Hadis | Kütüb-ü Sitte | Buhari | Hadis Sözlüğü

A B C D E F G H I İ K L M N R S Ş T U V Y Z

HADİSLERİNDE ARAMA YAP

Fasil Ravi Konu Hadis

Câbir b. Abdullâh

Câbir b. Abdullâh - Sahih Buhari kitabındaki rivayet ettiği hadisi şerifler listesi

Baslik :
RESÛL-İ EKREM`İN BİZZAT HENDEK KAZMAYA İŞTİRÂKİ HAKKINDA CÂBİR HADÎSİ
Hadis :
Rivâyete göre şöyle demiştir: Hendek günü biz (Peygamber`in Ashâb`ı) istihkâm kazarken bir ara çok sert bir yere rastgelmiştik. Bunun üzerine Ashâb Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e geldiler. - Yâ Resûla`llah! Hendekte (taş parçası gibi) şöyle sert bir damar rastgeldi, diye haber verdiler. Resûlullah: - Hele ben hendeğe ineyim (göreyim) buyurdu. Sonra Resûlullah karnına (açlıktan) bir taş parçası sarılmış olarak kalktı. Çünkü biz, (hendek kazarken) üç gün yiyecek, içecek bir şey tatmamıştık. Resûlullah (hendeğe indi). Ve sivri balyozu eline aldı. Bu kayaya vurmakla o sert kaya, en ince kum gibi dağıldı.
Sıra :
 
Baslik :
ZÂTÜ`R-RİKÂ` GAZÂSI
Hadis :
Rivâyete göre, Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem, yedinci gazâsı olan Zâtü`r-Rika` gazâsında Ashâbına korku içinde namaz kıldırmıştı.
Sıra :
 
Baslik :
BU HARB SEFERİNDE RESÛL-İ EKREM`E SÛİKASDE VE BU FENÂLIĞA CÜR`ET EDEN BEDEVÎNİN MÜSLÜMÂN OLMASI HAKKINDA CÂBİR HADÎSİ VE RESÛL-İ EKREM`İN BİR MU`CİZESİ
Hadis :
Rivâyete göre Câbir (Zâtü`r-Rika` seferinde) Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem ile berâber Necid tarafına gazâya gitmişti. Resûlullah bu gazâdan döndüğü zaman Câbir de onunla berâber dönmüştü. Dönüşte (muz ve sakız ağacı gibi) ulu ağacı çok bir vâdîde Resûlullah -kafileye gün ortası sıcağı irişmekle- istirahat için râhilesinden inmişti. Sefer halkı da ağac altında gölgelenmek üzere meşcere içinde dağılmışlardı. Resûlullah da bir sakız ağacı altına inerek kılıcını o ağaca asmıştı. Câbir der ki: Biraz uyumuştuk ki, Resûlullah`ın bizi çağırdığını işittik ve hemen yanına geldik. Bir de ne görelim Resûlullah`ın yanında (müşriklerden) bedevî bir arab oturuyor. Bunun üzerine Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem (bedevînin hâlini anlatarak) buyurdu ki: Şu bedevî arab ben uyurken (gelmiş), kılıcımı alarak kınından çekmiş. Bu sırada hemen uyandım. Kılıç, kınından sıyrılmış olarak bunun elinde idi. Bu halde bana bedevî: - (Şimdi benden korkar mısın? diye sordu. Ben: - Hayır, korkmam! dedim. Bedevî:) - Benim tecâvüzümden şu anda seni kim koruyabilir? dedi. Ben de: - Allah korur! dedim. (Bu sırada Cibrîl bunun göğsüne bir yumruk vurmuştu da kılıç elinden düşmüştü. Bunun üzerine Resûlullah kılıcı eline alarak a`râbîye: - Şimdi seni benden kim kurtarabilir? buyurdu. Bedevî: - Hiçbir kimse kurtaramaz! diye cevab verdi. Resûlullah sonra bize): - Ashâbım, bakıp ibret alınız! Bu vak`anın kahramânı şu oturan bedevîdir! buyurdu. Sonra Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem onu cezâlandırmadı.
Sıra :
 
Baslik :
RESÛL-İ EKREM`İN HÂL-İ SEFERDE DEVE ÜZERİNDE ŞARKA DOĞRU NÂFİLE NAMAZ KILDIĞINA DÂİR CÂBİR HADÎSİ
Hadis :
Rivâyete göre Câbir: Ben Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in Enmâr gazâsında devesi üzerinde yüzü şark cihetine doğru nâfile namaz kıldığını gördüm! demiştir.
Sıra :
 
Baslik :
BÎAT-İ RIDVÂN
Hadis :
Rivâyete göre şöyle demiştir: Hudeybiye günü Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem bize: Ey Hudeybiye seferinde bulunan Ashâbım, siz yeryüzündeki insanların en hayırlısısınız! buyurdu. Biz ise bu seferde bin dört yüz kişi idik. Bugün (gözlerimde amâ olmayıp) görebilseydim altında bîat ettiğimiz ağacın (kendisin değil) yerini size muhakkak gösterirdim!.
Sıra :
 
Baslik :
SEYFÜ`L-BAHR GAZÂSI
Hadis :
Şöyle rivâyet olunmuştur: Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem sâhil tarafına bir kuvve-i seferiyye göndermiş ve bunlar üzerine Ebû Ubeyde İbn-i Cerrâh`ı Emîr ta`yîn etmişti. Bu seferî kuvvet üçyüz neferden ibâret idi. (Câbir der ki:) Biz yola çıktık. Yolun bir kısmında bulunduğumuz sıra azığımız tükendi. Bunun üzerine Ebû Ubeyde mücâhidlere yanlarında ne kadar erzak varsa getirmelerini emretti. Getirilen erzâk bir araya topladı ki, bu toplanan erzak iki dağarcık hurmadan ibâretti. Bu hurma ile Ebû Ubeyde her gün azar azar vererek bizi geçindiriyordu. Nihâyet bu da sona ermişti. Bir derecede ki, herkesin payına günde birer hurma düşüyordu. (Câbir bu vak`ayı anlatırken) Câbir`in râvîsi Vehb İbn-i Keysân tarafından ona): - Günde bir hurma sizin gıdânıza nasıl yetiştirdi? diye sordu. Câbir de: - (Sen ne diyorsun?) Bu bir hurma da tükenince onun yokluğunun acısını da tattık. Sonra deniz sâhiline varmıştık, bir de ne görelim? Deniz sâhilinde küçük dağ gibi bir balık bulunuyordu. (Bunu deniz sâhiline atmıştı). Hey`et-i seferiyyemiz on sekiz gün bu balığın etini yediler, sonra Ebû Ubeyde`nin emriyle balığın iki (kaburga) kemiği dikildi. Sonra yine Ebû Ubeyde`nin emriyle hazırlanan bir süvârî bu iki kemiğin altından geçti. Fakat onlardan birisine dokunmadı.
Sıra :
 
Konu :
Baslik :
HAZRET-İ CÂBİR HADÎSİ
Hadis :
Gelen bir rivâyette de şöyle demiştir: (Denize vardığımızda) Deniz bizim için sâhile "Anber" denilen bir balık atmıştı. Bu balığın etinden biz yarım ay yedik ve onun yağiyle yağlandık. Nihâyet vücutlarımız ve gücümüz, kuvvetimiz yerlerine geldi. Diğer bir rivâyette de Câbir der ki: Ebû Ubeyde bize bu deniz mahlûkunun etinden yiyiniz! dedi. (Biz de yedik), Medîne`ye dönüp geldiğimizde bu vak`ayı Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e arzettik. Resûlulah da: Azîz mücâhidler, yiyiniz! Allah onu denizden merzuk olasınız için çıkarmıştır. Yanınızda varsa bize de yediriniz! diyerek tasvîb buyurdu. Askerden bâzıları o balık etinin pastırmasından bir parça Resûlullah`a getirdi. Hazret-i Peygamber de yedi.
Sıra :
 
Baslik :
MÎRÂS ÂYETLERİ BU BÂBDAKİ CÂBİR HADÎSİ
Hadis :
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Beni bir hastalığımda Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem Ebû Bekr radiya`llahu anh ile berâber yaya olarak Benî Selime (yurdun) daki evime gelerek ziyâret etmişlerdi. Resûlullah beni bir şey anlamaz derecede baygın bulmuştu. Bunun üzerine (abdest) suyu isteyip abdest almış sonra abdest suyundan bir mikdârını benim üzeriem serpmişti. Hemen ben ayıldım ve: Yâ Resûla`llah! Mâlimde (verâset husûsunda) ne sûretle tasarruf etmemi emredersiniz? diye sordum. (Şu meâldeki): "Allah çocuklarınız hakkında mîrâsı emrediyor!" kavl-i şerîfi nâzil oldu.
Sıra :
 
Baslik :
EN`ÂM SURESİ 65 NOLU ÂYETİNİN TEFSÎRİ VE İHTİRÂSLARDAN MEN` VE TAHZÎRİ
Hadis :
Şöyle rivâyet olunmuştur: "Yâ Muhammed de ki: Allah size üstünüzden bir azâb göndermeğe kadirdir" âyeti nâzil olunca Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem: "Rabbım, Sen`in zâtına sığınırım!" dedi, "Yâhud ayaklarınızın altından bir azâb göndermeğe kadirdir" cümlesini müteâkıb: "Rabbim, Senîn zâtına sığınırım!" dedi. "Yâhud fırkalarınızı birbirine katıp bâzınızın hıncını bâzınıza tattırmağa kadirdir." cümlesini müteâkıb de Resûl-i Ekrem: "Bu hafiftir, yâhud bu kolaydır!" buyurdu.
Sıra :
 
Fasil :
Hadis :
Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem: bir kadının, onun halası üzerine, yâhud onun teyzesi üzerine nikâh olunmasını nehyetti, dediği rivâyet olunmuştur.
Sıra :