Hadis | Kütüb-ü Sitte | Buhari | Hadis Sözlüğü

A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y Z

HADİSLERİNDE ARAMA YAP

Fasil Ravi Konu Hadis

Kütüb-ü Sitte konuları

Hadis :
Cabir İbnu Abdillah (ra)`ı dinledim, diyordu ki: "Resulullah (sav) Hudeybiye günü bize şöyle söyledi: "Bugün siz arz ehlinin en hayırlı olanlarısınız. O gün biz bindörtyüz kişi idik. Bugün görebilseydim, size (Altında biat yapılan) ağacın yerini gösterirdim."
Sıra :
 
Hadis :
Resulullah (sav) Zülkade ayında umreye çıkmıştı. Mekkeliler Onun Mekke`ye girmesine izin vermediler. Resulullah, gelecek yıl girmek, orada üç gün kalmak, Mekke`ye silahlar torbalarda olarak girmek, ailelerinden peşine düşmek isteyen çıksa bile kimseyi almamak, Ashabından Mekke`de kalmak isteyen çıkarsa kimseye mani olmamak şartları üzerine anlaşmıştı. Resulullah (sav) (Mekke`ye umre için) girip, müddet de dolunca, Mekkeliler Hz. Ali`ye gelip: "Arkadaşına söyle, bizi terketsin, müddet doldu!" dediler. Resulullah (sav) çıktı, ancak Hamza`nın kızı (ra) peşine takıldı: "Ey amcam, ey amcam!" diye bağırıyordu. Hz. Ali (ra) onu alıp elinden tuttu. Hz. Fatıma (ra)`ya: "Amcanın kızını yanına al!" dedi. [Medine`ye gelince] kızı (yanına alma) hususunda Hz. Ali, Zeyd ve Cafer (ra) ihtilafa düştüler. Hz. Ali: "O benim amcamın kızıdır! (Ben ehakkım)" diyordu. Cafer (ra): "O hem amcamın kızı, hem de teyzesi nikahım altında!" diyordu. Zeyd de: "Kardeşimin kızıdır! diyordu. Resulullah (sav), kızın, teyzesinin yanında kalmasına hükmetti ve: "Teyze anne makamındadır!" buyurdu. Hz. Ali (ra)`a yönelerek: "Sen bendensin, ben de senden!" buyurdu. Cafer (ra)`a: "Yaratılışın ve huyun bana benzer" diyerek iltifat etti. Zeyd (ra)`e de: "Sen bizim hem kardeşimiz, hem de mevlamız (azadlımız)sın!" buyurdu.
Sıra :
 
Ravi :
Hadis :
Resulullah (sav) Muta gazvesinde Zeyd İbnu Harise (ra)`i emir (komutan) tayin etti ve dedi ki: "Eğer Zeyd öldürülecek olursa, komutan Cafer`dir. Cafer öldürülecek olursa Abdullah İbnu Ravaha`dır" (ra). Abdullah der ki: "Bu gazvede aralarında ben de vardım. (Bir ara) Cafer İbnu Ebi Talib (ra)`i aradık. Onu ölüler arasında bulduk. Öyleydi ki cesedinin ön cephesinde doksan küsur ok ve mızrak yarası saydık." Bir rivayette de şu ziyadeyi ilave etmiştir: "Arka tarafında hiç yara yoktu."
Sıra :
 
Ravi :
Hadis :
Resulullah (sav), Zeyd, Cafer ve İbnu Ravaha`nın öldüklerini onlardan haber gelmezden önce bildirdi. Şöyle demişti: "Bayrağı Zeyd aldı ve isabet aldı (öldü). Bayrağı ondan sonra Cafer aldı o da öldü. Sonra Abdullah İbnu Ravaha aldı, o da öldü. -Böyle deyince Resulullah (sav)`nın gözleri yaşla doldu." (Resulullah sözlerine devam etti): "Bayrağı,sonra Allah`ın kılıçlarından bir kılıç, tayin edilmeksizin aldı: Halid İbnu`l- Velid... Allah Teala Hazretleri ona zafer verdi."
Sıra :
 
Hadis :
Halid`in şöyle söylediğini işittim: "Muta günü elimde dokuz kılıç kırıldı. Elimde sadece Yemen`de mamul bir safiha (geniş demirli kılıç) kaldı."
Sıra :
 
Hadis :
Muta gazvesine Zeyd İbnu Harise (ra) ile birlikte çıktım. Bana Yemenli bir asker refakat etti ki, üzerinde sadece bir kılıncı vardı. Müslümanlardan biri bir deve kesti. Yemenli, ondan derinin bir parçasını istedi, o da verdi. Yemenli ondan kendine bir nevi kalkan yaptı. Yolumuza devam ederken bir Rum birliğiyle karşılaştık. Onlar arasında, üzerinde müzehheb (altın işlemeli) eğer taşıyan sarı bir at üzerinde bir adam vardı. Adamın silahı da müzehheb idi. Rumi adam müslümanlara şiddetle saldırmaya başladı. Yemenli asker de bir kayanın arkasında saklanarak onu takibe başladı. Derken rumi ona uğradı. Yemenli kılıncıyla atın ayaklarını kırdı ve Rumi yere düştü. Hemen kılıcıyla üzerine atılıp adamı öldürdü. At(ta olanları) ve silahı aldı. Allah Teala Hazretleri müslümanlara zafer müyesser edince, Halid İbnu`l-Velid adama birini göndererek selebden (öldürdüğü kimsenin eşyalarından el koyduğu şeylerden) bazısını ondan aldı. Avf der ki: "Ben Halid`e gelerek, kendisine: "Bilmiyor musun, Resulullah, selebin öldürene ait olduğuna hükmetmiştir!" dedim. "Elbette biliyorum. Fakat aldıkları gözüme çok geldi!" dedi. Ben: "Ya bunu adama geri verirsin, ya da durumu Aleyhissalatu vesselam`a söylerim!" dedim. Ama Halid, geri vermekten imtina etti." Avf der ki: "Resulullah (sav)`ın yanında toplanınca, ben Yemenlinin ve Halid`in yaptığı şeyleri hikaye ediverdim. Resulullah (sav): "Ey Halid niye böyle yaptın?" diye sordu. Halid: "Bu gözüme çok göründü!" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Ondan ne aldı isen geri ver" dedi. Ben: "Ey Halid! Al işte, ben sana (böyle yapman gerektiğini) söylemedim miydi?" dedim. Resulullah: "Bu da ne demek?" buyurdu. Ben de anlattım. Bunun üzerine Resulullah öfkelendi ve: "Ey Halid, ona geri verme! Siz benim komutanlarımı bana bırakır mısınız hiç! Sizin ve komutanlarımın misali, deve veya koyun çobanı tutulup da onları güden, sulama vakti gelince havuza götüren çoban ve sürüsüne benzersiniz. Sürü gelir havuza girer, temiz suyu içer, çobana bulanığı kalır. Temizi size bulanığı komutanlarıma."
Sıra :
 
Ravi :
Hadis :
Üsame İbnu Zeyd (ra)`i dinledim, diyordu ki: "Resulullah (sav) bizi Huruka`ya gönderdi. Sabah baskını yapıp hezimete uğrattık. Ben ve Ensar`dan biri, Hurukalı bir adama rastladık. Adama galebe çalmıştık, Lailaheillallah dedi. Adam bunu söyler söylemez Ensari savaşmayı bıraktı, ben devam ettim ve mızrağımı saplayıp öldürdüm. Medine`ye geldiğimiz zaman benim yaptığım, Resulullah`ın kulağına ulaşmış. (Beni çağırttı ve) "Ey Usame! Sen, lailaheillallah dedikten sonra adam mı öldürdün?" diye sordu. Ben: "O bunu, canını kurtarmak için söyledi!" dedim. Resulullah (sav): "Sen onu Lailaheillallah dedikten sonra öldürdün mü?" dedi. Bu cümleyi o kadar çok peşpeşe tekrar etti ki, keşke bugünden daha önce müslüman olmasaydım (müslüman olarak böyle bir cinayeti işlememiş olurdum) diye temenni ettim. [Müslim`in Cündeb`ten kaydettiği bir diğer rivayet şöyle: "Sen Lailaheillallah diyeni öldürdün mü? Kıyamet günü Lailahellallah gelince ona nasıl hesap vereceksin?" Bunu ona çok tekrarladı."]
Sıra :
 
Ravi :
Hadis :
Resulullah (sav) beni, Zübeyr`i ve Mikdad`ı gönderdi ve dedi ki: "Gidin Ravzatu Hah nam mevkiye varın. Orada bir kadın bulacaksınız. Onda bir mektup var, mektubu ondan alın gelin." Gittik. Atımız bizi çabuk götürdü. Ravza`ya geldik. Kadınla karşılaşınca: "Mektubu çıkar!" dedik. Kadın: "Bende mektup yok!" dedi. "Ya mektubu çıkarırsın yahut senin elbiselerini soyarız!" diye ciddi konuştuk. Saç örgülerinin arasından mektubu çıkardı. Onu Resulullah (sav)`a getirdik, içerisinde şu vardı: "Hatib İbnu Ebi Belte`a tarafindan, Mekke`de olan bazı müşriklere yazılmıştı. Resulullah (sav)`ın (sefer hazırlığı ile ilgili) faaliyetlerini haber veriyordu. Resulullah (sav) (Hatib`ı çağırarak): "Ey Hatib, bu da ne?" diye sordu. Hatib: "Ey Allah`ın resulü, bana kızmada acele etme. Ben Kureyş`e dışardan katılan bir adamım. Ben onlardan değilim (aramızda kan bağı yok). Senin beraberindeki muhacirlerin (Mekke`de) akrabaları var. Mekke`deki malları ve fiilelerini himaye ederler. Bu şekilde nesebten gelen hamilerim olmadığı için oradaki yakınlarımı himaye edecek bir el edineyim istedim. Bunu katiyyen küfrüm veya dinimden irtidadım veya islam`dan sonra küfre rızamdan dolayı yapmadım" dedi. Resulullah (sav): "Bu bize doğruyu söyledi" dedi. Hz. Ömer atılarak: "Ey Allah`ın Resulü! Bırak beni, şu münafığın kellesini uçurayım!" dedi. Resulullah (sav) da: "Ama o Bedr`e katıldı. Ne biliyorsun, belki de Allah Teala Hazretleri Bedir ehlinin haline muttali oldu da: "Dilediğinizi yapın, sizleri mağfiret etmişim" buyurdu. Bunun üzerine Allah Teala Hazretleri şu vahyi indirdi: "Ey iman edenler! Benim düşmanımı da kendi düşmanlarınızı da dostlar edinmeyin. (Kendileriyle aranızdaki) sevgi yüzünden onlara (peygamberin maksadını) ulaştırırsınız (değil mi?) Halbuki onlar Hak`tan size gelene küfretmişlerdir" Mümtehine 1).
Sıra :
 
Ravi :
Hadis :
Resulullah (sav) Feth gazvesini Ramazan ayında yaptı.
Sıra :
 
Hadis :
Resulullah (sav) Fetih senesinde (Mekke`ye müteveccihen) yürüyünce, bu haber Kureyş`e ulaştı. Ebu Süfyan İbnu Harb, Hakim İbnu Hizam, Büdeyl İbnu Verka haber toplamak üzere şehrin dışına çıktılar. Yürüyerek ilerleyip Merrü`z-Zehrto nam mevkie kadar geldiler. Bir de ne görsünler; her tarafta ateşler yanıyor, tıpkı Arafat`ta hacıların yaktığı ateşler gibi. Ebu Süfyan şaşkın: "Bu da ne? Sanki Arafat`taki ateşler!" der. Büdeyl İbnu Verka, "Beni Amr`ın ateşleri olmasın?" der. Ebü Sufyan: "Ama, Beni Amr`ın ateşi bundan az olmalı!" der. Resulullah (sav) devriyelerinden bazıları bunları görür, yaklaşır ve tevkif edip, Resulullah (sav)`a getirirler. Ebu Süfyan müslüman olur. Yürüdükleri zaman Abbas (ra)`a: "Sen Ebu Süfyan`ı şu dağın burnunda durdur da müslümanları görsün!" buyurur. Tenbih edildiği şekilde Hz. Abbas, Ebu Süfyan`ı (hakim bir noktada) durdurur. Kabileler, Resulullah (sav)`la birlikte bölük bölük Ebu Süfyan`ın önünden geçmeye başlarlar. Bir bölük geçer, Ebu Süfyan sorar: "Ey Abbas bunlar kim?" "Bunlar Beni Gıfar!" der. Ebu Süfyan: "Bana ne Gıfar`dan!" der. Sonra Ceheyne kabilesi geçer. Ebu Süfyan aynı şekilde sorar, aldığı cevaba benzer mukabelede bulunur. Arkadan Süleym geçer. Ebu Süfyan aynı şekilde sorar, aldığı cevaba benzer mukabelede bulunur. Derken bir bölük gelir ki, bu öncekilerden çok farklıdır. Yine sorar: "Ey Abbas bunlar kim?" "Bunlar," der Abbas, "Ensardır. Başlarında Sa`d İbnu Ubade, beraberlerinde de bayrak var!" Sa`d der ki: "Ey Ebu Süfyan, bugün savaş günüdür. Bugün Kabe`nin helal addolunacağı gündür!" Ebu Süfyan Abbas`a: "Ey Abbasi (Sen Mekkelisin) bugün muhafaza vazifeni yapacağın en iyi fırsat. Görelim seni (şehri yağmalatma)" der. Derken bir bölük daha geçer. Bu geçenlerin sayıca en küçüğü. Bunların içinde Resulullah (sav) ve (yakın) ashabı var. Resulullah`ın sancağı da Zübeyr İbnü`l-Avvam (ra)`ın elindedir. Resulullah (sav) Ebu Süfyan`ın yanından geçerken, Ebu Süfyan: "Sa`d İbnu`l-Ubade`nin söylediğini biliyor musun?" der. Resulullah (sav): "Ne demişti?" diye sorar. Ebu Süfyan: "Şunu şunu söyledi" diyerek (yukarıda kaydedilen sözlerini) hatırlatır. Bunun üzerine Resulullah: "Sa`d İbnu Ubade yanıldı. Bilakis, bugün Allah`ın Ka`be`nin şanını yücelttiği bir gündür; bugün Ka`be`ye örtünün giydirildiği bir gündür!" dedi. Resulullah (sav), sancağının (Mekke`nin Batı ve Kuzey cihetinde yer alan iki dağdan biri olan) el-Hacun`a dikilmesini emretti. Halid İbnu Velid (ra)`e, şehre Mekke`nin üst kısmından, Keda`dan girmesini ferman buyurdu. O gün Halid İbnu Velid`in süvarilerinden iki kişi öldürülür: Hubeyş İbnu`l-Eş`ar ve Kürz İbnu Cabir el-Fihri (ra).
Sıra :