE DÂİR HADÎSLER
Hadis :
"Nebiyy-i Mükerrem salla`llâhu aleyhi ve sellem gece kalkınca ağzını misvâk ile oğardı." dediği rivâyet olunuyor.
Sıra :
 
Baslik :
SATARKEN ALIRKEN, BORCUNU EDÂ VE ALACAĞINI TALEB EDERKEN İBRÂZ-I SÜHÛLETİN FAZÎLETİ HAKKINDA CÂBİR HADÎSİ
Hadis :
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu, dediği rivâyet edilmiştir: Sizden evvel geçen milletlerden (semâhatli) bir kişi (öldüğünde onun rûhun) Melekler karşılayarak: - (Dünyâda) bir hayır işledin mi? diye sormuşlar. (Hiç bir hayrı bulunmayan) bu kişi: - Ben, (zimemlerimi tahsîl eden) hâdimlerime: fakir (medyûn)ı imhâl, ganîye de müsâmaha ediniz! sûretinde emrederdim, diye cevab vermişti. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak: - (Bu müsâmaha asıl bizim şân-ı ulûhiyetimize lâyıktır; bu kulumdan vaz geçiniz! diye) onu afiv buyurmuştur.
Sıra :
 
Baslik :
ORDU MEVCÛDUNUN VE UMÛMÎ NÜFÛSUN MİKDÂRINI ANLAMAK İÇİN DEVLETÇE NÜFUS SAYIMININ MEŞRÛİYETİ
Hadis :
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in (bir seferde): "Haydi bana halktan müslüman (ım) diyenleri sayınız!" buyurduğu rivâyet olunmuştur. (Râvî Huzeyfe der ki:) biz, ordu mevcûdunu bin beş yüz kişi saydık. Ve (istiğrâb ederek): biz, bin beş yüz kişi (lik bir kuvvet) olduğumuz halde (düşmandan) korkar mıyız? dedik. (Bir zaman sonra) bir de kendimizi (öyle bir fitne ile) müptelâ olmuş gördüm ki, hani o korku bilmeyen er kişi, şimdi (bu fitneden) korkarak (cemâate gidemeyip evinde) münferiden namaz kılar oldu.
Sıra :
 
Baslik :
DECCAL HAKKINDA HUZEYFE HADÎSİ
Hadis :
Rivâyet olunduğuna göre müşârün-ileyh, Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğunu işittim demiştir: Deccal çıktığı zaman yanında bir su, bir de ateş bulunacaktır. Fakat halkın ateş sandığı soğuk bir sudur. Soğuk su sandığı da yakıcı bir ateştir. Deccâl`ın zuhûru zamânında sizden her kim işitirse ateş sûretinde gördüğü tarafta bulunsun!. Çünkü o, tatlı soğuk bir sudur.
Sıra :
 
Baslik :
ALLÂHU TEÂLÂ`DAN KORKUNUN, GÜNAHLARIN AFV VE MAĞFİRETİNE VESÎLE OLDUĞUNA DÂİR HUZEYFE HADÎSİ
Hadis :
Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğunu işittim demiştir: (Sizden evvelki ümmetler içinde kefen soyan) bir kişiye ölüm gelip çatmıştı da o, hayattan ümîdini kesince âilesine şöyle vasiyet etmişti: ben öldüğümde bir çok odun toplayıp içine ateş veriniz. (Ve beni bu ateşe atınız). Ateş benim etimi yiyerek kemiğime erişinceye kadar bırakınız. Kemiğimi yakınca bu yanmış kemikleri alınız, onu (döğüp) un yapınız. Sonra rüzgârı şiddetli bir günü bekleyiniz. Ve (bu unu fırtınalı günde) deniz içine savurunuz. Âile halkı da vasiyet veçhile yaptılar. Fakat Allahu Teâlâ o (nun zerreleri) ni topladı da ona: - Niçin böyle yaptın? diye sordu. O (kefen soyan) kişi: - Rabbım! Sen`den korkumdan! diye cevap verdi. Bunun üzerine Allahu Teâlâ onu mağfiret eyledi.
Sıra :
 
Baslik :
İSTİKBÂLE ÂİT PEYGAMBERİMİZİN HABERLERİNİ EN ÇOK NAKLEDEN HUZEYFE İBN-İ YEMÂN`IN MÜHİM BİR RİVÂYETİ
Hadis :
Rivâyete göre, şöyle demiştir: Nâs, Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e (geleceğe âit) hayır (lı işler) den sorarlardı. Ben de (tersine İslâm ümmetine gelecek) şerden -o şerrin bana erişmesinden korkarak- sorardım. Bu endîşe ile bir kere: - Yâ Resûla`llah! Biz vaktiyle câhiliyet devrinde şirk ve küfr içinde idik. Sonra Allah`ın Peygamber`i şu İslâm umdeleriyle bize geldi. Bu hayır ve saâdetten sonra, gelecek bir şer ve fitne var mıdır? diye sordum. Resûlullah: - Evet vardır, buyurdu. Ben: - O şerden ve fitneden sonra bir hayır ve salâh var mıdır? dedim. Resûlullah: - Evet, bir hayır ve salâh vardır. Fakat onun içinde bâzı şerr-ü fesâd bulunacak (hayırı bulandıracak, safvetini bozacak) buyurdu. Ben: - O hayrın (temizliğini bulandıran) kiri nedir? diye sordum. Resûlullah: - O devrin âmirlerinden bir zümre, ümmeti, benim sünnetim hilâfına idâre edecekler. Sen o devrin âmir ve vâlîlerinden bâzılarının hareketlerini (ma`rûf bulup) tasvîb, bâzılarının hareketlerini de (münker bulup) red edeceksin! buyurdu. Ben: - Yâ Resûla`llah! Bu karışık hayır devrinden sonra yine bir şerr-ü fesad devri hulûl edecek midir? dedim. Resûlullah: - Evet edecektir. O devirde bir takım dâîler (çığırtkanlar) halkı Cehennem kapılarına çağıracak. Her kim onların da`vetine icâbet ederse, onu Cehennem`e atacaklar, buyurdu. Ben: - Yâ Resûla`llah! Bu da`vetçileri bize vasfetseniz! dedim. Resûlullah: - Onlar bizim milletimizden insanlardır. Bizim dilimizle (bizim azîz duygularımıza seslenerek) konuşurlar. (Halbuki gönüllerinde hayırdan eser yoktur) buyurdu. Ben: - Yâ Resûla`llah! O (uğursuz) devir bana yetişirse (ben o devirde yaşarsam) nasıl hareket etmemi emredersiniz? dedim. Resûlullah: - İslâm cemâatine mütâbaat, ve onların devlet reîsine mutâvaat eyle! (Devlet reîsi zulmederse, seni divğr, malını alırsa bile sözünü dinle, itâat eyle!) buyurdu. Ben: - Yâ Resûla`llah! Onlar cemâat hâlinde değiller (de bozgunculukla parçlanmışlar) sa, başlarında devlet reîsi de yoksa, dedim. Resûlullah: - O fırkaların hepsinden ayrıl! (Evine çekil!). Velev ki bu i`tizâl, bir ağaç kökünü ısırman sûretiyle (meşakkatli) olsa bile. Artık ölüm erişinceye kadar bu i`tizâl üzere bulun! buyurdu.
Sıra :
 
Baslik :
NECRANLILARLA YAPILAN MUÂHEDE
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Necrân (hıristiyanların)ın iki ulusu (Abdülmesîh) Âkıb ile Seyyid (Eyhem) Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e gelmişlerdi. Resûlullah ile mülâane etmek istiyorlardı. Huzeyfe der ki: Âkıb ile Seyyid`den biri, arkadaşına: - Sakın Muhammed`le mülâaneye girişme! Vallahi Muhammed eğer Peygamberse, bir lâ`n eder (ve dünyâ, âhiret Allah`ın rahmetinden uzak bulunmamıza bir duâ eder) ki, ne biz, ne de bizden sonra gelecek evlâd ve ahfâdımız felâh bulmayız! dedi. Bu mütâlâa üzerine Necranlıların bu iki reîsi, Resûlullah`a gelerek: - (Hıristiyan kalacağız. Fakat) bizden istediğin vergiyi vereceğiz! Şu kadar ki, bizimle Necrân`a emniyetli bir zâtı (me`mûr) gönderiniz! Göndereceğiniz bu kimse her halde emîn olsun! dediler. Resûlullah da: - Ben de muhakkak sûretle sizinle bi-hakkın emniyetli ve mu`temed bir kişiyi gönderirim! buyurdu. Resûlullah`ın bu sözü üzerine Ashâb`ı (bu yüce emniyet ve i`timad kime tevcih buyurulacak diye) intizâr ettiler. Bu halde Resûl-i Ekrem: - Kalk yâ Ebâ Ubeyde İbn-i Cerrâh! buyurdu. Ebû Ubeyde ayağa kalkınca da onu göstererek: - İşte bu gördüğünüz sîmâ İslâm ümmetinin emînidir! buyurdu. Enes radiya`llahu anh`in Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`den bir rivâyetinde de Peygamberimiz: Her ümmetin bir emîni vardır. İslâm ümmetinin emîni de Ebû Ubeyde İbn-i Cerrâh`dır! buyurmuştur. (Ve cizye cibâyeti için Ebû Ubeyde`yi göndermiştir).
Sıra :
 
Fasil :
Baslik :
HAZRET-İ ÂİŞE VE HAZRET-İ HUZEYFE HADÎSLERİ
Hadis :
Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğunu işittim, dediği rivâyet olunmuştur: (Erişi ve argacı ipek olan) harîr ve (yine eriş ve argacı ipek olan) atlas elbîse giymeyiniz. Ve altın, gümüş kapdan içmeyiniz, gümüş (ve altın) tabaklardan yemek de yemeyiniz. Gümüş (altın) dünyâda kâfirlerin, Âhiret`te biz müslümanlarındır.
Sıra :