Hadis | Kütüb-ü Sitte | Buhari | Hadis Sözlüğü

A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y Z

HADİSLERİNDE ARAMA YAP

Fasil Ravi Konu Hadis

KUR`ÂN-I KERÎMİN TEFSÎRİ BAHSİ

Sahih Buhari eserindeki KUR`ÂN-I KERÎMİN TEFSÎRİ BAHSİ fasılı ile ilgili konular ve hadisler

Ravi :
Baslik :
BAKARA 273 NOLU ÂYETİN TEFSÎRİ
Hadis :
Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: (Kur`ân`da adı geçen) Miskin (halkı dolaşıp) halkının kendisine bir hurma, bir iki lokma (yiyecek) verdiği şu (dilence makulesi) kimseler değildir. Hakîkî miskîn, (kendisini geçindirecek nafakaya mâlik olmadığı halde) halka el açıp istemekten çekinen şu iffet sâhibleridir. İsterseniz (Kur`ânın tarîf ve tavsîfini de) okuyunuz: (Buhârî`nin şeydi Saîd İbn-i Ebî Meryem der ki:) Ebû Hüreyre: "İsterseniz okuyunuz!" söziyle: "Onlar nâstan isrâr ile istemezler!" meâlindeki kavl-i şerifi kasdetmiştir.
Sıra :
 
Baslik :
ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ ÂYETLERİ
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem (Âl-i İmrân) Sûresi`nin: (Allah,) O Zü`l-Celâl`dir ki sana bu (mukaddes) kitâbı indirdi. O (nun âyetlerin) den bir kısmı muhkem (âyet) lerdir (meâlindeki) kavl-i şerîfiyle başlayan âyetini (ve hakîkaten hüsn-i nazâr ve zekâ sâhiblerinden başkası da düşünüp anlıyamaz) cümlesine kadar okudu. Hazret-i Âişe der ki: (Bundan sonra) Resûlullah Salla`llahu aleyhi ve sellem bana: "Yâ Âişe Kur`ân`ın (yalnız) müteşâbih âyetlerine uyan şu dalâlet sâhiblerini gördüğünde -ki, Allah onları (Kur`ân`da) zikr ve zem etmiştir- onlardan sakınınız!" buyurdu.
Sıra :
 
Baslik :
YEMÎN ÂYETİ VE HADÎSİ
Hadis :
Rivâyet göre bir kere İbn-i Abbâs`a iki kadının dâ`vâsı arzolunmuştu. Bu kadınlar bir evde mest gibi sahtiyan metâı dikerlerdi. Bunlardan birisinin el ayasına öbür kadın tarafından bîz batırılmakla mecrûh kadın evden çıkıp mücrim kadın aleyhine da`vâ etti. Kadınların bu da`vâsı İbn-i Abbâs`a arzolundu. (Duruşma sırasında müddeî kadının beyyinesi ve şâhidi bulunmadığından müdde-i aleyhe yemîn etmek düşmüştü. Yalan yere yemîn etmesini önlemek için) İbn-i Abbâs Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğunu hikâye etmiştir. Eğer nâs mücerred da`vâlariyle (beyyinesiz, şâhidsiz) hak kazanacak olurlarsa kavmin malları, canları zâyi` olur. (Binâenaleyh müddeîden beyyine isteyiniz). Müddea-aleyhe (yemîn tevcîh ettiğinde de) Allah adına (yalan yere) yemîn etmenin fenâlığını (önce kendisine) hatırlatınız! Ve ona şu âyeti de: "Allah`ın ahdini ve kendi yemînlerini az bir paraya değişenler yok mu? İşte bunların âhirette hiç nasibi yoktur!". diye okuyunuz. Bu âyet-i kerîmedeki tahzîrler müddea-aleyh kadına okunup anlatılınca derhâl cürmünü i`tirâf etmiştir. (Bu da`vâda müddeî kadın dâ`vânın ibtidâsında cürmün müddea aleyh tarafından îka` edildiğine dâir yemîn etmek istedi ise de) İbn-i Abbâs müddeî kadına da: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem: Yemîn müddea-aleyhe düşe (n bir hak dı)r buyurdu, diye cevâb verdi.
Sıra :
 
Baslik :
ÂL-İ İMRÂN SURESİ 173 NOLU ÂYETİ
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: "Allah bize yetişir o ne güzel vekîldir" kelâmını İbrâhîm Salâvatu`llahi aleyh Nemrûd`un ateşine atıldığı sırada söylemiştir. Bir de Muhammed salla`llahu aleyhi ve sellem -kendisiyle Ashâbından bâzı kimselere müşrikler alyehinizde toplandılar, dedikleri ve bu sûretle müslümanları korkutmak istedikleri zaman- söylemiştir. Halbuki bu korkutmak teşebbüsü müslümanları îmânlarını ve irâdelerini arttırmıştı ve ... demişlerdi.
Sıra :
 
Baslik :
YEHÛDÎLERİN VE MÜNÂFIKLARIN MÜSLÜMANLARA EZÂLARI BU BÂBDA ÜSÂME HADÎSİ
Hadis :
Rivâyete göre, Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem Bedir vak`asından önce bir gün Fedek dokuması kaplı saçaklı palan vurulmuş bir merkeb üzerine binip (henüz çocuk bulunan) Üsâme İbn-i Zeyd`i terkisine alarak Hâris İbn-i Hazreç mahallesinde (ki evinde hasta bulunan) Sa`d İbn-i Ubâde`yi iyâdeye gitmişti. Giderken yolda Abdullah İbn-i Übey İbn-i Selûl`ün içinde bulunduğu meclise uğradı. Bu vak`a Abdullah İbn-i Übey müslümân olmazdan evvel idi. Bu mecliste müslümanlardan, puta tapan müşriklerden, yahûdîlerden karışık birtakım kimseler vardı. Abdullah İbn-i Revâha da bu meclisde bulunuyordu. Merkebin kaldırdığı toz, meclisi kaplamakla Abdullah İbn-i Übey kaftaniyle burnunu kapadı. Sonra: Bizim üzerimizi tozlatmayınız, dedi, Resûlullah onlara selâm verdi. Sonra da orada durup merkebden indi ve onları İslâm`a da`vet etti ve onlara Kur`ân okudu. Bunun üzerine Abdullah İbn-i Übey: - Ey kişi! Bu söylediklerin hak ve gerçekse bunlardan güzel bir şey olamaz. Fakat bizim meclisimize gelip de bizi bununla ezâlandırma. Kendi menziline git, sana gelen olursa ona anlat, dedi. Bunun üzerine (büyük şâir) Abdullah İbn-i Revâha: - Yâ Resûla`llah (İbn-i Übeyy`e bakma) meclislerimiz (e her zaman teşrîf buyur, huzûrunuz) da bizi Kur`ân (ın belâgati) ile ört, onun nurlariyle bürü. Biz duânızı, Kur`ân okumanızı çok severiz, dedi. Bunun üzerine müslümanlarla müşrikler, yahûdîler sövüşmeye başladılar. Hattâ birbirlerini öldürmeye yaklaştılar. Resûlullah ise onları dâimâ teskîn buyurdu. Nihâyet yatıştılar. Sonra Resûl-i Ekrem merkebine binip yürüdü. En sonu Sa`d Resûl-i Ekrem merkebine binip yürüdü. En sonu Sa`d İbn-i Ubâde`nin evine varıp girdi. Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem (Ensâr`ın ve Hazrec kabîlesinin ulularından olan) Sa`d`e: - Ey Sa`d! -Abdullah İbn-i Übeyy`i kasdederek- Ebû Hubâb`ın ne söylediğini duymadın mı? (Duymuş ol ki) o, şöyle şöyle söyledi (diye biraz önce geçen vak`ayı anlattı) Sa`d İbn-i Ubâde: - Yâ Resûla`llah! Siz İbn-i Übeyy`in kusûrunu affedin, biraz da ma`zûr görün. Sana Kur`ân indiren Cenab-ı Hakk`a yemîn ederim ki, Allah`ın irâdesi size nübüvvet vermek sûretiyle tecellî etti. Halbuki şu beldecik (Medîne) halkı İbn-i Übeyy(in başın) a tac giydirmeğe üzerine de melîke mahsûs sarık sarmağa, (bu sûretle kendilerine melik edinmeğe) hazırlanmışlardı. Vaktâki Allahu Teâlâ size ihsân buyurduğu hakk-ı nübüvvetle onların bu tasavvurlarını mümteni` bir hâle koydu. Bu mahrûmiyetle İbn-i Übey mahzûn ve mükedder oldu. Yâ Resûla`llah! İşte bu kederle İbn-i Übey gördüğünüz çirkin harekette bulunmuştur. (Siz afv buyurunuz) dedi. Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem de afvetti. Esâsen Resûlullah ile Ashâbı bu husûsda vârid olan Allah`ın emri veçhile gerek müşriklerin, gerek ehl-i kitâbın kusurlarını avf edip ezâlarına sabrediyorlardı. En sonu Allahu Teâlâ (tedâfüî) harbe izin verdi. Bu müsâade üzerine. Resûlallah Bedir gazâsını ihtiyâr edip Allahu Teâlâ İslâm ordusunun eliyle Kureyş müşriklerinin azmanlarını öldürünce İbn-i Übey İbn-i Selûl ile, onun, müşriklerden ve putlara tapanlardan yardakçıları: - Artık Bedir vak`ası Müslümanlığa teveccüh etmiş açık bir galebedir, dediler ve Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e İslâm üzere bîat edip müslüman oldular.
Sıra :
 
Baslik :
ABDULLÂH İBN-İ ABBÂS HADÎSİ
Hadis :
Rivâyete göre (Medîne vâlisi Mervân tarafından kapıcısı Râfi` vâsıtasiyle) İbn-i Abbâs`dan şöyle bir sorgu soruldu: - (Kur`ân`da bildirildiği üzere) kendisine verilen dünyâlıkla ferahlanan ve yapmadığı bir işle medh olunmağa sevinen her (müslüman) kişi azâb olunacak ise bütün müslümanlar her halde azâb olunacak (demek) dir? İbn-i Abbâs bu sûale şöyle cevâb vermiştir: (Âl-i İmrân Sûresi`ndeki) bu âyetle sizin aranızda ne münâsebet var? (Bu âyet yahûdîler hakkında nâzil olmuştur). Bir kere Resûlullah yahûdîleri çağırıp onlara (Tevrat`taki evsâfına dâir) bir suâl sordu. Onlar da suâlin hakîkî cevâbını sakladılar da onun başkasını haber verdiler. Bununla berâber verdikleri bu cevâb ile Resûlullah ındinde takdîr de olunduklarını sandılar ve hakîkati gizliyerek verdikleri cevâba sevindiler.
Sıra :
 
Baslik :
NİSÂ` SÛRESİ ÂYETLERİ YETÎM MALININ SIYÂNETİ BU BÂBDA HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Hadis :
Rivâyete göre (bir kere hemşîre-zâdesi) Urve, Azîz ve Celîl olan Allah`ın: (Yetimlerin haklarına adâlet edemiyeceğinizden korkarsanız) kavl-i şerîflerinin tefsîrini sordu. Âişe Hazretleri; şöyle cevâb verdi. Ey hemşîremoğlu, âyetteki "yetâma" ile murâd olunan, öksüz kızdır ki, o, velîsinin velâyet ve vesâyeti altında bulunup mâl hissesinde velîye ortak olur. Ve mâli, cemâli velîsinin hoşuna gider. Bu cihetle o sene velîsi onu zevce edinmek ister. Fakat mihrinde adâlet etmek ve başkasının verdiği kadar mihir vermek istemez. İşte (bu âyette) o çeşit velîlerin velâyeti altındaki yetîme kızları -haklarında adâlet ve onların mihirlerini en yüksek mıkdârına yükseltmedikçe- nikâh etmeleri nehiy olunup bunlardan başka kendilerine halâl olan kadınlardan nikâh etmeleri emrolunmuştur. Hazret-i Âişe (rivâyetine devâm ederek) der ki: Bu âyet nâzil olduktan sonra nâs, Resûlullah`a istiftâ edip sordular. Bunun üzerine Azîz ve Celîl olan Allahu Teâlâ`da şu âyeti inzâl buyurdu: "Habîbim senden kadınlar hakkınd fetvâ isterler. Onlara de ki. kadınlar (ın mîrâsı) hakkındaki fetvâyı Allah size veriyor. Kur`ân`da size karşı okunan âyetlerde şol kadınlardan öksüz kızları hakkındadır ki: onlara (ya mâline ve güzelliğine imrenip nikâh ettiği halde) mihr-i mislini vermeyiniz ve (yâhud fakir ve çirkin diye) nikâh etmek istemeyiniz!". Hazret-i Âişe (rivâyetine devâmla) der ki: Azîz ve Celîl olan Allah`ın: ... cümlesinin medlûlü, velâyetindeki öksüz kızcağızın mâli ve güzelliği az olunca onu nikâh etmek istemişdir. Hazret-i Âişe der ki: Bu mâl ve cemâli fakir olan öksüz kızlara rağbet etmediklerinden dolayı malına ve cemâline rağbet ettikleri yetîm kızları -adâlete riâyet etmedikçe- nikâh etmekden evliyâ-yı yetîm nehiy olundular.
Sıra :
 
Baslik :
MÎRÂS ÂYETLERİ BU BÂBDAKİ CÂBİR HADÎSİ
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Beni bir hastalığımda Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem Ebû Bekr radiya`llahu anh ile berâber yaya olarak Benî Selime (yurdun) daki evime gelerek ziyâret etmişlerdi. Resûlullah beni bir şey anlamaz derecede baygın bulmuştu. Bunun üzerine (abdest) suyu isteyip abdest almış sonra abdest suyundan bir mikdârını benim üzeriem serpmişti. Hemen ben ayıldım ve: Yâ Resûla`llah! Mâlimde (verâset husûsunda) ne sûretle tasarruf etmemi emredersiniz? diye sordum. (Şu meâldeki): "Allah çocuklarınız hakkında mîrâsı emrediyor!" kavl-i şerîfi nâzil oldu.
Sıra :
 
Baslik :
İBN-İ MES`ÛD`UN PEYGAMBERİMİZE NİSÂ` SÛRESİ`Nİ OKUMASI
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Bir kere Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem bana: Ey İbn-i Mes`ûd haydi bana Kur`ân oku, diye emretti. Ben de: - Yâ Resûla`llah! Kur`ân sana gönderildiği halde onu size nasıl okuyacağım? dedim. Resûl-i Ekrem: - Kur`ân`ı ben başkasından işitmeği çok hoşlanırım, buyurdu. Ben de Sûre-i Nisâ`yı okumağa başladım. Okurken ... âyetine gelince Resûl-i Ekrem: - Sus, buyurdu. O sırada gördüm, ki Resûlullah`ın iki gözü yaş döküyordu.
Sıra :
 
Baslik :
MEDÎNE`YE HİCRET ETMİYEN MÜNÂFIKLARIN FECÎ ÂKIBETLERİ
Hadis :
Rivâyete göre müslümanlardan (Mekke`de kalıp hicret etmiyen) bir takım kimseler Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem zamânında müşriklerle berâber olarak onların şirk câmiasını çoğaltıyorlardı. Bedir harbi sırasında düşman safları arasında bulunan bunlara ok atılıyor ve atılan ok varıp bunlardan birisine dokunarak öldürüyordu. Bunun üzerine Azîz ve Celîl olan Allahu Teâlâ`nın: ... kavl-i şerîfi nâzil oldu.
Sıra :